Hareketli ritmiyle düğünlerin vazgeçilmez türkülerinden biri olan “Aslan Mustafam” türküsünün ritminden daha fazla sözlerinden etkilendiğim için sosyolojik içeriğine dikkat çekmek maksadıyla “Aslan Mustafa’mda Derinlik Bulan Bozkırlılık” başlığıyla beş yıl önce bir yazı yazmıştım.
İnsanlar, oyun havası formatında bestelenmiş hareketli şarkı ve türkülerin hikayelerine pek bakmaz; “vur patlasın çal oynasın” eğlenmelerine bakar, oynarlar. Oysa ki, şarkı ve türkülerin sözlerini yazanlar hangi duygu ve düşüncelerle hatta hangi acılarla bu dizeleri dile getirdiler, kimse bilmek istemez! Mesela “Fidayda da Ankaralım” türküsü gibi.
Aslında öyle değil; hepsinin bir hikayesi çoğunun da içinde derin bir hüzün ve acı saklıdır. Bunlardan biri de daha on üç yaşındayken yaşadığı acı bir olaydan etkilenip acısını dizelere döken bir kız çocuğunun içli sözleridir.
Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
İnsan sözlerin hikayelerini öğrenince şarkı ve türkülere daha farklı duygularla bakabiliyor. Ben de “Aslan Mustafam” türküsünde geçen “Kenardan geçeyim yol sizin olsun/Ağular içeyim bal sizin olsun” dizelerinin içeriğinin farkına vardıktan sonra türküye farklı bir duyguyla bakmaya başladım.
Sözlerin hikayesi farklı olsa da bu mısra içinde yer alan “yiğitlik, mertlik, mütevazılık ve fedakarlık” bir bütün halinde “Bozkırlılık kültürünü ve derin bir Bozkırlılığı” yansıttığını düşünüyorum.
Doğrusunu söylemem gerekirse köylüm olan Merkez Camii İmamı Kadir Özdemir “Aslan Mustafam” türküsünün seferberlik yıllarına dayanan acılı bir hikayesinden bahsedinceye kadar bu hikayeden haberim yoktu. Bu hikayeyi öğrenince yüreğim acıdı ve yukarıdaki duygulara bir de dram eklendi. Hikaye şöyle:
Çok sevdiği bir kızla evlenen Mustafa, düğünden birkaç ay geçmeden seferberlik ilanı gereği askere çağrılır. Tüm sevdiklerini arkada bırakan Mustafa, seferberlik emri mucibince askere gidip birliğine katılır. Askerlerimizin bir çok cephede savaştığı yıllardır. Yeni gelin aylarca belki de yıllarca Mustafa’sının hasretini çekiyor ve umutla yolunu gözlüyor.
Cuma günü Bozkır pazarına giden gelin kalabalıkta kocasıyla birlikte askere giden arkadaşlarını görür ve hemen yanlarına koşar:
“Siz gelmişsiniz ama Mustafam nerede Mustafam nerede?” diye endişeyle sorar.
Arkadaşları başlarını önlerine eğip susunca gelin Mustafa’sının şehit olduğunu anlar ve kendini kaybeder. Bir rivayete göre, sersemleyen gelin pazarda bal satan birinin bal kabını devirir ve bal sahibi geline kızar.
Mustafa’sının acısı ve hasretiyle yüreği yanan gelin bugün insanların eğlendiği, gümbür gümbür oynadığı türkünün acı dolu ağıdını oracıkta yakar.
Hey hey kenardan geçeyim aman aman
Yol sizin olsun gel gel aman
Ağılar içeyim aman aman
Bal sizin olsun bir danem aman
Amanın gel gel aslan Mustafam gel
Haydi gel gel garip başlı yarim vay
Bozkır dedikleri büyük kasaba
Sevilen güzeller gelmez hesaba
Amanım gel gel aslan Mustafam gel
Haydi gel gel garip başlı yarim vay
Derenin başına yayılır kazlar.
Çeşmeden geliyor Konyalı kızlar
Amanım gel gel aslan Mustafam gel
Haydi gel gel garip başlı yarim vay
Havalar bulutlu Mustafam kar mı yağacak
Sol gözüm seyriyor Mustafam baskın mı olacak
Amanım gel gel aslan Mustafam gel
Haydi gel gel garip başlı yarim vay
Bir gün deliysem beş gün iyiyim
Amanım gel gel aslan Mustafam gel
Haydi gel gel garip başlı yarim vay
Her ne kadar şiirin sözlerinin bir kısmı türküde yer alsa da; şiire bütün olarak bakıldığında büyük bir acıyı içinde barındırdığı anlaşılacaktır. Şiir içinde sık sık geçen “aman” nidası türkülere ritim katan “amman amman” sözleri ile aynı olmayıp, bir feryadın dile getirilmesidir. Gerçekten acı dolu bir hikaye! Şu mısraya bir bakın:
“Havalar bulutlu Mustafam kar mı yağacak/Sol gözüm seğriyor Mustafam baskın mı olacak”
Benim yüreğim acıdı, sizin yüreğinizi acıttıysam affola!