- Türbesi, Konya’nın ünlü mesire yeri olan Meram’ın âşıklar semtinde bulunan Ateş-bâz Velî Hazretleri, Mevlâna’nın aşçısı olup, sır dostlarındandı. Kabri, önemli bir ziyaretgâh yeridir.
Hazret-i Mevlâna döneminin ve Mevlevilik tarikatının tanınmış bir siması da Âteş-bâz Velî Hazretleri’dir. Ayrıca, Mevlevîlik’te birde “Ateşbâz Veli Makamı” vardır.
Türbe, Konya’nın Meram İlçesi’ndeki Orgeneral Tural Mahallesi’nde, Meram Yeni Yol üzerindeki Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin arkasında “Âşıklar” semtindedir. Burası meşhur bir ziyaretgâhtır. Yapı, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 13.11.1982 gün ve 3861 numaralı kararıyla tescil edilmiştir.
“Âteş-bâz” Farsça bir terkip olup, “ateşle oynayan” kişi anlamına gelmektedir. Bu kelime, daha sonra Mevlevî dergâhlarında aşçı ve mutfakta görevli kişi hakkında kullanılmıştır.
Âteş-bâz Velî’nin babasının adı İzziddin’dir. Kendi adı ise, Yusuf olup “Âteş-bâz Velî” diye ün yapmıştır. Yusuf bin İzzeddin’e “Âteş-bâz” ünvanının neden ve nasıl verildiği konusunda çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Binâenaleyh bu, bir makamdır. Çünkü dergâh mutfağı, tarikate girenlerin terbiye ve sınavdan geçirildiği ilk yerlerden biridir. Burada bulunan Meydan-ı Şerîf’te serili “beyaz postun” adı da ‘Âteş-bâz Postu’dur. Bu Meydan’da bulunan ikinci bir post daha vardır ki, bu beyaz post’un yanında ve üst tarafında bulunurdu. Bu ikinci ve önemli Post’un rengi kırmızı idi. Burası, “Sultan Veled Makamı”dır. Bazı önemli merasimlerde baş-aşçı dede, Meydan-i Şerîf’e geldiği zaman, “Ateş-bâz Makamı” olan beyaz post’a otururdu. Bütün bunlar da gösteriyor ki bu makam, Mevlevîlik’te, bir terbiye makamı olup, öylece devam etmiştir.
Nitekim bu görüşü doğrulayan diğer bir nokta da, Tahir’ul-Mevlevî’nin:
«Ettim Âteş-bâz-ı Mevlânâ’ya vakf-ı ten u cân» mısraında verilen mânâdır. Yani “Mevlânâ’nın Âteş-bâz(ının şahsiyet ve makam)ına beden ve ruhumu adadım” demekle. Âteş-bâz makamının, daha sonra da devam ede gelen bir Mevlevî terbiye durağı olduğunu ifade etmektedir. Nitemik bu makam, bu durak, “Mevlevîliğe ikrar vermek (karar vermek, azmetmek)”, “çileye soyunmak (imtihanlara hazırlanmak)” demektir.
Konumuz olan Yusuf bin İzzeddîn’in bu ünvanı alarak, bu görevle makam teşkiline dair mevlevîlerce şöyle bir hatıra anlatılır: Yusuf bin İzzeddin, Mevlâna’nın aşçısıdır. Bir gün, mutfakta odun kalmadığını Mevlâna’ya söyler. O da:
“- Kazanın altına ayaklarını sok!” der.
Yusuf da emre uymuş ve iki ayak başparmaklarından çıkan alevle kazanı kaynatmaya başlamış. Kerâmetin açıklanmasından hoşlanmayan Mevlânâ, bunu duyunca:
“- Hay âteş-bâz, hay!” diyerek, O’nu, herkese karşı keramet gösterilmesinden menetmiştir. İşte o günden bu güne, Yusuf bin İzzeddin, “Âteş-bâz Velî” diye anıla gelmiştir, derler.
Nitekim, Dergâh Mutfağı’nda bu makamların sembolü olan Post, hâlâ durmaktadır. Ayrıca, Dergâh’a yeni intisap edenlerin eğitim ve öğretim işlerine ait birçok izler bu gün de görülmektedir. Mydan-i Şerîf’te, hafif çukurlaşmış olan genişçe satıh, yeni girenlerin burada semâ talimleri yaptıklarını göstermektedir.
Bütün bunlar, “Âteş-bâz”lık makamının, âteş-bâz Velî Hazretleri’nden bu yana, Dergâh’ta, bir terbiye ve talim makamı olduğunu göstermektedir.
Elimizdeki Mevlevî kaynakları, Ateş-bâz Velî’nin, Hz Mevlâna zamanında yaşadığını yazmaktadır. O’nun, Sultan’ul-Ulemâ ile birlikte Asya’dan geldiğini ifade edenler olduğu gibi, kafileye, Karaman’dan katıldığını öne sürenler de vardır. Ama, birinci görüş daha kuvvetli görülmektedir. Sultan’ul-Ulemâ’ya hizmette bulunmuş olan Ateş-bâz Velî, Mevlânâ’nın da sır dostlarından olmuştur. Bu yakınlığından dolayı Mevlânâ’dan birçok hatıralar nakletmiştir.
Manevî şahsiyetler arasında önemli bir yer ve anlamı olan Âteş-bâz Velî Hazretleri, H. 684, M.1285 yılı Recebin onbeşinde Hakk’a yürümüştür. Bu tarih yaklaşık olarak, Çelebi Hüsâmeddin’in ebedî âleme göçüşünden bir yıl kadar sonradır. Böyle olunca Sultan Veled zamanına da rastlamaktadır. Ateş-bâz Velî, 100 yaşına yakın bir ömür geçirmiştir.
Devam edecek.