Bizim tarihimizin ilk anayasası, Osmanlı dönemini saymazsak,1921 anayasasıdır. Zaten, diğerlerinden farklı olanda, yasama, yürütme, yargının meclisin üstünde olması idi. 1924 arkasından, 1960 Anayasası yapıldı. Beğenmediğimiz meşhur 1982 Anayasası’na gelirsek, o çok farklı bir durumdur. 1982 Anayasası, halkın yüzde 92 küsur oyu ile kabul edilmiş, cumhuriyet tarihinin, en yüksek oyla kabul edilen anayasasıdır. Tutturmuşlar, bir darbe anayasası diye, doğru ihtilalden sonra kabul edildi ama, anayasayı hukuk profesörleri yazdı, generaller yazmadı, o zamanın şartlarında, ihtilal yaptı diye Kenan Evren’e, methiye düzdüler, neticede Generaller de Türk ordusunun generalleri idi, Yunan ordusu değil, kabul edildi, beğenildi ve işin ilginç yanı Anayasa’nın yüzde 80'ni de zaten değişti.
Şimdi yeni anayasa yapılacak diye ortalık yıkılıyor, iyi de anayasayı vekiller yapmayacak ki, yine hukukçular yazacak. Konya’daki vekil sıralamalarına baktım, üç partide de, AKP’de, MHP’de, CHP’de hukukçu yok, bunlar nasıl anayasa hazırlanması için yol gösterici olacak, bildiğim kadarı ile bolca doktor ve iktisatçı, bir ikide eski oda başkanı var. Eminim anayasanın asından anlamazlar.
Sonra, normal bir vatandaş için, anayasa hiç bir şey ifade etmez, günlük yaşantısında, anayasa ile ilgili bir sıkıntı çekmez, politikacıların anayasa sıkıntısı varsa, ona da yapacak bir şey yok ama yine hatırlatalım, geçmiş anayasa yüzde 92'yi geçen oranda kabul edilmişti, şimdi o oranın yanına yaklaşmak bile mümkün değil.
550 tane vekil seçiliyor, seçilenler için önemli bir olay, vatandaş için fazla fark eden bir şey yok, üç yüz seçilse de olur, seçilmese de olur, başkanlık olsa da olur olmasa da, zaten devleti yöneten bürokrasidir, yapılacak değişikliklerde, sadece bazılarının kaderini değiştirir, hep aynı kişilerin, milletvekili, bakan, başbakan olması bizleri hiç heyecanlandırmıyor...
Eskiden 5 general anayasayı hazırlattı, şimdide 4 genel başkanın belirlediği kişiler anayasayı hazırlıyor... Dünya değişiyor, şartlara uymayan varsa bir kaç değişiklik yapılabilir, ama şu hiç bir zaman unutulmamalıdır, kurucu unsur, bazıları beğenmese de Türk milliyetçiliğidir. Türk adını çıkartmaya kalkmak da, kimsenin gücünde değildir, değiştiremezler de.
2500 yıldır, Türk adını silemeyenler, bu günkü duruma bakıp sileceklerini zannediyorsa yanılırlar... Anlık desteğe bakıp güce aldanmamak lazım, güç her an elden gidebilir.
Bir de Roman olayı çıktı, partiler romanları aday yapmak için yarışıyor, 5 milyon roman var diyorlar... Bu olayı çok kurcalıyorlar, ama bu işler çok tehlikeli. Romanlar, ikinci Balkan Savaşı sonrası, balkanlardan kovuldu, hepsini Türkiye kabul etti, onun için sayıları diğer ülkelere göre, Türkiye’de çok fazla ama 5 milyon kesinlikle yok.
Yani, Türkiye’deki tarihleri, yaklaşık 100 yıldır sürüyor, kimse bir şeyi araştırmadığı için, kadim Anadolu’da yaşayanlar zannediyor, öyle değil, gereğinden fazla anlam yükleyerek, ayrı bir sınıf yaratma, etnik yapı ortaya çıkarma hevesleri, ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir, öyle bir durumda ortaya çıkmaya başlamıştır.
Hele Avrupa’dan ne kadar roman kovulursa alacağız demek, Romanların anavatanı Türkiye gibi algılanır, bu da yanlıştır, eşit bir Türkiye vatandaşı gibi davranmak en doğrusudur. Zaten eşit Türkiye vatandaşlarıdır.
Tarih boyunca Osmanlı devleti dahil, her toplum eşit davranışa tabi olmuştur, ayrımcılık istese de yapamazdı. Ermeniler isyan etmese idi, onlar da yaşamaya devam ederlerdi. Talat Paşa ve İttihat terakki, mecbur kalmıştır, daha 1921’de Konya’daki, Rum ve Ermeni sayısını bilseniz inanamazdınız, 500 sene boyunca gösterilen hoşgörü, sonunda kendisine ihanet olarak dönen, Osmanlı’dan bir devlet adamı kalksa da anlatsa. Duyacaklarımıza inanamazdık...