Asrın felaketi kendini hatırlatıyor

Rasim Atalay

6 Şubat tarihinde yaşanan ve ‘asrın felaketi’ olarak yorumlanan, Kahramanmaraş merkezli, 11 ilde yıkıma neden olan depremi hatırlıyorsunuz değil mi?

Türkiye’yi ve dahi insanlığı yasa boğan, oradaki acı manzaraları gördükçe yürekleri sızlatan ve akıllarda deprem oluşturan manzaraları birçoğumuz izlemeye dahi tahammül edememiştik.

Bizim tahammül edemediğimiz acı tablolara oradaki insanlar birebir yaşadı ve yansımalarını halen yaşıyor.

Bir çoğu evini barkını kaybetti, kiminin iş yeri yerle bir oldu… Enkaz altında kalan araçlar bir yerlerde istiflendi. En acısı da yaklaşık 50 bin vatandaşımız enkaz altında kalarak can verdi…

Böylesi büyük bir felaketi aslında hatırlıyor musunuz diye sormak bile abesle iştigal… Ancak günlük hayatın rutini önümüze öyle şeyler koyuyor ki dünkü acıyı çoktan rafa koymuş olabiliyoruz. Elbette ki hayat devam ediyor ve edecek. Dünde takılı kalmak bugünü yaşatmayacağı gibi yarına yönelik de bir bakış açısı oluşturmaz. Bu anlamda geleceğe bakmak için yapılması gereken acılarımızdan ders almaktır.

Günümüzün meşgaleleri acılarımızı unutturduğu gibi acılarımızdan ders almayı dahi unutturabiliyor. Ancak küçücük bir kıvılcım adeta geriye ket vurduruyor ve o günü, o anı yeniden yaşatıyor.

Dün Adana ve Osmaniye illerinde meydana gelen depremler, bir çoğumuzu yeniden 6 Şubat’a, asrın felaketinin yaşandığı o güne, Temmuz’un sıcağında zemherinin soğuğuna ve ölümün kıyısına götürdü.

Ve yine dün yaşanan deprem bizlere adeta kendini hatırlattı. ‘Ben varım, bu ülkenin bir gerçeğiyim. Bu coğrafyada yaşıyorsanız, benimle birlikte yaşayacaksınız ve benimle birlikte yaşamayı öğreneceksiniz. Aksi halde benden günah gitti’ demeye getiren bir depremdi…

Ülkemizin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına her yeri fay hatlarıyla dolu. İçinde bulunduğumuz, deprem riski açısından en güvenilir olduğunu umduğumuz Konya bile artık deprem riski yüksek şehirler arasında yer alıyor. Bunu ben söylemiyorum, işin uzmanları yaptıkları teknik analizler ve elde ettikleri veriler ışığında bilimsel paylaşımlarda bulunuyor. Buradan murat insanları korkutmak değil, gerçekleri ortaya koyup şehirleri inşa ve imar sürecinde depreme uygun altyapıyı oluşturmak gerektiğini hatırlatıyor.

Şehrimizi inşa ve imar eden gerek belediyeler, gerek merkezi idare ve gerekse müteahhit firmalar da umarım yaşanan depremlerle ilgili paylarına düşen dersi almışlardır. Özellikle de müteahhitlerin bu noktada en göz önünde olan kişiler olduğu, olası bir yıkımda en çok onların başı ağrıyacağı gün gibi ortadayken, müteahhitlerimizin de gerekli tedbirleri almadan işe koyulmayacakları, inşaat sürecinin başından sonuna kadar da bu bilinçle hareket edecekleri konusunda şüphem yok. Ama depremin hatırlattıklarını bir de bizim hatırlatmamız gerektiği kanaatindeyim.

Adana ve Osmaniye şehirlerimize geçmiş olsun dileklerimizi sunup, Allah beterinden korusun duasıyla bu bahsi kapatalım.

ÖĞRENCİLERİN BARINMA KAYGISI!

Üniversite hayali kuran öğrenciler için kayıt süreci devam ediyor. Bu dönemde Konya’ya farklı birçok şehirden öğrenciler, aileleri ile birlikte geliyor. Üniversiteye öğrenciler yerleştiriliyor, ailelerle birlikte şehir turu atılıyor. Konya’nın lezzetleri tadılıyor, turistik mekanları geziliyor.

Kulaktan duyulan emin şehir Konya’ya evlatlarını emanet edecek olan aileler adeta Konya’nın emanete ne kadar sahip çıkabileceğini burada misafir oldukları kısacık zaman diliminde çözümlemeye çalışıyorlar.

Konya’dan her anlamda emin olunabilir. O konuda bizim Konyalılar olarak söyleyecek sözümüz yok da dışarıdan gelenler de yaşayarak, şehri görerek, insanları izleyerek fark edebiliyorlar.

Ancak iş barınma noktasına gelince, şayet öğrenci için özel bir ev düşünülüyorsa burada zurnanın zırt dediği noktaya temas edilmiş oluyor. Zira bu şehirdeki gayrimenkullerin kıymeti kiraları da kıymetlendirdi. Bir öğrencinin ya da biraraya gelmiş birkaç öğrencinin barınabileceği bir ücrete kiralık daire maalesef şehrimizde bulunmamaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda Konya’da barınma ile ilgili herhangi bir sorun yaşanmamıştı. Özellikle devlet yurtlarının yanında özel yurtların da devlet yurdu bünyesine alınması, olası sorunları önlemişti.

Şehrimizde misafir ettiğimiz depremzedelerin bir bölümü halen bir kısım yurtlarda ikamet ediyor. Tabi bu durum haliyle Konya’nın yurt kapasitesine de etki ediyor. Yeni gelen öğrencilerin yurt ve barınma ihtiyacına karşılık nasıl bir reaksiyon gösterilecek, bunu elbette ki zaman gösterecek. Kimseyi acıtmadan incitmeden bir orta yol bulunur umarım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.