Aort Anevrizması’nı hiç duydunuz mu? Eminim birçoğunuz duymayı bırak şuan ismini bile okumakta zorlanıyordur. Tabi başınıza gelmediyse zaten nerden bileceksiniz. Ben mi? Tabi bizim başımıza geldi de ben de oradan biliyorum. Peki neden mi kaleme aldım? Çünkü ülkemizde her yıl yaklaşık beş bine yakın insan ya da daha farklı bir deyişle her yüz kişiden biri Aort Anevrizması yırtılması nedeniyle hayatını kaybediyor. Ciddi bir istatistik olmasına karşın gerek ulusal gerekse yerel mecrada pekte gündeme gelmeyen bu teşhisi Tıp Bayramı’nda dikkat çekmek amacıyla köşeme taşımak istedim. Bizi hayata bağlayan en önemli faktör kalbimizdir. Ana rahminde henüz altı yedi haftalıkken atmaya başlayan, göğüs kafesimizde daima hareket halinde bulunan bir et parçasıdır. Diğer organların onun oluşturduğu sistem etrafında geliştiği ve bir ömür susmayan mucizedir. Sevinç, heyecan, mutluluğun yanısıra; korku, endişe, telaş ve nefreti de içinde barındıran kalbimizdir. Peki görevinin öneminden dolayı canlı varlıkların hayat merkezi olarak kabul ettiğimiz, üzerine felsefeler inşa edilen kalbimizin kıymetini ne kadar biliyoruz? Bence bu konuda birçoğumuz ona karşı oldukça vefasızız diyebilirim. İşte bu kıymetsizlikten ötürü kalp rahatsızlıklarının birçok sebebi vardır. Bunlardan en riskli ve değiştirilemeyeni genetik olandır. Özellikle şeker hastalığı ve yapı olarak stresli olan kişiler yüksek oranda riske sahiptirler. Aileden genetik olarak gelen risklerin dışında yaşam tarzından dolayı kalp rahatsızlığı gün geçtikçe artmaktadır. Bunların başında kalp damar hastalıklarının önlenebilen nedenleri arasında sigara ilk sırada yer alır. İkinci sırada kolesterol yüksekliği gelir. İyi kolesterol denilen HDL’nin düşüklüğü ve kötü kolesterol LDL’nin yüksekliği de bu hastalıkları artırır. Kontrol altına alınamayan tansiyon ve diyabet de önem taşır. Stresli yaşam, aşırı alkol kullanımı, hareketsizlik, beslenme bozukluğu ve obezite ile vücudu zorlayan meslekler de genel olarak diğer nedenleri oluşturur. Peki bu nedenler sadece kalbe mi zarar verir? Hepimiz ağız birliği etmişcesine bunun kocaman bir hayır olduğunu söyleyebiliriz. Başta kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan, büyük atardamar aort olmak üzere tüm vücut olumsuz etkilenir. Aort insan vücudundaki en büyük arterdir. Sağlıklı bir insanda ortalama üç santim gibi bir çapı olur. Ya bu aort damarının çapı üç santimin üzerine çıkar, gün geçtikçe büyürse ne olur? İşte tıbbın anevrizma adını verdiği bu damar genişlemesi zamanında müdahale edilmezse mazallah insanın canına mal olur. Aort damarındaki lokalize (yer yer) genişlemeler, aortun seyri üzerinde herhangi bir bölümünde rastlanabilmekle birlikte en sık karın bölgesinde görülüyor. Üzerinde bu kadar çok durmak istememin nedeni ise hastalığın genellikle çok sessiz seyretmesi, yani çoğunlukla bir belirtiye sebep olmamasıdır. Neden olduğu karın ağrısı, sırt ve bel ağrısı ya da ses kısıklığı veya seste çatallaşma gibi belirtiler çoğu kişide sık rastlanan şikayetler olduğundan dikkate alınmıyor. Burada en korkulan şey damarın farkedilmeden normal çapının iki katına çıkması, yırtılma ve patlamaya sebebiyet verdiği için hayati risk taşıyor. Tabi ki zamanında teşhisi konulan anevrizmanın tedavisi mümkün ama bu tedavi açık söylemek gerekirse genelde zorlu bir açık kalp ameliyatından geçiyor. Sessiz seyrettiği için 40 yaş üzerindeki herkesin yaşamında bir defaya mahsus olmak üzere doktora başvurup anevrizma yönünden bir ön değerlendirme yaptırmasını öneriyorum. Sigara, kolesterol, yüksek tansiyon anevrizma oluşumunu kolaylaştırdığı için bu risk faktörlerinin ortadan kaldırılması gereklidir. Kalp ve damar sistemimizin sağlığı için aktif bir yaşantı ve düzenli egzersiz de çok önemlidir. Omega 3’ten zengin balık ve balık yağı tüketilmesi gayet yararlıdır. Bunların dışında yüksek tansiyondan, yüksek kolesterolden, şişmanlıktan korunmak damarlarımızın bize uzun süre sağlıkla hizmet etmesi için gereklidir. Anne rahminde ilk atımında başlayan hayat, zamanı geldiğinde yani son atımında bitiyor. Sağlıklı bir yaşam için başta kalbinizin kıymetini bilin. Bir nefeslik sıhhatin bile değerinin ölçülemeyeceğinin bilincinde olarak; tüm sağlık sektörü çalışanlarına sevgi ve şükranlarımı sunar, Tıp Bayramlarını kutlarım. İnsanlık için sağlık ve huzur dolu bir yaşam temenni ediyorum.