“Perdeleri örtük/ Lambaları sönük/ Sırtında yıllar yük/ Hatıraları kırık dökük/ Bir yer olacak orada/ Adı, Kerkük…” (Arif Nihat Asya)
İstanbul ve Ankara’da başlayan ve Kerkük’te devam eden “bayrak krizi” ne anlama geliyor?
Bunun uluslararası bir boyutu var mı?
Suriye ve Irak’ta meydana gelen olaylar Türkiye’yi ne kadar etkiliyor, etkileyecek ve etkilemeye daha ne kadar devam edecek?
100 seneden beri Türk isimleriyle anılan “Güzel Yurt” Kerkük, ve bu Türk yurdunda asırlardan beri yaşayan Türkmenler yoksa kendi kaderlerine mi terkedilecek?..
***
Irak’ı işgal ettikten sonra Türkmenlerin yaşadıkları Kerkük, Musul, Erbil, Tuzhurmatu’yu bölme, parçalama ve yutmak için her yola başvuran Amerika; buradan çekilirken geride kan, gözyaşı, kin, nefret, düşmanlık ve zulümden başka ne bıraktı ki?..
Türk dış politikasının Irak ve Suriye ile Orta Doğu’daki stratejik hataları sebebiyle bu bölgelerde yaşayan Türkmenler, Türk Devleti ve medyası tarafından neden yalnız bırakıldılar?
Irak Türkmen Cephesi'nin Kuzey Irak Kürt Bölgesi sorumlusu Aydın Maaruf’un “Irak’ta Türkmen olacağıma Türkiye’de Kürt olaydım” yakınması acaba ne anlama geliyor?
Kerkük bir “Kürt” şehri midir yoksa “Türk” şehri midir?
“Kerkük Türkmen değil, Kerkük Kürt şehridir” denildiğinde; Kerkük hoyratlarıyla senelerden beri acılarını dile getiren Türkmenler yok mu sayılacak?
O zaman Türkmeneli Dernekleri federasyonu Genel Başkanı Dr. Aydın Beyatlı’nın “Kerkük, Türkmeneli ve hatta Erbil’de bir tane Kürt tarihi eser bana gösterilsin?” sözünü nereye koyacağız?
Elli sene önce Erbil, nüfusunun yüzde 80’i Türkmen olan bir şehir değil miydi?
Peki Kerkük Kürt şehriyse; 2003’de Kerkük’e girildiğinde alelacele Tapu Daireleri ve Mahkeme Dairelerindeki evraklar neden yakıldı? Bütün devlet mekanizmaları neden yağmalandı?
Kerkük madem Kürt şehri idiyse; o zaman bir insan kendi yaşadığı şehri yağmalar mı veya göz göre göre yağmalanmasına müsaade eder mi? Kuveyt yağmalandığında hangi Arap ve Kürt askerine sorarsanız, size bir Türkmen’in o yağmadan bir tane eşya ve değerli bir şey getirdiğini şimdiye kadar hiçbir şey duydunuz mu?..
***
“10 Nisan 2003’te Kerkük düştüğü zaman binlerce Kürt’ün akın edip planlı bir şekilde nereye gideceğini, nereye gireceğini, hangi daireye el koyacağını daha önceden çizilmiş bir şekilde ve planlı bir şekilde girmişlerdi.” diye açıklama yapan ve 2003’de beş kişi olarak Kerkük’e girdiklerinde; alınan nüfus kayıtlarına göre Kerkük’ün nüfusunun 830 bin olduğunu söyleyen Dr. Aydın Beyatlı’nın, “2005’te sayım yapıldığı zaman bu nüfusa 600 bin daha eklendiğini ve ciddi bir Kürt akımının gerek Güneydoğu Anadolu’dan gerek Batı İran’dan gerekse de Suriye’nin diğer kesimlerinden teşvik edilerek getirildiği” açıklamalarını nereye koyacağız?..
“Bütün bunlara rağmen Kerkük yaralı da olsa toprağı, suyu, mezarlığıyla Türk kokmaktadır” sözleriyle gönlümüzü ferah tutmaya çalışan ve umut veren Beyatlı’nın bu sözleri ve Irak’ta, Kerkük’te bu gelişmeler olurken Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümet yetkilileri ne yapıyordu?
“Kerkük Irak’ın, Irak da Ortadoğu’nun subabıdır. Eğer Kerkük Kürt bölgesi olursa Irak tamamıyla çözülür. Irak’ın bölünmesi âdeta Ortadoğu’nun bölünmesine sebep olur” uyarısı da önemli.
1999 ve 2003’de ABD’de ilk toplantılar yapıldığında ABD’li yetkililerin kendilerine, “Irak’a girer girmez mutlaka Kürdistan kurulacak. Kürdistan olarak biz kardeşimiz olan Kürtleri ödüllendireceğiz” dediklerini ifade eden Beyatlı, evdeki hesap ile çarşıdaki hesabın bir tutmadığını geçen zaman zarfında ortaya çıktığını belirtirken şimdi yapılan hesaplarda; ne Amerika’nın ne de Rusya’nn bu bölgede Türkiye’siz bir oyun oynamayacaklarının görüldüğünü de dile getirdi.
***
Irak ve Suriye’deki bütün olaylar, Kerkük’teki petrol kuyuları etrafında dönmekte ve gelişmektedir.
Türkiye bu bölgede yedi düvelle mücadele ederken iç çekişmeler sebebiyle siyaseten ve ekonomik olarak güçlü olamadığından, küresel güç odaklarının devreye girmesiyle birlikte kendi başına bir oyun da sergileyememektedir.
Ortadoğu ABD, İran ve Türkiye üçgeninde kilitlenmiş durumda.
Ne Amerika ne Rusya bu bölgede Türkiye’siz hareket edememektedir.
Amerika’nın Suriye ve Irak’taki PKK’ya silah desteğini aleni bir şekilde dile getirmesi, sakın Türkiye’yi oyunun içine sokmak adına zorlamak için olmasın…
AZİZİM DİYOR Kİ…
Türkiye kendi içini pisliklerden temizlemekte kararlıdır.
FETÖ’ye 15 Temmuz’da indirilen darbeden sonra IŞİD (Bağdâdî Hareketi) ve PKK’ya da büyük darbeler vurulmaktadır.
İslâm’ın son ordusu olan Türk Ordusu ve Mehmetçik, üzerine aldığı bu kutsal görevi yerine getireceğinden hiç şüphemiz yoktur.
Ümitvar olarak 21. yüzyılda en gür sâdâ; İslam’ın ve Türk’ün sedası olacaktır.
Zâlimler için yaşasın cehennem!