ALLAH'A RIZA GÖSTERMEK

Uğur Özteke

Siz değerli okurlarımız için uzun bir tatilin son yazısını bizim için ise sadece güzel bir bayramın arife yazısı ile birlikteyiz.

Allah izin verirse biz inşallah bayram süresince de, bayram sonrası tatilde yazmaya sizlerin sesi kulağı gözü olmaya devam edeceğiz.

Önce izninizle şehri yazmaya devam edelim.

ÇEŞMELERDEN AKAN

ÇAMUR DA NEYİN NESİ?

Bir okurumuz, dahası Havzan mahallesinden bir okurumuz bize önce çeşmesinin lavobasındaki çamurlu suyun fotoğrafını çekip gönderdikten sonra şöyle diyordu;

“Uğur Abi çeşmeden resmen çamur akıyor. Avrupa’da çeşmelerden akan sular içilirken güzel ülkemizde hem de Konya’mızda şehrin göbeğinde bırak içmeyi çeşmeden akan suyu temizlikte bile kullanamayacak durumdayız. Abi bunu yetkililere bir iletsen. Yoksa bizim hatta mı bir kaçak söz konusu?”diye soruyordu.

Biz de okurumuz adına durumu yetkililere iletmiş olalım.

CAMİLERDEKİ PLASTİK ÇEŞMELER

 

 

Cuma günü Cuma namazı vakti yaklaşırken yine duyarlı hassas bir okurumuz önce yukarıdaki fotoğraf karelerine benzer üç beş kare gönderdikten sonra şöyle diyordu;

“Abi bir çok camide durum böyle. Ne desem artık bilemiyorum. Bu duruma normal çeşme yerine çalınmasın diye plastik çeşmeyi yapana mı, hırsıza mı, yoksa caminin hocasına mı kızalım. Ya da dönüp millet olarak kendimize mi?

Abicim güzelim camilerimize bu plastik çeşmeler hiç yakışmıyor…”

…………..

Bence önce insan olarak fert fert bu işlerin sorumlusu ve suçlusu biziz. Yanılıyorsam da özür dilerim.

BEN HİÇ BÖYLE BİR ŞEY DUYMAMIŞTIM

Bir okurumuz perşembe günü gecesi saat 01.32'de şöyle yazıyordu;

“Selamünaleyküm

Burası …… Tıp Fakültesi Kadın Doğum Kliniği.

Fotoğraftaki vatandaşın eşi klinikte yatıyor.

Hastaneye gelirken bayan bir yakını olmadığı için bazı hastane çalışanları 50 lira karşılığında biz sabaha kadar bakarız dediler. Çocuğa ve annesine bir şey olursa biz mesuliyet kabul etmeyiz dediler. Gariban vatandaş param yok yarın vereyim dedi. Kliniğe gittiler. Gariban vatandaş öylece kala kaldı. Bu durumu köşenize taşırsanız iyi olur.

Saygılar …”………..

Yatıp kalkıp dua etmeye devam edeceğiz.

Cenab-ı Allah’ım kimseyi kimseye muhtaç etmesin. Zor durumda kalanları kurtarsın. Tüm hastalarımıza acil şifalar versin. Hasta yakınlarına sabır versin. Hastane personeli de güç kuvvet sabır izan fikir Allah korkusu sunsun.

KÖR AHMET'İN CENAZESİ NİYE

APAR TOPAR KALDIRILDI?

Konya’nın sanatı ile adeta özleşen rahmetli Kör Ahmet’in vefatı da kendisi gibi konuşulmaya devam ediyor. Rahmetliyi toprağa verdikten sonra ilk arayan isimlerden birisi gazetemizin sıkı okurlarından işadamı Feyzullah Ertaş abimizdi. Feyzullah abimiz açmış ağzını yummuş gözünü adeta bizi fırçalıyordu;

“Uğur abi rahmetlinin cenazesinde 53 kişi vardı. Acelesi neydi milletin? Bir gün sonraya kalsa on binler uğurlasa defnetse dua etse olmaz mıydı? Bu şehir bir Kör Ahmet’in cenazesine bile sahip çıkamadı”

……….

Malum hafta içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın başdanışmanları şehrimizdeydi. Yemek sırasında Sayın Mustafa Akış’ da sordu “Uğur abi rahmetlinin cenazesinden geç haberimiz oldu. Hemen defnedilmiş. Bilsek biz de Ankara’dan gelip katılmak isterdik”.

Uğur İbrahim Altay da Akış’ı destekledi “Bize bile haber verilmedi. Kimsenin haberi olmadı. Yazık oldu”…

……….

Bizim öğrenebildiğimiz kadarı ile ailesi bu konuda çok aceleci olması konusunda istekte bulunmuş. Ve bu yüzden de defin çok hızlı oldu.

Ne diyelim bir kere daha Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.

BU DA BAYRAMLIK OLSUN

Serçe Allah’a küsmüştü. (Haşa)

Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu.

İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu.

Artık Rabbine bir şey demiyor ve onunla konuşmuyordu!

Melekler merakla Allah’a serçeyi soruyorlardı ve her defasında Allah, meleklere “o gelecek” diye cevap veriyordu.

“Çünkü onun sesini duyacak tek kulak benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da tek benim” diyordu.

Bir zaman sonra serçe, kalbi hüzün, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyordu öyle sessiz sessiz bekliyordu.

Allah, serçeye seslendi.

Söyle bana!

Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir senin?

Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu.

Serçe mahzun biraz da sitemli ses tonuyla; “Küçük bir yuvam vardı. Yorulduğumda dinlendiğim üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman dünyada ufacık bir yerdi, kimsenin yerini dar etmiyordu.Sen onu da bana çok gördün. Neydi o zamansız fırtına? Esip yıktı yuvamı ve beni yuvasız bıraktı.”

Artık konuşamadı serçe sözleri boğazında düğümlendi.

Sessizlik Arş-ı rahmanda yankılanıyordu ve melekler başlarını eğmiş Allah’ın vereceği cevabı bekliyordu.

Allah; “Sen, o yuvanda dinlenirken seni avlamak isteyen bir yılan yuvana doğru geliyordu, seni yılandan korumak için fırtınaya emrettim yuvanı yıksın diye böylece sen oradan uzaklaşarak yılandan kurtuldun.Nice belalar var ki muhabbetimle senden uzaklaştırdım ve sen kuşatıcı muhabbetimi görmüyor geçici belalardan dolayı bana düşman oluyorsun. “

Serçenin gözleri doldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı ve onu çok seven Allah’ın şefkat ve merhametine hayran kaldı.

Utangaç bir sesle “affet Allah’ım “ diyebildi sadece.

Ve gönül sözü Arş-ı İlahi’de yankılandı “Affet Allah’ım”

…………..

Başımıza gelen her musibette, elbette ki nice hayırlar gizlidir.

Rabbimize isyan etmek yerine, olanda hayır vardır diyerek rıza göstermek gerekir..

Bayramınız mübarek olsun.

Haddimizi aşarak kalbini kırdığımız tüm okurlarımızdan, yöneticilerimizden, yetkililerden özür dileriz. Hakkınızı helal edin. Eğer bizim bir hakkımız var ise de helali hoş olsun.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

 Galipler her zaman yargıç, mağluplarda sanık olacaklardır

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

 Bayramlarda hasta ziyaretini, kabir ziyareti, cezaevi ziyaretini ve büyükleri ziyareti unutmadığımız zaman daha

iyi ADAM oluruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.