“AŞK haldir, anlatılmaz, yaşanır”

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

“Âşıkların şeriâtı da Allah’tır, mezhebi de. Aşk, Allah’ın niteliklerindendir. O’ndan başkasına âşık olmak geçici bir hevestir. Aşk bir haldir, anlatılmaz; yaşamak gerekir. Aşk, büyükler için bal, çocuklar için süttür.” 

Hz. Mevlâna.

 

 

 

Hz. Mevlâna’ya “Din nedir?” diye sormuşlar.

O da; “Sevgiliyi tanımaktır” diye cevap vermiş.

Sen kimsin?

Bu dünyaya niçin ve neden geldin?

Sen, kim olduğunu ve nereden geldiğini hiç sorguladın mı?

Peki, ben kimim?

Koca Yunus’un “Bir ben var bende, benden içerû” dediği gibi. Büyük hakikatleri barındıran şu dizeler de onun: “Şeriat tarikat yoldur varana; hakikat marifet andan içerû.”

Aslında Hz. Pîr, yukarıdaki sözüyle insanın, “dünyaya geliş sebebi unutulmamalıdır” diyor.

Peki, biz niçin geldik bu dünyaya?

Hakikaten Yüce Mevlâ, âyet-i celîle’de “ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûni” (Zâriyât/56)buyuruyor. Evvela insan tanımadığı, irfan kesbetmediği, kazanmadığı bir varlığa ibadet etmez. Allah insanları ve cinleri kendisine ibadet etmek için yaratmıştır. İnsan bu dünyada kul olduğu için mevcuttur. İnsan kuldur. Hazret-i Mevlâna da, “Ben hür oldum, hür oldum, hür oldum..” demiyor mu?

Hür olmayı “kul” olmakla eş değerde gören ve hakiki hürriyetin ancak Allah’a kulluk etmekle mümkün olabileceğini bize gösteren Mevlâna, aşkı “Benim gibi olursan bilirsin” diye tarif ederken şu ilavede bulunuyor:

“Aşk davasında bulunmak kolaydır, fakat bu davaya delil ve burhan gerek.”

Hz. Pîr aşkı bir başka şekilde tarif ederken; “firakı feryada bais olan şeydir” diyor. Yani bizden ayrılan bir şey, bizi feryat ettiriyorsa, biz ona âşığız. Bu bir yerde ölçü.. Meselâ malımızı kaybettik. Bu ne demektir? Bu bizden ayrıldı, bizden ayrılan bir şey, bizi feryada sevkediyorsa biz ona âşığız. Bu evlâd olur, mâl olur, mülk olur, ziynet eşyası olur. Cenab-ı Mevlâ’dan şu anda firak halindeyiz. Biliyorsunuz göz pınarları kurumuş nice âşıklar vardır. Artık o gözlerden kan gelmeye başlar.. Duyuyoruz ki devamlı göz yaşı döküyor, firak ateşi içerisinde. İşte Hz. Mevlâna, Şeb-i Arûs, yani sevgilisiyle buluşma arzusunda O (celle celalühû)’nunla yanmış ve o günü de “Düğün Gecesi” olarak takdim ediliyor. Ben artık vuslata eriyorum, vuslat gecesi. Yani sevgiliye kavuşma gecesi, feryadının dinme gecesi.

Burada ölüm; kimine düğün, kimine karagün…

Aşk, firaki feryada bais olan şeydir. Aşk derdiyle hoş olmak lütfû ve kahrı bir bilmek. Allah’a âşık olanlar “Lütfûnda hoş, kahrında hoş” demiyor mu?..

 

***

Büyük Allah dostu ve Hakk âşığı Mevlâna Muhammed Celâleddîn’in aşk konusundaki özdeyişleri şöyle:

“İnsan ancak aşkla insan olur.

Aşk, iki iken bir olmaktır. Aşkın akibeti O’dur.

Ben aşkın şerhini durmadan söylesem, yüz asır geçse yine bitiremem.

Şeytan bile âşık olsa, şeytanlığı ölür.

Aşk öyle bir ziyâdır ki, parlayınca sevgiliden başka her şeyi yakar.

Mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nûrdur, fakat içi duman.

Âşık başını verince akıl kalır mı hiç?

Aşk bütün hastalıkların hekimi, kibir ve azâmetin ilâcıdır. Topraktan yaratılan beden, aşkla yücelir.

Aşk, vefâkâr olanı esir alır.

Bu dünya pazarında sermaye altındır; o dünyada ise aşk ve bir çift ıslak göz! (Yaşarmayan gözden Allah’a sığınırım.)

Aşk nuranî bir ağaçtır; dalları ezelde, kökleri ebedde..

Aşksız ömrü hayattan sanma. Aşk iksirdir, onu can-ı gönülden benimse.

Sevgi, acıyı tatlılaştırır, bakırı altın eder. Bulanıklıklar sevgiyle durulur, dert sevginin feyziyle şifâ bulur.

Bir gönülde aşk şimşeği çaktı mı, bil ki o gönülde de sevgi vardır.

Sevgi ölüyü diriltir, kulu sultan eder.

Âşıkların şeriâtı da Allah’tır, mezhebi de.

Aşk, Allah’ın niteliklerindendir. O’ndan başkasına âşık olmak geçici bir hevestir.

Sevgiden, tortulu, bulanık sular arı duru bir hâle gelir. Sevgiden dertler şifâ bulur. Sevgiden padişâhlar kul olur.

Muhabbeti de Allah’ın sıfatı bil, aşkı da.

Kur’an’da ‘Onlar, Allah’ı severler’ sözünü okudun ya, bu söz, ‘Allah da onları sever’ sözüne eşittir.

Padişahların tahtları, aşka göre bir tahta parçasından ibarettir.

Aşk bir çeşit deliliktir, ona tutulan zincire vurulur oğul, aşka tap, aşk, hoş ve güzel bir şeydir.

Sevgi, bilmekten doğar.

Muhabbet ve merhamet insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatıdır. (Pîr, burada kadınlarını ve eşlerini döven kaba erkeklerin vasfını tarif ediyor).

Aşk, büyükler için bal, çocuklar için süttür.

Sen şehvetini aşk sanıyorsun.

Her meyvenin içi kabuğundan iyidir, bedeni kabuk bil, içini de sevgili.

Aşk vefâlı olduğu için vefâlı olan kimseyi satın alır. O, vefâsız adama bakmaz.”

 

YARIN: Mevlâna’ya göre insan.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.