Kemal Varol, Diyarbakırlı bir yazar. Öğretmenlikten siyasi görüşleri nedeniyle atılmış, daha çok roman türünde eserleriyle tanınmış. 1977 doğumlu Varol’un şiir, hikaye ve roman türünde eserleri var ve ödüllü bir yazar. Kurguya dayalı eserlerinde memleketi mekan, baba figürü de asıl kahraman olarak sıkça karşımıza çıkıyor. Çiçeği burnunda romanı ‘Aşıklar Bayramı’ da bir ‘baba’ ve ‘yol’ romanı, kitabını da babasına ithaf etmiş Varol…
15 yaşında ayrıldığı, ara ara gördüğü babasıyla tam 25 yıl sonra yani 40 yaşında tekrar karşılaşacaktır kahramanımız. Bir gece yarısı evine gelen babası perişan haldedir. Başlangıçta aralarında iletişim problemi yaşansa da babasının ciddi bir şekilde hasta olduğunu öğrenir. Yıllar önce annesini ve kendisini terk edip gittiği, bir daha haber alamadığı için babasına kızgındır.
Babasının amacı Aşıklar Bayramı’na katılmak için Kars’a gitmektir. Ertesi sabah babasını yolcu etmek üzere otogara giderler. Adım atacak dermanı olmayan babasının bu kadar yolu tek başına gidemeyeceğini düşünmesi ve kendisinin de Kars civarında işleri olduğu için arabayla gitmeyi teklif eder ve yola düşer baba oğul; ‘Onunla her baba oğul gibi makul bir süre de olsa yan yana gün saydığımız bir geçmişimiz yoktu. Neye sevinir, neye kızar, konuştuğunda neyi ima eder, sustuğunda içinden neler geçer, inadı ne zaman kırılır, içindekileri hangi yollarla gösterir, hiçbir fikrim yoktu. O benim on beş yaşıma kadar yılda bir kez görüp sonra hep kaybolan, hep uzaklara giden, dönmeyen babamdı.’ (s.95)
Hepi topu üç günde geçen olayların anlatıldığı romanda sık sık geri dönüşler, geçmiş yıllarda yaşananlara yoğunlaşılarak tamamlanacak diye düşündüğümüz roman tam tersine, sürükleyici olay örgüsü ve etkili duygusal tasvirleriyle roman okuyucusunun gönlüne taht kuruyor.
Babası her ne kadar Kars’a gitme niyeti taşıdığını söylese de yola çıktıktan sonra güzergahta yaşananlar daha ulvi bir amacın taşındığını ortaya çıkarır. Geniş kesimler tarafından sevilen ve sayılan bir halk ozanı olan babasının pek çok gönül ilişkisi olmuş, bunlardan da anladığımız kadarıyla kötü bir şekilde ayrılmıştır. Uğradıkları her köydee bambaşka bir sevda hikayesine şahitlik eder kahramanımız. Babasına gittikleri yerlerde muazzam bir izzet ikram gösterilmesi de şaşırtır avukatı. Yaşadıkları ve şahit oldukları babasının düşündüğünden çok daha farklı hayat yaşadığını hissettirir.
Girdiği ortamlarda hastalığını unutan, yüzü gülen babasının rahatsızlığı artınca hastane yoluna düşerler. Romanın belki de en heyecanlı ve hüzün veren bölümleri de bu kısımlardır. Baba oğulun ömürleri boyunca yaşayamadıkları yakınlaşmaları, söyleyemediklerini söylemeleri, karşılıklı duygu patlamaları hüzünden hüzne sürükler okuyucuyu. Babası evi neden terk etmiştir, bunca sene tek oğluyla gerçekten hiç ilgilenmemiş midir, neler yapıp etmiştir? Tüm soruların cevabına bu konuşmalarda tanık olacak ve cevapları alacaktır okuyucu. Kurgunun akıllıca düşünülmesi, babasının ölüp ölmeyeceğinin merakını dahi unutturur bizlere. Bir baba için evladın ne demek olduğuna, halkın kendinden gördükleri bir sanatkara nasıl davrandıkları, sevgilerin neden yitirildiği, hayatta aldığımız bazı kararların ne gibi faturalarla insanın karşısına çıkacağı etkileyici ve vurucu cümlelerle anlatılır romanda. ‘Aşıklar Bayramı’nın şu son cümleleri, bütün bir hikayenin özetidir adeta; ‘ İçimde babamdan kalma bir hece, elimde üç telli bağlaması, başımı çevirip bizi Arguvan’a götürecek sisli yola, yaklaşan kışa ve sanki o an Kars’ta değil de, yıllar önce Arkanya çarşısında hemen önümde el ele yürüyen o babayla küçük oğluna baktım son kez.’
Başta verdiğim bilgiden mülhem siyaset ve ideolojiyle iç içe bir yaşam süren, öğretmenlikten atılan bir romancının kitabında, yoğun olmasa da siyasi göndermeler de var. Kahramanın avukat olması hasebiyle ülkemizde hukuk anlayışına kafa yorar Kemal Varol. Bu değerlendirmelerde sivri bir dil yok, yani daha çok baba-oğul ilişkisine yoğunlaşan duygusal bir roman, siyasi bir romana dönüşmüyor isabetli bir kararla.
Alevilik, ‘ Aşıklar Bayramı’nda işlenen konulardan bir diğeri. Alevilerin yaşam tarzları, karakteristik özellikleri, omuzdan öpme gibi çeşitli adetleri de yer alıyor kitapta. Bu bilgiler, bir makale gibi değil, vaka örgüsü içinde akısşı bozmadan verilmiş.
İletişim Yayınları’ndan çıkan roman, hem yukarıda açıkladığımız hususiyetleri bakımından, hem de yakın dönem toplumsal hayatımızı merak edenlerin beklentilerini ziyadesiyle karşılayacak, ‘biz’e ‘biz’i anlatan başarılı bir roman olmuş.