Alman Teorik Fizikçi Albert Einstein “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur" diyor.
Sizin neyi, ne kadar anlattığınız hiç önemli değil. Daha önemlisi; karşınızdakinin sizi ne kadar anlamaya müsait olduğudur. Adamın kulağı sağır, gözleri de körse; dahası kalbi mühürlenmiş, hırsının kölesi olmuşsa kendinizi yormanıza gerek kalmamıştır.
Dünya, ülkemizin son 14-15 yılda kat ettiği gelişmeleri görüyor, ancak içimizdekiler görmemekte inat ediyorlar. “Her şey dört dörtlük” değil elbette. Eksikler, yanlışlar, yapılması gerekli olan şeyler var. Zaten hükümet edenler de bunun farkında. Zaman-zaman özeleştiri yaparak neyi olması gerektiği gibi yapamadıklarının altını çiziyorlar. Bütün bunlara rağmen, 15 yıl öncesine bakıldığında çok büyük şeyler başarıldığı da bir gerçek. Zaten malum çevrelerin hazımsızlığı da bundan değil mi?
Organize bir şekilde topyekûn saldırı yapanlar belli. Niye yaptıklarını da bilmeyen yok. Yerli işbirlikçileri de karda yürüyüp iz bırakmak istemiyorlar. Çünkü deve kuşu misali kafalarını ne kadar kuma gömseler de popoları onları ele veriyor.
Taktik “böl, parçala, yut" olunca, yürüyen atın başına vurarak ülkemizin azim ve kararlılığını akamete uğratmak için her yolu deniyorlar.
Son günlerde, tekere çomak sokmak için en kadim dostlar (!) kullanılıyor. Bu kadim dostlar gidişattan duydukları kaygı (!) nedeniyle ellerini taşın altına koymaya (!) karar vermişler. Kuracakları parti ile iktidara gelemeyecekleri herkesçe malum. Zaten maksat da iktidara gelmek değil, AK Parti’yi iktidardan düşürmek. Bundan murat ettikleri Türkiye'nin hızını kesmek, varmak istenilen hedeften saptırmak. Böylece Türkiye’nin etine aşerenlerin maksatları hasıl olacak.
Türkiye'de partilerinden koparak kurulan hangi parti başarılı olmuş? Akılda kalan bir tane gösterebilir misiniz? Yakın siyasi tarihimizde en dikkat çeken isim Erkan Mumcu. Erkan Mumcu Anavatan Partisi’nden sonra AK Parti'ye katılmış, 2005 yılında da AK Partiden ayrılarak parti kurmuş. Seçimlere dahi katılamadan bu macerayı sonlandırmış.
Siyasi mevtalardan biri de Abdüllatif Şener. Şener de aradığını bulamayanlardan. 2009 yılında Türkiye Partisi'ni kurmuş, ancak arkasından gelecek kitleyi bulamamış. Şimdi CHP'nin desteği ile ayakta durmaya çalışıyor.
Emine Ülker Tarhan da partisine kızıp parti kursa da, O da diğerleri gibi attığı taşı ürküttüğü kurbağaya değdirememiştir.
Daha da gerilere bakacak olursak çok sayıda tabela partisini görürüz.
Şu anda yasal olarak faaliyette olan 80'in üstünde parti var. Hangisinin adını, genel başkanını tanıyoruz? Hangi başarıyı gösterdiler?
Bir okurumun yorumu aynen şöyle: “Her Davut, doğrucu olacak diye bir kayıt olmadığı gibi, Babacan olmak da soyadına eklemekle olmaz. Ve her Gül 'de güzel kokacak değildir. Önemli olan ismiyle müsemma olmaktır. Fakat bu da her kula nasip değildir.”
İnsanız. Hiç kimse hatadan münezzeh değildir. Hepimiz yanlış yapabiliriz. Ancak bu yanlışın öznesi vatansa bir kere değil bin kere düşünmeliyiz. Atacağımız adımlar, edeceğimiz laflar bizi tarih önünde sorumlu kılacaksa, yüz yüze bakılmaz edecekse, işte burası sözün bittiği yerdir.
Ağaç baltaya demiş ki; Ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum.”