Âl-i Selçuklu Türk Milletinin Anadolu toprakları üzerinde son bin yılda kurduğu ilk devlet! Yine son bin yılda ki ilk medeniyet! Anadolu’yu döneminin en zengin, en merak edilen toprakları ve ülkesi haline getiren bir medeniyet! Başkentini dönemin rüya ve masal şehri olan Bağdat’tan sonra en ilgi çeken, en çok anlatılan efsane bir şehir haline getiren bir medeniyet.
Her biri Anadolu topraklarında destan yazan Sultanlar vardı Âl-i Selçuklunun başında.
O Haçlı ordularını durdurabilecek, karşı koyacak, onları durduracak, Kudüs’e kalkan olabilecek Âl-i Selçukludan başka bir güç yoktu o devrin dünyasında!
Birinci Kılıçaslan, Sultan Mesut ve İkinci Kılıçaslan ilk üç Haçlı seferini karşılayan, Haçlıları Anadolu’ya girdiğine gireceğine bin pişman eden Türkiye Selçuklu Devletinin Sultanlarıydılar.
Onun için hiç ama hiç unutulmadılar.
Âl-i Selçuklunun Başkenti olan bu vefalı şehir, onları unutturmadı, bir şekilde ortaya çıkardı, hatırlattı.
Gelelim gülzâr konusuna!
Gülzâr demek şehrin imarı demek, bakımı demek, güzelleştirilmesi demek, yüceltilmesi demek, tanınması demek, tanıtılması demek, korunması demek, yaşayanların huzuru ve mutluluğu demek, kalplerin şehir için atması demek!
Kelime olarak gülzâr gül bahçesi demek!
Gül ise çiçeklerin en kıymetlisi… En sevileni… Uğruna en güzel şiirlerin yazıldığı… En güzel hikayelerin anlatıldığı… Güftelerin ve bestelerin onu anlattığı… Onu terennüm ettiği… Mecazın adeta vurgun olduğu, aşık olduğu… Hoş duruşlu, hoş kokusu olan, narin, nazenin bir çiçek.
*****
Ecdadımız fethettiği her yeri gülzâr eylemiş. Sultanlar, beyler evlatlarına falanca şehri al, gülzâr et, gülzâr eyle diye vasiyet etmişler yüz yıllardır!
Hatırlarsanız, bir yeri gülzâra döndürmek, gülzâra çevirmek ise en çok kullandığımız cümlelerden.
Âl-i Selçuklunun gülzârı dediğimiz yer ise hiç şüphesiz Konya!
Âl-i demek, yüce demek, ulu demek, yüksek demek!
Onur bakımından en üstün demek!
Bu Âl-i şehir aynı zamanda Kılıçaslanların şehri!
Alaeddin Keykubad’ın gülzârı!
Âl-i Selçuklunun da…
Selçuklu deyince, kestirmeden, dere-tepe dümdüz edilip Konya’nın en büyük Merkez İlçesi Selçukluyu kast ettiğimiz anlaşılmasın!
Selçuklu Merkez İlçemiz, Türkiye Selçuklu Devletinin ismini taşıyor, onun ismini yaşatıyor. Yeri ayrı, yeri hoş, yeri güzel!
Selçuk Üniversitemiz de öyle…
Çünkü bu şehirde her nereye baksanız, bu şehrin hangi köşesine gitseniz, “Çift Başlı Kartal” bu şehre hakim.
Çift başlı Kartal’ın gölgesinin altında bu şehir!
*****
Türkiye Selçuklu Devletinin bayrağı, damgası “Çift Başlı Kartal”. Konya’yı diğer Anadolu şehirlerinden ayıran en önemli özelliği, ulu bir Türk devletine Payitaht olarak seçilmesi.
Âl-i Selçuklu cümle hayalini bu şehirde kurmuş, cümle plan ve projesini bu şehirde yapmış. Karadeniz ve Akdeniz’e bu şehirden açılmış.
Çift Başlı kartal ne mi demek?
Bu şehrin bir Türk şehri olduğunun vurgusu, damgası, ispatı!
Türk Oğuz’un Üçok kolundan Kınık boyundan gelen, Sultan Alparslan oğlu Sultan Melikşah’ın Anadolu’nun fethiyle görevlendirdiği Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın fethettiği şehir.
Birinci Kılıçaslan’ın İznik’ten sonra Başkent yaptığı, İkinci Haçlı Seferini karşılayan, Anadolu’yu Haçlılara mezar eden Sultan Mesudun, Konya’nın Sultanı diye anıldığı bir dönem yaşamış Konya…
Üçüncü Haçlı Seferini karşılayan, Miryakefalon zaferiyle Anadolu’ya Türklük mührünün vurulduğu zaferin mimarı İkinci Kılıçaslan’ın payitahtı Konya!
Kutalmışoğlu Süleymanşah’tan itibaren, Türk Milletine, gelsin yerleşsin diye şehrin kapılarını açan o şanlı Sultanların gülzâr eylediği şehir!
Türk’e yaraşan ve yakışan, Başkent olmasıyla birlikte her yönüyle bir Türk şehri olan, öyle kalan ve yaşayan şehir! O yıllardan bugüne gülzâr edilmeye başlanan, gülzâr olması için hazırlanan şehir!
*****
Bu şehir Sultanlar şehri, O şanlı sultanların şehrin kalbi olan Alaeddin tepesinde yani Sultanlar tepesinde yattığı şehir.
Âl-i Selçuklu bu şehrin ruhuna, taşına toprağına sinmiş ve işlemiş. Şehri gülzâr yapanlar bu şehri sil baştan yeniden imar ve ihya eden ecdadımız!
Bu şehri Kervansaraylarla, Hanlarla, Cami ve mescitlerle, kümbetlerle, taş işçiliği ile bir dantel gibi ilmek ilmek işlemiş Selçuklu.
Hâlâ sapasağlam ayakta duran, yüzyıllara meydan okuyan Selçuklu eserleri var bu şehirde.
Zazadın Kervansarayı, Horozlu Han, Dokuzun Hanı, Kızılören Hanı gibi hanlar, türbeler, kümbetler, camiler, mescitler Âl-i Selçukludan birer nişane!
Fatih Sultan Mehmet’in babası, Osmanlı Sultanı İkinci Murad’ın isteği üzerine Yazıcıoğlu Ali bir tarih kitabı kaleme almış.
Nedir o eserin adı bilir misiniz?
Tevârih-i Âl-i Selçuk, Târîh-i Âli Selçûk, Selçuknâme ya da Oğuznâme!
*****
Bir şehrin gülzâr olması sevgiyle alakalı. Şehre duyulan aşkla alakalı. Bu şehir buram buram tarih kokan, kültür kokan bir şehir. Bu şehirde oldukça zengin bir kültür ve medeniyet var. Bu şehri ayağa kaldıracak, heyecanlandıracak, coşturacak her şey var.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay, bu şehrin üzerinde örtülü olan külleri kaldıran bir yönetici.
Alaeddin tepesinden Mevlânâ’ya kadar şehir yeniden ortada. Yeniden meydanda. O eski siluetler kayboldu. Şehir kendine geldi, kendini buldu. Âl-i Selçuklunun güzelliği ve ihtişamı ortaya çıktı.
Bu güzelliği, bu ihtişamı uçurmamız lazım.
Kültür ve turizm kanatlarımız kırık diyorduk ya hani…
Zaman onları tamir zamanı…Konuşma zamanı, barışma zamanı, el ele verilme zamanı!
Âl-i Selçuklu aşkına bu konular aşılamayacak şeyler değil!