Kültür ve turizm şehri Konya’nın en önemli tarihsel miraslarından biridir Alâaddin Camiî. Celâleddin Rûmi’nin türbesinden sonra; bu mekan; gerek konumu, gerekse koruması altına aldığı tarihi ve manevi değerler bakımından sadece Konyalıların değil, tüm dünyanın ilgisini çeker.
Harcındaki inanç ve ihlasa riya karışmadığından mıdır, yoksa dünyaya adaletle hükmeden medeniyet mimarlarının, kudretli sultanların yanı başında olmaktan mıdır bilinmez, mü’minler burada kıldıkları namazdan daha çok keyif alırlar.
Sultan I. Mesud’un ve II. Kılıçaslan’ın iktidarı onu görmeye yetmemiş, Sultan Alaeddin Keykûbad döneminde ancak hizmete açılabilmiş, parlak bir dönemin en önemli idarî ve ibadî merkezi olmuş… İstanbul için Süleymaniye, Edirne için Selimiye ne ise Konya için de Alâaddin Camiî odur. Bu camiler, güçlerini heybetlerinden çok, yerine getirdikleri görevlerden alırlar. Etkili ve yetkili çevrelerin bunca yılın aziz hatırasını taşıyan sultanların camiini yeniden gündemlerine almaları gerekiyor sanki.
Edirne Müftülüğü, Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii’ni üç haftadan bu yana 24 saat boyunca ziyaretçilere açık tutuyor. Bu süre zarfında herhangi bir güvenlik sorunu yaşanmadığı için de uygulamanın devam etmesi yönünde karar alınıyor.
Benzer bir uygulamanın Konya’da Alâaddin Camiî’nde başlatılabileceğini düşünmek mümkün. Gündüzleri yerli ve yabancı turist akınına uğrayan Alâaddin, gece de açık kalmasıyla çok önemli bir ziyaret mekânı olabilir.
Çevreleri, yeniden “düzenlenmiş” olması bakımından Kapu Camii ya da Sultan Selim için de benzer bir çalışma projelendirilebilir. Yahut bir başka merkezi muhit olarak Hacıveyiszâde için…
Prof. Ali Osman Koçkuzu Hocamız’ın dünkü yazısında, şehir insanının haberdar edilmesini arzu ettiği İnce Minare ve Sırçalı Medrese derslerine Alâaddin Camiî’nde yapılacak yeni dersler ya da kültürel faaliyetler eklenebilir. İnce Minare Hadis, Sırçalı Medrese Fıkıh sohbetlerine ev sahipliği yaparken, Sultanlar Camiî de pekala Kur’an ve tefsir okulu haline gelebilir. Bu asûde mekanda, daha bir çok ilmi ve faaliyet, belediye-müftülük işbirliği ile hayata geçirilebilir.
Yüksek Hızlı Treni ve diğer yatırımlarıyla Anadolu’nun gözbebeği olan Konya, gece olunca ölü kent görünümünden de böylece kurtulmuş olur. Mekke ve Medine’yi Haremeyni’ş-Şerifeyn nasıl canlı şehir kılıyorsa, Konya’yı da Alâaddin, canlı şehir yapabilir. Alâaddin’in 24 saat açık kalması, Konya’yı canlı şehir yapan etkinliklerin merkezine yerleştirilebilir.
Mesela… Tabiatın canlanmaya başladığı, yeşilin ayrı tonlarının gözleri ve ruhları okşadığı şu mevsimde, lâleler arasında insanlar, gündüz vaktinde çaylarını yudumlayıp tepeden şehri teneffüs edebiliyorlarsa, şehre gece adım atan misafirler de Konya’nın gecesini Alâaddin’den başlayarak teneffüs edebilir, daha sonra şehrin sokaklarına karışabilirler.
Bir insanı anlamanın yegâne yolu, onu tanımaktan geçer hiç kuşkusuz. Şehirleri tanıyıp anlayabilmek içinse onunla ilgili yazılanları okumak yetmez, sokaklarını adımlamak, insan seline kapılmak, hatta kaybolmak gerekir. Konya’da ise, ya Türbeönü’nden başlanır kaybolmak için ya da Alaaddin’in merdivenlerinden inerek…
Herkesin kişisel tarihinde Konya’nın yeri ayrıdır. Bu camide böyle bir hava oluşturulabilse, eminim ki yerli yabancı herkesin kişisel Konya’sında çok farklı bir manevi kazanım daha olacaktır.