Allah'ın evleri mescitlerimiz

Mükremin Kızılca

Mantıkta konuşmanın üç türü vardır: hakikat, mecaz, kinaye.

Bu üç türlü konuşma da hayatımızda her zaman kullandığımız konuşma türleridir.

Mesela biz çocukken babamız sabahleyin, caminin açılıp açılmadığını öğrenmek için “cami yanmış mı?” diye sorardı. Biz de ışıklarının yanıp yanmadığının kastedildiğini anlar: cami yanıyor, derdik, bu bir mecazdır.

“Yeryüzünde Allah'ın Evleri” de aynen böyle birer mecazdır. Allah CC kesinlikle cisim olmadığına göre, onun gelip oturacağı, ikamet edeceği bir ev asla düşünülemez.

Yukarıdaki ve aşağıdaki ayetlerde de geçtiği gibi “Allah'ın Evi” tabirinin “Allah'ın Anıldığı Evler” manasına geldiğini herkes bilir.

Allah'ın Evleri ne demek?

Bilindiği gibi Kâbe-i muazzamaya "Allah'ın Evi / Beytullah" deniyor.

Böyle denmesinin sebebi, burada Allah'a secde edilmesi, tavaf edilmesi ve rükûa varılarak ibadet edilmesidir.

Bu hususta ayetlerden deliller:

1 – Evimi temiz tutun!

“Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik.” (Bakara 125)

2 - Evimi tertemiz et!

Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et.” (Hac 26)

3 - Senin kutsal evinin yanında!

“Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar. İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki şükretsinler.” (İbrahim 37)

Görüldüğü gibi yukarıdaki üç ayet-i kerimede de Allah CC, bizzat “Evim” buyurmaktadır. Şimdi Müslümanların, Onun evim dediği yere “Allah’ın Evi” demeleri gerekmez mi?

Allah’ın Evleri mescitler!

Bu konudaki bazı ayetler:

1 - “(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.” (Nur 36)

2 - “Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin). “ (Cin 18)

3 - “Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakaera 114)

4 - “Allah'a ortak koşanlar, kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ederken, Allah'ın mescitlerini imar etmeye layık değildirler. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır.” (Tevbe 17)

5 - “Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe 18)

Bütün mescitler Kâbe-i Muazzamaya dönülen kutsal yerler olup bir bakıma Kâbe’nin birer şubesidirler.

Buna istinaden yeryüzündeki mescitlere, camilere de “Allah'ın Evi” tabiri izafe edilmektedir. Bu durumda Kâbe-i muazzamaya olduğu gibi camilerimize de Allah'ın evi denmesinde bir mahsur yoktur.

Burada “Allah'ın Evi” demek mecazidir yani Allah CC burada mekân tutmuş anlamı olmayacağı malumdur, Bunun anlamı: orada kendisine secde edilen, rükû edilen mabetler, manası kastedilir.

Müteşabih / benzeşen Ayetler

Bu tür ayetler Kur’an-ı Kerim'de çoktur bunlara müteşabih / benzeşen ayet denir ve anlayamadığımız taraflar Allah'a havale edilir.

(Araf 54, Yunus 3, Ra’d 2, Taha 5, Furkan 59, Secde 4, Hadid 4) numaralı yedi ayrı ayette “Allah CC arş üzerine karargâh kurdu” buyrulmaktadır.

Bu ayetlerden ilki şudur:

Şüphesiz ki rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden; geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, halk da emir de (yaratma ve yönetme) yalnız O’na aittir. Âlemlerin rabbi olan Allah yüceler yücesidir.” (Araf 54)

Bunun manası gayet açıktır “Cenabı Hak hükümranlığıyla en yüksektedir, ondan daha üstte hüküm veren, yargı yapan, yaratan yoktur” manasındadır.

Hepimiz biliriz ki “kalbimizde yaşıyor” dediğimizde, onun sevgisini kast ederiz. Aksi halde kalpte, gönülde hiçbir şeyin mekân tutma imkânı yoktur.

Müteşabih yani anlamakta zorlandığımız Kur’an ayetleri hakkında ve yapmamız gereken konusundaki ayet şudur:

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. “ (Al-i İmran 7)

Diyanetin bu konudaki fetvası:

“Camiler için kullanılan “Allah’ın evleri” ifadesi Allah’a bir mekân isnat etme anlamı taşır mı?

“Allah’ın evi” terkibinin Arapça karşılığı “Beytullah” olup Kâbe hakkında kullanılan bir ifadedir. “Beyt”ten maksat, Kâbe’dir. “İbrahim ve İsmail’e; ‘Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun’ diye emretmiştik.” (el-Bakara, 2/125) âyetinde de ev kelimesi Allah’ın zâtına izafe edilmiştir.

Kâbe’ye Beytullah (Allah’ın evi) denilmesi, Allah’a (c.c.) ibadet etmek için yeryüzünde yapılan ilk mâbed olması, insanların hidâyeti ve putperestliğin yıkılıp tevhid inancının yerleşmesi için gönderilmiş olan Hanîf dininin sembolü ve bütün Müslümanların namazlarında yöneldikleri yer olması gibi sebeplere dayanır.

Allah, “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke’deki (Kâbe) dir.” (Âl-i İmran, 3/96) buyurarak onun şerefini yüceltmiştir. Allah için ibadete mahsus olan tüm camiler ve mescitler için de “Allah’ın evi” terkibi kullanılır. Nitekim bir hadis-i şerifte; “Yeryüzünde Allah’ın evleri; mescitlerdir. Oraya gelene Allah Teâlâ ikramda bulunur.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, 10/161 [10324]) buyrulmaktadır.

Bu itibarla “Allah’ın evi” tabirinden Allah için ibadet edilen yer anlaşılmalı, asla Allah’a isnat edilen bir mekân anlaşılmamalıdır. Çünkü Allah (c.c.) zaman ve mekândan münezzehtir. O, bir mekânda olan değil, bütün mekânları kuşatmış olandır. Zaman ve mekân mahlûk/yaratılmıştır. Allah ise yaratıcıdır. Dolayısıyla O, yaratılmışlara has özelliklerden münezzehtir, yani uzaktır.

Din İşleri Yüksek Kurulu 12.07.2017”

DİB fetvası kaynağı: https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/9/camiler-icin-kullanilan-allahin-evleri-ifadesi-allaha-bir-mekan-isnat-etme-anlami-tasir-mi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.