Türkiye geçen 10 yılda ihracat pazarlarını çeşitlendirmede ve ihracat rakamlarında hakikaten büyük bir başarı hikayesi yazdı. 2004 yılında 63 milyar dolar olan ihracatını 2014 sonu itibarı ile 157 milyar doların üzerine çıkarmayı başardı. 2002 -2008 döneminde Türkiye ekonomisi ve ihracat rakamları dünya ortalamalarının çok üzerinde büyüdü. Her ne kadar 2008 krizinin etkilerini batı dünyası kadar hissetmesek de kriz bizim büyüyen pazarlarımıza ciddi anlamda olumsuz yansıdı ve 2009 ihracatımız bir önceki yıla göre 30 milyar dolara yakın azaldı. 2008 krizi hiç yaşanmasa belki bu gün Türkiye 200 milyar doları geçen ihracat rakamlarına sahip olabilecekti.
Dünyanın yaşadığı durgunluğa rağmen ihracatçımız krizin yaralarını sarmayı başardı daha çok çalıştı daha fazla pazar bulmanın gayreti içinde oldu. 2014 ihracatımız ile dünya ülkeleri içerisinde 28. sıraya kadar yükselmeyi başardık ve kendimize daha büyük hedefler koyduk. Zira bunu başaracak altyapımız insan gücümüz ve coğrafik konumumuz var. Türkiye gelişmiş ve yaşlanmış Avrupa’nın gelişen pazarlara açılan kapısı konumundadır. Yaptığımız ihracatın neredeyse % 75’ini AB, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Ortadoğu gibi pazarlara yapıyor olmamız da bu gerçeği teyit etmekte.
Geçtiğimiz Çarşamba Mart ayı ihracat rakamları açıklandı ve geçen yıla göre 3 aylık toplamda %7’ye yakın bir oranda gerideyiz. Konyamız’da bu rakam 3 aylık toplamda %10’lar seviyesinde ekside. Cari açığımızı azaltacak diye sevindiğimiz petrol fiyatlarındaki düşüş adeta biz ihracatçılar için kabusa dönüştü. Buna Amerika’nın değerli dolarını ve hala canlanmayan Avrupa ekonomilerini de ekleyince sonuç ortada. Zira ihracatımızı yaptığımız en büyük pazarlardan Rusya, Ortadoğu ülkeleri düşen petrol fiyatları sonucunda merkezi bütçelerini bile revize etmek zorunda kaldılar. Rusya’da yaşanan rublenin değer kaybı tüketici alışkanlıklarını etkiledi. Düşen tüketim harcamaları bize ihracat da daralma olarak yansıyor. Üstelik son bir yılda euronun, dolar karşısında yaşadığı % 30’luk değer kaybı Avrupalı rakiplerimizi tercih edilir hale getirdi. Bu süreçte özellikle dolar bazlı maliyeti olup euro bazında ihracat yapan firmalarımızın işi daha da zor gözüküyor. Bağımsız Devletler Topluluğu’na yapılan ihracatımızı yakın bir gelecekte Rusya’nın oluşturduğu Serbest Pazar Anlaşmaları da ciddi anlamda etkileyecek diye düşünüyorum.
Bunlar bizim dışımızda oluşan faktörler. Ancak bizlerde bazı hatalar yaparak bu ihraç pazarlarımızın olumsuz etkilenmesine sebep olduk. Birçok pazarda vadeli mal satmaya çalıştık. Sıkışan her pazarda ilk aklımıza gelen fiyat indirmek oldu. Gideceğimiz ülkelerde kapsamlı pazar araştırmaları yapmak yerine ilk bulduğumuz müşterilere mal satmaya çalıştık. Kurumsal markalar oluşturabilecek imkânlarımız varken biz kısa vadeli kazançların peşinde koştuk. Şu anda birçok ihracatçımız alacaklarının peşinde uğraşmak zorunda kalıyorsa aynaya bakma vakti gelmiştir.
2023 için hükümetin ortaya koyduğu hedef 500 milyar dolar. Bu hedef bizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacak. Bu sadece sayısal anlam ifade eden bir hedef değildir. Böylesi büyük bir ekonomiyi yöneten Türkiye bu gün yaşadığı birçok problemi geçmişte bırakarak, masaya oyun kurucu olarak oturabilecektir. Avrupa Bölgesi’nin % 1 büyüyebildiği bir yılda Türkiye ihracatın etkisiyle %2,9 büyümeyi başarmıştır. 2015’in kolay geçmeyeceğini daha öncede belirtmiştik. 2015 büyüme hedefimiz olan %4’ü yakalamak istiyorsak ihracat cephesinden gelen sesleri daha dikkatli dinlemek zorundayız.