Cezaydı, deplasmandı derken taraftar takımından oldukça uzaklaşmaya başladı. Milli maç sebebiyle lige verilecek bir haftalık aradan sonra taraftarın takımına olan hasreti ligin onuncu haftasına kadar devam edecek. İlk iç saha maçımıza güvenlik sebebiyle Alanyaspor taraftarı alınmayacak. Bir sonraki deplasman Beşiktaş maçına da aynı gerekçeyle misafir takım tribünü Konyalıya kapalı olacak.
Sonraki haftalarda Galatasaray seyircisi Konya'da maçı izleyemeyecek derken bu döngü bu sezon böyle devam edip gidecek. Ne kadar acı değil mi? Sanki ülkenin tüm derdi bitti de bir tek taraftar sorunu kaldı. Ayrıca ayrıştırma olarak gördüğüm bu tutum ile belki anlık çözüm üretilmiş gibi olsa da ilerisi adına durum hiç iç açıcı görünmüyor.
Gün geçtikçe baltalanan futbol, bu bakış açısı değiştirilmezse kan kaybederek komaya girebilir. Doğru, biz bilmeyiz (!) büyüklerimiz daha iyi bilir. Hal böyle olunca da gazetemizin emektar, cefakar, sevdiğim ve değer verdiğim ismi Ulaş Abi ile birlikte gazete binasında biz bize maçı seyre daldık. Koca gazete binasında sadece ikimiz olunca haliyle sohbet de koyuydu. Gazeteciliğin kitabını yazarken (!) bir yandan da kaçan pozisyonlarda diz dövüyorduk. Her iki takımın da ofansif oyun anlayışını benimsemesi maçın gollü geçeceği konusunda otoriteyi aynı noktada buluşturuyordu. Ki ben müsabaka öncesi bu deplasmandan çıkarılacak bir puanın çok değerli olduğunu biliyordum. Üç puan mı? Resmen kuyu da altın bulmuş kadar değerli olurdu. Ama maalesef bir puanı bile alamadık. Lakin özellikle maçın belli periyotlarında o kadar baskı kurduk ki sadece gol dokunuşunu yapamadık.
Geneli itibariyle dengeli, ortada bir maç oldu. Yani her iki tarafta üç puan alabilir ya da bir puana razı gelebilirdi. Reşit Akçay ile birlikte sahada ne yapacağını öngöremediğimiz Konyaspor'un diri oyunu, iki farkla yenik duruma düşmesine rağmen oyunu çevirmek adına son dakikaya kadar çaba sarf etmesi, direkten dönen toplarla golü koklaması, dikine giderken kontrolü elden bırakmaması, çapraz pasları ve takım boyunu orantılı tutarak kompakt futbolu oynaması ne yalan söyleyeyim beni tatmin etti.
Elbette an itibariyle bazı bireysel hataları görmezden gelebiliriz. Hatta son haftalarda yaşanan onca kaosun içerisinde bu futbolu ortaya koyan tüm futbolcu zümresine teşekkür etmesini de bilmek gerekir. Temkinli, sabırlı, hoşgörülü olmayı becerelim. Geçtiğimiz sezon da bu temkinlerle başlamıştık ki mükafatı iki kupa oldu. Bunca sıkıntı içerisinde sosyal ağlarda Konya'nın evladı Ömer Ali Şahiner'e ağır ithamlarda bulunmak Konyaspor'a hiçbir şey katmaz. Bir sezon içerisinde elbette futbolcunun iniş ve çıkış gösterdiği dönemler olacaktır. Yeni transferlerin takıma uyum süreci yaşayabileceği gibi takıma monte edilen bu transferlere de mevcut oyuncuların uyumu da söz konusu olabilir.
Asıl taraftar bu sürece çomak sokan değil, geçtiğimiz yıl yakaladığımız başarılarda az ya da çok dokunuşları olan bu adamların arkasında durmak hatta onları verdiği destekle ayağa kaldırmaktır. Yoksa daha çok milli takıma bizden neden oyuncu çağrılmıyor diye sitem ederiz. Milli takım demişken son anda kadroya dahil edilen Serkan Kırıntılı ile bu gururu sonuna kadar yaşayacağız. Geç oldu ama bundan sonra güç olmasın.