1967 yılında askerlik görevimi yapıyordum. Emir geldi, Ordu birinci Kıbrıs Harekâtına hazırlanmaya başladı. Artık bu amaçla özel muharebe eğitimleri veriliyordu. Ordumuz Akdeniz kıyılarına epeyce yığınak yapmıştı. Kıbrıs Rumlarının oradaki soydaşlarımıza yaptığı zulüm ve katliam haberleri geldikçe, tüm halkımız Kıbrıs’a gitme ve Türklere yardım etme isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Hiç çatlak ses yoktu. Askerin bir kısmı Kıbrıs’a, yola çıkarılmıştı bile. Ama olmadı. Tam bu sırada o ünlü Johnson mektubu geldi. Amerika harekâtı istemiyordu. Vazgeçirmek için bizi tehdit ediyordu. Yola çıkan gemilerimiz Akdeniz’den geri döndüler. Harekât iptal edilmişti.
1974 yılındaki İkinci Kıbrıs Harekâtını gizli tuttuk, Amerika’nın muhalefetine rağmen gerçekleştirdik. Çünkü 1967’den buyana ABD, Kıbrıs’ta huzurun sağlanması için hiç bir şey yapmamıştı. Orada durum daha kötü hale gelmiş, tahammül edilemez olmuştu. Ne gariptir ki, Amerika bunları görmezden geliyordu. Sanki gücü ve sözü hep bize yetiyordu. Nitekim harekâtın ardından çok yaman bir Amerikan ambargosuna maruz kaldık. Amerika’nın şerrinden çekinerek, ülkemize kimse bir şey satmıyordu. Kredi de vermiyordu. Halkımız bir paket margarin alabilmek için bazen kırk- elli kişilik kuyruklarda bekliyordu. Sırası gelinceye kadar bazen alacağı mal da bitiyordu. Özellikle ilaç ve gıdada yıllarca bu çileye katlanmak zorunda kaldık. Bu tam da Mekke müşriklerinin Peygamberimize (SAV) ve ilk Müslümanlara uyguladığı ambargoya benziyordu. Halkımız, sabırla buna da katlandı. Sağ-sol çatışmalarının zirve yaptığı bir dönem olmasına karşın, ne harekât öncesinde, ne de sonrasında yine hiç kimseden çatlak ses çıkmadı. Çok şükür birlik içinde bu belanın da üstesinden geldik.
Bugün Amerika; Afrin’e ve Mümbiç’e girmemizi de istemiyor ama biz yine girdik, giriyoruz. Şimdi ne tür bir zalimlik planladığını merak ediyorum. Gerçi bazıları şimdiden belli zaten: Kıbrıs harekâtlarında sergilediğimiz o birlik ve tutkunluk hoşuna gitmemiş olacak ki, hiç boş durmamış ve istediği çatlak sesler şimdi maalesef onun sayesinde bol bol çıkıyor. Bir dolar âşıkları gibi körü körüne olmasa da dolar bağımlıları da yine çoğaldı ve dolar azdı. Faizler batıda % 1’lere kadar, hatta sıfıra kadar düşerken bizde % 18-20’lere yükselmiş olması da yine onların marifetidir. Çünkü gizli ve sinsi bir “Amerikan Ambargosu” hep devrede. Bu yüzden dünyada dolaşan para bize gelmiyor. Arz-talep dengesi para için de geçerlidir. Para az, talep fazla olunca faiz yüksek, kredi de kısıtlı oluyor. Belli ki, şer ittifakı güçlenmemizden çok çekiniyor.
Benim en çok üzerinde durduğum bu parçalı görüntü ve çatlak seslerdir. Bu durum dahi Amerika ve onun emrindeki ülkelerin eseridir. Bu çatlak sesler ve parçalı görüntü de ülkemizdeki güven ve istikrar görüntüsünü, dolayısıyla ekonomimizi olumsuz etkiliyor. Ülke güvenliğini de olumsuz etkiliyor elbette. Amerika acele etmeden, sinsice, şeytanca ama akılsızca politikalarla, yavaş yavaş hedefine ilerliyor. Amerika yıllar önce sınırları değişecek dediği ülkeler içinde Türkiye’yi de saymıştı. Bununla yabancı yatırımcılara, kredi verebilecek zengin ülkelere ve diğer kredi kaynaklarına ülkemizin sözde güvensiz ve istikrarsız hale geleceğini de kendince ima ediyordu.
Bütün bu durumlar karşısında dahi ülkemizdeki çatlak seslerin sahipleri, bazı iktidarlarımız tarafından adam yerine konmuştur. Bunlardan bazıları elinden tutularak siyaset sahnesine bile çıkarılmıştır. Bunların kafası var, beyni yoktur. Çünkü bindikleri dalı kesmeye çalıştıklarını anlayamıyorlar. Beyinleri olsaydı hiç değilse bunu fark ederlerdi. Bazı hayvanlar da yem yediği tekneyi dışkısıyla kirletiyor. Kendini bu duruma düşüren insan, hayvandan daha aşağı düşmüş demektir. Geçen yüzyılda İngilizlerin ayrı devlet, krallık vs. gibi tatlı vaatlerle kandırarak bölüp, parçaladığı Orta doğu ve Afrika ülkelerinin bu gün düştükleri acı durumu göremiyorlar. Batı’nın “Böl, parçala, yut” politikasını artık herkes biliyor. Bunların halâ anlayamamış olması, beyinsiz olmalarındandır.
Dün sağ-sol diye, bu gün Türk-Kürt diye bölmeye çalışan, yarın da başka şekillerde bölmeye çalışacak olan Amerika ve emrindeki ülkelerin sinsi oyunlarına ve tuzaklarına karşı Allah bizi uyanık ve güçlü kılsın. Bence Amerika’nın yıkılışı, zulmettiği mazlumların bedduasıyla ve uyanışıyla olacaktır. O da bundan korkuyor. Ama inşallah o günler uzak değildir. “İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi de helak eder misin Allah’ım!” Araf, 155. “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost (Veli) edinirse, o da onlardandır…” Maide, 51.
Allah’a emanet olunuz.