Tamam, tamam, tamam.
Haddi aştığımı şu mübarek günlerde sizi önce siyaset sonra da spor ile nasıl üzdüğümü yorduğumu fark ettim ve bugün keskin bir U dönüşü ile tekrar sizlerden gelenlerle şehrimize dönme kararını aldık.
Aslında yazının başlığı biraz ağır oldu ama U dönüşü öncesi yine Konyaspor ile ilgili ortalığı karıştırıcı ama doğru bir şeyler yazmaya niyetlenmiştim. 80’li yıllarda Konyaspor’da başkanlık yapan. Başkanlık yaptığı dönemin sonunda da 8 milyon borç ödeyip 10 milyon lirayı kasada bırakan bir abimiz ile sohbet ediyordum. (O yılların milyonlarını, milyonlarla oynayanlar çok iyi anlayacak ve hatırlayacaklardır)
Uzun uzun sohbetin ardından abimiz “Ya Uğur’um ben sandım ki bizim anıtımızı dikecekler meğer anamızı …………..” demez mi?
Ben de bugünlük Konyaspor muhabbetini ve bildiklerimizi dolaba koyuyoruz ve şehirle ilgili olarak sizlerden gelenlerle devam ediyoruz.
SELÇUKLU KONGRE MERKEZİNİN TUVALETLERİ
Geçtiğimiz hafta cumartesi sabah bir üniversite hocamızdan aşağıdaki notu alıyordum. Hocamız bakın aynen şöyle yazıyordu. Vallahi noktasına dokunmadım.
“Günaydın. Akşam Selçuklu Kongre merkezindeki tiyatro oyununa gittim, Deniz Çakır ve Derya Alabora’nın “Beyaz” adlı oyununa. Saat 22.00’de başladı. Konyalı tiyatroseverler salonu doldurmuştu.
Kongre Merkezi çok güzel, fakat tuvaletleri böyle bir mekâna asla yakışmıyor. Pis ve bakımsızdı.
O anda kullanımdan kaynaklanan pislikten bahsetmiyorum, petrol istasyonu tuvaleti gibi diyeceğim ama onlar da temiz şimdi.
Böyle bir merkeze bu tuvaletleri lütfen kimse müstahak görmesin de bir el atsınlar oraya lütfen”.
………….
Ben girdim, gördüm desem yalan. Ama koskoca bir üniversite hocası üstelik de kongre merkezini çok güzel bulan bir üniversite hocası durduk yerde yalan söylemeyecek değil mi?
O zaman ilgililer ve yetkililer lütfen biraz dikkat.
TRAFİKTEKİ MİNİBÜSLER
Bakın ben bile zaman zaman bu konulardan o kadar bıkkınlık hissediyorum ki. Artık ucunu salıvermek istiyorum. Bakın okurumuz ve bir vatandaş Ali Eren Bey gördüklerini bizimle nasıl paylaşıyordu;
“Sevgi ve saygı ile sözlerime başlamak istiyorum,
Sizde biliyorsunuz ki aklı başındaki, birçok kişi artık Konya’da artık toplu ulaşım araçlarını kullanmaya çalışıyor.
Ben minibüslerden bahsetmek istiyorum,
1- Kaptanın bir eli direksiyon da gider bir eli kornada, öbür elin de telefon, diğer eliyle para alıyor veriyor, diğer eliyle ikinci telefonla eviyle konuşuyor, bi elinde de tespih, diğer eliyle başka araçlara el kol sallıyor. Sanki kaptan değiller ahtapotlar.
2- Kılık kıyafet hak getire saç sakal karışmış, gömlek düğmeleri çözülmüş atlet ortada maşallah.
3- Trafik kuralları da hiçe sayılıyor, hatalı sollama aşırı korna yolcu almak için sağdaki aracın önüne kırma gibi. Asıl sıkıntı dakikalı çalıştıkları için SÜRAT...
Geç kalınan her 10 dakika için 10 TL ceza varmış ve bunu vermemek için ki verenlere gülüyorlarmış. Ondan dolayı suratlı gitmek zorundaymışlar. Konya’nın trafiği böyle olursa da, biz müşteriler yürüyen araçlara hareket halindeyken inip bilinecekmişiz.
4- Ayrıca dolmuş durakları ne işe yarar neden yapılmıştır? Bu da ayrı bir konu, bunda da müşterinin yolcuların eğitilmesi şart...
Tabi ki bunları denetleyen mutlaka kurum ve kuruluşlar vardır. Onlar da gerekli çalışmaları yapıyorlardır.
Saygı ve sevgilerimle sözlerime son veriyorum. Ne zaman adam oluruz diyorsun ya, bu kafayla HİÇ BİR ZAMAN…
……………
Ali Eren Bey’e hassasiyeti ve duyarlılığı özellikle de medeni cesareti için teşekkür ediyoruz. Ali Eren Beyin hatırlatması ile bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Muharrem Karabacak Başkan ile aylar öncesi yaptığımız bir görüşmede kendisine aynı konuyu sormuştum. Muharrem Başkan kesinlikle böyle bir durumun olmadığını söylerken “Uğur abi diyelim ki Beşyol’dan Türbe önüne gidilecek. Bunun ayarlamasını yaparken direksiyonda sizin olduğunu düşünüp ona göre zaman dilimlerini belirledik” demişti.
Yani “zamanla yarışıyoruz, zamanında gitmez isek şöyle cezası var” söylemlerinin bir şehir efsanesi olmaya başladığını ima etmişti.
ŞU MEŞHUR İFTARLAR
Sıkı okurlarımızdan Taner Bey ise toplu iftarlar hakkında görüşünü bizlerle şöyle paylaşıyordu;
“Merhaba Uğur Bey hayırlı ramazanlar dilerim.
Öncelikle şunu belirteyim biz de ramazan ayı gelince herkesin yardım etme duygusu kabarır. Allah’a şükür biz böyle bir milletiz. Yardım etmeyi severiz.
Fakat ramazan ayında şov yapmayı bırakalım belediyemizin verdiği iftar yemeklerinde hep bir sıkıntı çıkar ve de çıkıyor. Siz bu sıkıntıları tabii ki yazamıyorsunuz. Örneğin iftar yemeklerinde aç kaldık, yemek yetmedi, zehirlendik, gibi sözleri duyacağımıza bir iftar yemeğine vereceğin parayla günde 400-500 fakir bir ailenin 1 haftalık ramazan iftarlık yemeği çıkar. Bunun yerine bu ailelere iftarda verilen yemeğin pişirmeden paket yapılsa evlere gizlice dağımı olsa daha menkul olur, ama biz showu yapmasak olmaz…”
…………..
Bu konuda yorum yapmayayım. Dahası yapamam. Gözü kör olsun böyle gazeteciliğin. Sadece yine bizim şehirden bir örnek vereyim siz nasıl anlarsanız anlayın.
Bakın Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Seyit Faruk Özselek ve yönetim kurulu üyeleri her yıl düzenlendikleri geleneksel iftar yemeği organizasyonunu bu yıl yapmama kararı aldılar ve ardından da iftar yemeği yerine bu ramazanda üyeler adına şehit aileleri ile muhtaçlara yardımda bulundular.
Bu karar bence Konya adına alkışlanacak hem cesur hem de doğru bir karar idi.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Şehirlerde tabanım değil yüreğim yanık. Nur şehrine gidelim yürü çilekeş çarık
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sinyalsiz dönme işinin hem suç, hem de ayıp olduğunu idrak edebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.