Eğitim sistemindeki en büyük sorunlardan birisi çocukların, aileler ve sistem tarafından adeta bir at yarışı gibi sınavdan sınava koşturulmasıdır. Günümüz eğitim sistemi, öğrencileri sadece not ve başarı odaklı bir rekabete sokarak, onların yaratıcılıklarını ve bireysel yeteneklerini köreltmekle kalmayıp arkadaşlık ilişkilerini de zedeliyor. Kimi aileler, çocuklarını en iyi okullara yerleştirmek için baskı yaparken, kimi öğretmenler ve yöneticiler de bu yarışta ön plana çıkabilmek için standart testlere aşırı bir şekilde odaklanıyor. Bu durum ise öğrencilerin öğrenme süreçlerini ikinci plana itiyor.
Sınav odaklı eğitim anlayışının, çocukların yalnızca akademik bilgi birikimlerini değil, aynı zamanda psikolojik ve duygusal gelişimlerini de olumsuz etkilediği bir gerçek. Sürekli bir rekabet içinde olan öğrenciler, kaygı, stres ve tükenmişlik gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bundan dolayı eğitim sürecinin amacını sorgularken şu soru belirdi kafamda: Gerçekten hedeflenen, bilgili ve donanımlı bireyler yetiştirmek mi, yoksa sadece sınavları geçebilen bireyler yetiştirmek mi?
Eğitimdeki rekabet ortamında başı ise aileler çekiyor. Çocuklarının başarılarıyla özdeşleşen ebeveynler, onlardan beklentilerinin yüksek olması nedeniyle, çocukları üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Bu baskı ise çocukların öğrenmeye karşı tutumlarını olumsuz etkileyerek, merak duygularını ve öğrenme aşklarını zayıflatıyor. Eğitimin en temel amacı olan bireylerin bireysel farklılıklarını tanımak ve bu farklılıklar üzerinden gelişimlerini sağlamak, pek tabii böylesi bir ortamda mümkün görünmüyor.
Eğitim kurumlarının da bu çarpık sistemdeki payı çok büyük. İzledikleri eğitim politikaları, genellikle başarıyı sadece sınav sonuçlarıyla ölçme eğilimindedir. Oysa öğrenmenin, sadece sayısal bir değerle sınırlı olmadığını unutmamak gerekiyor. Eğitim, bireyleri birer sınav sonucu olmaktan çıkarıp, bütünsel bir gelişim sağlamayı amaçlamalıdır.
Öğrencilerin öğrenme arzusunu zedeleyen bu çarpık sistemden bir an önce çıkmalıyız. Eğitim politikalarının, öğrencilerin duygusal ve sosyal gelişimlerini de göz önünde bulunduracak şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Öğrencileri sınavdan sınava koşturmak yerine, onların meraklarını ve yeteneklerini geliştirecek bir öğrenme ortamı sağlamak, hem bireyler hem de toplum için daha sağlıklı bir gelecek inşa edecektir. Eğitimin gerçek amacı, bireyleri donanımlı ve sorumluluk sahibi bireyler olarak hayata hazırlamaktır.