Defalarca yazdık, defalarca konuştuk, dost meclisinde gündem ettik, işin ehli birini bulunca yakasına yapıştık, adeta sorguladık, kaygılarımızı dile getirdik, çözüm önerilerini dinledik…
Ama zihinlerimizdeki soru işaretlerine net bir cevap henüz almadık, alamadık…
Okulların kapanmaya doğru döndüğü, yaz sıcaklarının iyiden iyiye kendini hissettirdiği, memurların atama sürecine girdiği bu dönemde üzerinde hassasiyetle durulan konu, ev meselesi…
İnsanların en büyük kaygısı haline gelmiş barınma…
Artan maliyetler ve alım gücünün düşmesi ile birlikte toplumun önemli bir kesiminin ev alma fikri artık hayallerin ötesine geçemez hale gelmiş.
Mevcutta kafasını sokacağı bir evi olanlar sürecin en kârlı olanları. Evlerinin değerinin artması değil kâr olan, dediğim gibi kafalarını sokacakları bir dört duvarlarının olması. Evin değerinin artması hiçbir şey kazandırmıyor. Zaten içinde oturuyor. Satıp daha büyük bir ev alacak olan ise pişman kere pişman hale geliyor.
Kiralık evlerle ilgili de buzları eritecek kadar sıcak bir gündem var önümüzde. Kiralık dairelerin fiyatları da afaki ve dudak uçuklatan rakamlara ulaşmış durumda. Eskilerden çokça duyduğumuz “Almanya’dan oğlu – kızı gelecek” olan ev sahipleri, kira fiyatlarındaki yükselişle birlikte yeniden gün yüzüne çıktı. Mevcuttaki kiracısına yapabileceği zam miktarı yasalarla belirlenen sınırların üstüne çıkamıyor. Bin liraysa en fazla Bin 300 lira oluyor. Ama kiracısını çıkarıp başka birine kiraya verdiği zaman aynı evi en az 2 bin liraya kiraya verebileceğini çok iyi biliyor ev sahibi… Bu yüzden Almanya’daki çocuklarını getiriyor! Ya da evine tadilat yapası geliveriyor bir anda ne hikmetse…
Hepsini genellemiyorum da süreci kendileri için fırsata dönüştürmek isteyenlerin sayısı bir hayli fazla.
Kendimle ilgili değil bu yazdıklarım, kimse yanlış anlamasın. Sürekli bu konuyu gündeme getirmek gerektiğini söylüyor eşimiz, dostumuz, çevremiz, okurlarımız. Benim de henüz kendime ait bir evim yok ama ev sahibimden de özellikle pandemiden bu yana gelinen süreçteki takındığı tavır nedeniyle Allah razı olsun…
Bir sorun varsa, çözümü de devletten beklenir. Çünkü devlet, milleti için vardır. Sosyal devlet olmanın bir gereğidir vatandaşının konforunu ve şartlarını iyileştirmek… Bundan hareketle devletin yaptığı güzel uygulamalar da yok değil.
Konuyu TOKİ’ye bağlamak istiyorum.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı olan Toplu Konut İdaresi (TOKİ) marifetiyle Konya’da şu an rakamı yanlış hatırlamıyorsam binin üzerinde ev yapılıp hak sahiplerine teslim edildi.
Halihazırda yapım aşamasında olan ve önümüzdeki 2-3 ay gibi kısa bir zaman içerisinde tamamen biteceği tahmin edilen yaklaşık bin daire daha var. Etaplar halinde Ardıçlı Mahallesi’nde devam eden çalışmalara Konya’dan baktığımızda o bölgede adeta yeni bir şehrin kurulduğunu artık fiziki yapılaşmayla da görebiliyoruz.
Birinci etapta ev sahibi olan bir aile dostumu kısa bir süre önce ziyaret ettim. 2+1 dairesi var. Küçük ama çok işlevsel olan yapılar için denir ya kutu gibi diye. Hakikaten öyle, kutu gibi daire. Metrekare olarak bakıldığında küçük görünse de 4-5 kişilik bir aile için güzel bir hayat alanı sunulmuş.
Bununla yetinmeyip, inşaat alanlarını da gezdim. Toplamda 4 binin üzerinde konut üretilecek ortaya yakın kısa vadede… Sonrasında ise bölgedeki konut hamlelerinin devam edeceğini öğrendik.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız, hemşerimiz Murat Kurum’un söylemiyle, “Evi olmayan kimse kalmayacak.” Belki bu uzun vadeli bir hedef ama hemen önümüzde sonuçlanma aşamasında olan projelere baktığımızda da kısa vadede yaşanan konut krizine ciddi bir çözüm hamlesi yapılacağını öngörebiliyoruz. Bu önemli hamlenin hem konut piyasasını yeniden regüle etmeye dönük bir girişim, hem de dar gelirliye dar zamanda müreffeh bir imkan sağlayacağı kanaatim, Ardıçlı TOKİ bölgesindeki izlenimlerimin özeti olsun.
Haftanız, hayırlı ve bereketli olsun.