Ayasofya gülümsüyor ve ibadet edilmek için açılacağı günleri, sevdiklerine kavuşacağı anları bekliyor. Ayasofya, 10 Temmuz Cuma günü Danıştay’ın oy birliği ile aldığı kararla aslına yani fethin sembolü olan Ayasofya Camisi’ne dönüştürüldü. Bu haklı karara imza atan Danıştay 10. Dairesi üyelerine çok teşekkürler ediyorum. Danıştay’ın bu kararından sonra 24 Temmuz 2020 Cuma günü Cuma namazı ile birlikte resmen ibadete açılması kararına imza atan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ona şartsız destek veren Sayın Devlet Bahçeli ile emeği geçen herkese binler teşekkürler.
Ayasofya İslamiyet’ten önce ibadethane olarak yapılmış ancak Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un fethiyle birlikte 1453yılında camiye çevrilmiştir. Fetihten itibaren481 yıl Osmanlı döneminde cami olarak müminlere ibadet mekânı olmuştur. Daha sonra 24. 11.1934 tarihinde ani olarak alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile müzeye çevrilmiştir. İbadetten uzak kaldığı 86 uzun gurbet yılı Ayasofya’yı mahzun hale getirmiştir. Bu mahzunluğun giderilmesi için geçmişte de bazı çabalar olmuştur. Örneğin Demokrat Parti döneminde Üstad Bediüzzaman Said Nursi rahmetli Başbakan Adnan Menderes’e Ezan-ı Muhammedî’yi aslına çevirmesi, Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur külliyatını devlet eliyle neşretmesi ve Ayasofya’yı Cami olarak yeniden açmasını tavsiye etmiş ancak o dönemde sadece Ezan-ı Muhammedî aslına çevrilebilmiştir. Diğer yandan, büyük şair Necip Fazıl Kısakürek’in gerek tek parti döneminde gerekse Demokrat Parti döneminde gösterdiği, millet nezdinde Ayasofya’ya ilişkin farkındalığı diri tutmaya yönelik gayretleri takdire şayandır. Aslında, 1970 ve 1980 sonrası hemen tüm sağduyulu aydınlar bu konuyu dile getirmişlerdir. Allah hepsinden razı olsun.
İstanbul, Peygamberimiz (S.A.V.)’in “Kostantiniye Elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir (Ahmed bin Hanbel Müsned,4.cilt sayfa 335).” müjdesine mazhar olmak isteyen Müslüman komutanlar tarafından çok defalar kuşatılmış ancak fetih gerçekleşmemişti. Hatta hepimizin Eyüp Sultan diye bildiğimiz Peygamberimiz (S.A.V.)’in güzide Sahabesi Eba Eyyub-el Ensari (R.A) da o kuşatmalardan birine katılmış ve İstanbul surlarının dibinde şehit edilmiştir.
Ayasofya’yı gülümseten bu günlerde içinde ve dışında sürdürülen telaşlı faaliyettir. Düşünebiliyor musunuz, 86 yıl dostlarından uzak kalmak ne demek? Bu süre zarfında onu ziyaret edenler onunla adeta hiç samimi olamamış, yalnızca turist olarak ulu mabede girebilmiş ve secde etmeden çıkıp gitmişler. Ayasofya bu yüzden çok hüzünlenmiş, matem tutmuş, içini karanlık hisler ve ümitsizlik kaplamış. Bu acı 10 Temmuz 2020 günü son buldu şükürler olsun. İşte o günden beri Ayasofya gülüyor ve 24 Temmuzda içini şenlendirip kendisini şereflendirecek müminlere tekrar kavuşmayı bekliyor. Gerçi 86 yıl önceki Ahmetleri, Mehmetleri, Hasan ve Hüseyinleri, Haticeleri tekrar göremeyecek ancak onların torunları olan Bekirleri, Saidleri, Erenleri, Asafları, Enesleri, Ayşeleri, Elifleri ve Zeynepleri görecek. 86 Yıllık hasretini onlarla dindirecek ve garipliğinden kurtulacak İnşaallah.
Evet, açılış gününde abdestli gel, mesafeli kal ve maskeni al sözlerini çok işiteceğiz belki ancak Corona Virüs pandemisi, inşaallah, en yakın zamanda geçtikten sonra; safları daha sıklaştıralım, bir olalım, kalplerimiz gönüllerimiz beraber olsun diyen ihlaslı hafızların seslerini de duyacağız. İşte o zaman, Ayasofya ve cemaati ile İstanbul’dan başlayan bayram havası tüm ülkemizi, bütün İslam ülkelerini, tüm müminleri, sonunda tüm dünyayı saracak ve her yer İslam’ın nuru ile bayram olacak inşaallah… Elhamdülillah!