Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Nisan ayı enflasyon rakamlarını açıkladı…
TÜİK verileri doğrultusunda ortaya çıkan tabloya bakıldığında Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda yani geçen yılın Nisan ayını baz alıp bu yılın Nisan ayı bitimi itibariyle bakıldığında yüzde 70’e dayanmış durumda…
Aylık bazda değerlendirildiğinde ise enflasyonun bir önceki aya göre yüzde 7,25 oranında arttığı ifade ediliyor.
TÜİK tarafından açıklanan bu rakamlara karşı, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise Nisan ayı tüketici fiyat endeksini yüzde 8,68, enflasyonun 12 aylık artış oranını ise yüzde 156,86 olarak belirlediğini açıkladı.
Enflasyon rakamlarını, pandeminin yoğun olduğu dönemde günlük vaka rakamlarını takip ettiğimiz gibi yakın takip ediyoruz. Millet olarak rakamlarla bu kadar ilgili olmamızın nedeni de aslında belli: Cebimizdeki paranın alım gücünün ne kadar olduğunu belirleyebilmek…
Reel ekonomiye baktığımızda, sokağın nabzını yokladığımızda, insanlara ekonomiye ilişkin görüş alışverişinde bulunduğumuzda karşımıza ilk madde olarak enerji ve petrol maliyetleri çıkıyor.
Sebze ve meyveden, et ve süt ürünlerine, mamul hale getirilen başkaca temel gıda ürünlerinden insan ihtiyacına yönelik olan başkaca ticari metaya varıncaya kadar hepsi enerji ve petrol fiyatlarındaki artışın ister istemez piyasaya zam olarak yansıdığından dem vuruyor.
Daha somutlaştıracak olursak, Akdeniz’de üretimi yapılan sera ürünleri kamyonlara yüklenip İç Anadolu’ya taşınmak istendiğinde, kamyonun sırtlandığı sebze ve meyve türlerinin ederi 15 bin TL ise, bir 15 bin TL de nakliye için gider kalemine yazılıyor.
Çok detaya girmeden ürün bazında baktığımız zaman kuru soğanın bir önceki aya göre yüzde 60’ın üzerinde yükselmesi aslında içinde bulunulan halin bariz bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Petrol fiyatlarının alıp başını gittiği ve durdurulamaz bir hale geldiği günümüzde TÜİK de bu gerçeği görmezden gelmemiş, gelememiş…
TÜİK, ana harcama grubuna göre yıllık değişim oranlarının Nisan ayı itibariyle nasıl olduğuna yönelik ortaya koyduğu çizelgede petrol fiyatlarının geçtiğimiz Nisan ayından bu yana nasıl yükseldiğini ulaşım başlığı altında, gönüllü gönülsüz de olsa ortaya koyabilmiş. Buradaki rakamsal verilere göre petrol ürünlerinin fiyatları geçtiğimiz yılın Nisan ayına göre yüzde 105,8 oranında artmış.
Ana harcama grubu içerisinde yer alan ulaşımdaki maliyetlerin artışının temelinde petrol var. Bu nedenle ulaşım giderlerinin oranı bu kadar yüksek. TÜİK tarafından açıklanan genel TÜFE oranlarını yukarı doğru çıkaran ana kalemlerden bir tanesi de ortaya koyduğu (performans!) ile ulaşım olmuş.
Enflasyon oranlarının açıklanmasının ardından 6 aylık enflasyon farkının yüzde 31; beklentinin de yukarı yönlü olması gözönünde bulundurulduğunda emekliye ve memura en az yüzde 30 oranında zam yapılacağına şimdiden garanti gözüyle bakılıyor.
Ulusal Süt Konseyi, 1 Nisan itibariyle geçerli olmak üzere çiğ süt tavsiye satış fiyatını litrede 5,70 TL olarak açıklamıştı. 15 Mayıs tarihinden geçerli olmak üzere ise çiğ süt fiyatının 7,50 TL olarak belirlendiği yönünde bir açıklama yaptı. Bunu yaparken de “Çiğ süt üretim maliyetinde bir değişiklik olması durumunda piyasa şartlarına göre tekrar değerlendirme yapılacaktır” cümlesini iliştirerek olası yeni zamların kapısını açık tutmuş oldu.
Enflasyon canavarının önüne geleni hapur hupur yiyip yuttuğu bir dönemde asgari ücretlinin asgari geçim şartları da ortadan kalkmış oldu. Asgari ücretliye yüzde 50 oranında zam yapılmış ve bu zam büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Ancak aradan geçen 5 ayda asgari ücrete yapılan yüzde 50 oranındaki zam yılın yarısını görmeden eriyip gitti.
Ortada vatandaşın sırtına binmiş olan bir enflasyon gerçeği var. Gördüğümüz kadarıyla da bugünden yarına enflasyonu kontrol altına almak, fiyatları geri çekmek pek de mümkün görünmüyor. Buna bağlı olarak asgari ücretliyi enflasyona ezdirmemek için yapılacak olan tek şey, gerekli yasal düzenlemeleri yapıp asgari ücret için ara zam modelinin uygulanması olacaktır.