Cumartesi sabahı yine çok acı bir haberle güne uyandık. Kayseri'de çarşı iznine çıkmak üzere halk otobüsüne binen kınalı kuzularımız, kahpece yapılan saldırının hedefi oldu. 14 şehit ve 55 yaralı ile bu şerefsizlere olan öfkemiz bir kat daha arttı.
Şahsi olarak düşüncem bu yapılanların misli misli karşılığının verilmesi gerektiği yönünde, hatta ve hatta bu saldırıların sorumlularına aynı düzeyde ve kalitede cevap vermenin boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum, aynı politik düzeyde, haince ve kahpece...
Gelelim o kınalı kuzularımıza; son 5 ayda 700 den fazla pkk'lı şerefsizi cehennemin ateşli yollarına gönderen bu kardeşlerimiz, o çarşı izninin tatlı heyecanını yaşarken hakka yürüdüler. Askerlik yapanlar bilirler, o çarşı izninin ne demek olduğunu. Haftada 1 gün ve sadece sivil hayatta yaptıklarını yapabilmek için o hafta içi "Aman Çarşım Kitlenmesin" diye nasıl disiplinli hareket ederler, bilenler bilir. Hayalidir her askerin çünkü o izin.
Ben askerliğimi Malatya'da yaptım. Hafta sonu o 8 saatlik "Çarşı İznim Kitlenmesin" diye, yattığım yatağın nevresimini denemek için yatağın üstünde kaç tane bozuk para zıplattım hatırlamıyorum. Her sabah botlarımı boyamak için önce o botları suyla yıkamam gerekiyordu. -20 derece soğukta bazen akan suda ya da su akmıyorsa kar suyu ile önce yıkardım, sonra boyardım botlarımı, çünkü çamurun üstüne boya tutmuyor ve botlar kötü görünüyordu, içtimada sıkıntı olabilirdi. Sabahları çoğunlukla musluklar donmuş olurdu ve su akmadığı için bazen susuz traş olurduk, o namussuz traş bıçakları da susuz traş olunca nasıl yakardı yüzümü anlatamam. Bu öz bakımlarımızı yaptıktan sonra kahvaltıya geçerdik ve sonra da tabii ki içtima, spor, eğitim derken günü bitirirdik. Bu süreçte hata yapmamaya azami dikkat gösterirdik çünkü işin ucunda 1 hafta hayalini kurduğumuz çarşı iznimizin iptal edilmesi vardı. Bu büyük bir şeydi bizim için, neler yapmıyorduk ki o izinde; toplu halde otobüs ve dolmuşlara binip, o hayalini kurduğumuz kahvaltının detaylarını konuşmaya başlardık. Sıcak pidenin arasına tereyağını sürüp, tercihe göre tulum ya da küflü peynir ve balla dürüm haline getirecektik. Yanında tabii ki cam bardak çay, enfes bir hayal degil mi? Sonra annemi, babamı ve o zaman sözlü olduğum eşimi arayacaktım, rahat rahat konuşacaktım, sabahları telefon kulübeleri sakin olduğundan sırada bekleyen de olmuyordu çünkü. Sonra bazen çocukluk aşkım Konyaspor'umun maçlarını izliyordum TRT'de, o bize kucak açan Malatya'lı İsmail abinin çay ocağında. Hiç gidin demezdi, hatta bazen içtiğimiz çayın parasını bile almazdı sağolsun, keyfe bir bakar mısınız ama? Biraz daha oturur, sohbet eder saat 4 gibi otobüslere binip teslim olurduk birliğimize. Bu ve buna benzer şekilde geçerdi izin günleri işte tüm askerlerin...
Evet o çocuklar eminim bu ve buna benzer hayallerle bindiler o otobüse. Ama 2 tane o... çocuğu geldi ve hepimizin ciğerini dağladı. Ama yukarıda Allah şahit bunun intikamı kat be kat alınacak hepsinden, inşallah bu intikamın alınmasın da benim de bir emeğim olur. Eşimi ve 3 çocuğumu arkamda bırakıp gelmeye razıyım ve bu işe gönüllü olduğumu yinelemek istiyorum. İnşallah bu tip bir adım atılır ilerleyen zamanlarda. Allah'ım kalbi vatan millet sevgisiyle çarpan herkesi korusun inşallah, bu güzel vatanın hakkında kimin bir art niyeti varsa dönsün dolaşsın kendisini bulsun...
Haa bu arada ligdeki iyi gidişatını sürdüren Konyaspor, yenilmezlik serisine Karabük'te de devam etti ve sahadan 1-1 lik sonuçla ayrılarak puanını 24'e yükseltti.