Fetih Suresi okunmasının bir ön hazırlık ve bir mesaj olduğu ortaya çıkıyor.
Çağ kapatıp çağ açan büyük sultan Fatih’in emaneti Ayasofya’nın açılması yeniden gündemde.
Gelinen noktada toplumun büyük kesiminden destek olduğu açık.
Siyaset cephesinde de birçok partiden destek var.
Hatta, Erdoğan karşıtı cephede bile ayrışma yaşandı.
CHP ve temsil ettiği zihniyet ile HDP ve temsil ettiği zihniyete sahip olanlar yalnız kaldı. (Süreçte geçmişi din düşmanlığı ile dolu CHP’de bir vekilin Sultanahmet’i de müzeye çevirme isteği çok da anlamlı oldu aslında)
Yıllardır slogan atmaktan öte gitmeyen muhalefetin; Türkiye’de başörtüsü yasağı olmak üzere önemli yasakları ortadan kaldıran, vesayet odaklarına en ağır darbeyi indiren Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ayasofya üzerinden “siyasi” rant elde etmekle suçlayıp, samimiyet testine tutma çabaları, “Temmuz’u bekleyin” mesajına rağmen alelacele önerge verip sonra da, “AK Parti reddetti, AK Parti samimiyetsiz” propagandasına dönüştürme çabaları, aslında bu konudan kendilerinin siyasi “rant” çıkarma çabalarını gözler önüne serdi.
Oysa onlar da çok iyi biliyorlar ki; Ayasofya’yı ibadete açacak güç, cesaret ve kararlılığı gösterecek bir isim varsa o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Ama Danıştay’dan olumlu karar çıkar da Ayasofya açılmazsa o zaman ellerine haklı olarak çok büyük bir koz geçer.
DANIŞTAY KARARI NEDEN ÖNEMLİ?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Danıştay’ı işaret etmesi ne anlama geliyor.
“Bağımsız Yargı’nın kararı” uluslararası platformlarda çok önemli bir argümandır.
Elinizi çok güçlendirir.
Hatta bu uluslararası ilişkilerde kullanılan bir silahtır.
Hani, “Pensilvanya’daki terörist başını verin” dediğinizde ABD’nin bağımsız! yargısını işaret ediyorlar. Hani, “Brüksel’e PKK’lıları, Almanya’ya Adil Öksüz’ü, Yunanistan’a darbecileri iade edin” dediğiniz zaman “bağımsız yargıyı” işaret ediyorlar, hani bağımsız yargı kararlarıyla Türkiye’yi “soykırım”cı ilan etmeye çalışıyorlar ya!
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi Türkiye’nin tamamen hakkı ve haklı olduğu, kendi “egemenlik” meselesiyle ilgili bir konudur ancak bunun yargı kararıyla yapılması bahsettiğimiz nedenlerden dolayı önemlidir.
Umuyoruz ki Danıştay’dan bu noktada devleti ve milleti karşısına alan bir karar çıkmaz.
KARŞI ÇIKANLARI BİLİYORUZ
Ayasofya’nın cami olarak açılmasına karşı çıkanlar; “içeride, dışarıda, bir sürü gelişme sorun, virüs, terör, ekonomik bunca sorun varken sırası mı, bu işten zarar görürüz?” gibi klasik ve bilinen söylemlerle ortaya çıkıyor.
Aslında sürdükleri bahanelerin geçersiz olduğunu da kendileri farkında olmadan söylemiş oluyorlar.
Demek ki; Ayasofya’yı ibadete kapatmak Türkiye’ye bir şey kazandırmamış.
Ne terörü ne de başka sorunların ortaya çıkmasını önlemeye hizmet etmemiş.
Düşman düşmanlığını, gavur gavurluğunu yapmaya devam etmiş!
ŞİMDİ DE AYASOFYA’YI AÇMAKTAN VAZGEÇİNCE;
ABD:
FETÖ elebaşını iade ediyorum. İstediğiniz patriotları, yanlarına F-35’leri de koyarak sabahleyin yolluyorum. Güneyinizde Kürt devleti kurmak, Türkiye’yi bölmek istemek mi? Bir daha YPG’ye PKK’ya DAEŞ’e para ve silah vermek mi, onları eğitmek mi? Hemen yarın birlikte köklerini kazıyıp atalım. Bundan sonra da en büyük “İslamofobi” düşmanı benim. Hem Kudüs te Müslümanların kıblesidir, başkentidir. Siz yeter ki Ayasofya’yı açmaktan vazgeçin.
ALMANYA:
Türkiye düşmanlığını bırakıyorum. Mülteciler için kırk kere söz verip de vermediğim 6 milyar avroyu hemen hesaba geçiyorum. Leopar tanklarının motorlarını da hemen veriyorum. Hatta Milli tankınızı da beraber üretelim. Adil Öksüz’ü ve kol kanat gerdiğim FETÖ’cüleri de sabaha paketleyip gönderiyorum. Bundan sonra da teröristleri desteklemek mi tövbe ediyorum. Siz yeter ki Ayasofya’yı açmaktan vazgeçin.
YUNANİSTAN:
Artık ezeli düşmanım değilsin, dostumsun. Helikopterle kaçan darbeci FETÖ’cüleri helikopterle bizzat getirip teslim ediyorum. Kıbrıs’ta Türkler ve Rum’lar iki eşit hakka sahip millettir. Akdeniz’deki doğal kaynaklar da ortaktır. Ege’de taciz maciz… Kardak kayalıklarının yanından bile geçmem. Siz yeter ki Ayasofya’yı açmaktan vazgeçin.
AB, BÜRÜKSEL:
Yıllardır çifte standartla sizi almadık. Oyaladık. İkiyüzlülüğü bırakıp hemen yarın sabah alıyoruz. PKK’lılara, DHKP-C’lilere kol kanat germek onları makamlarda ağırlamak ne, bundan sonra sergi bile açtırmayacağız, hepsini iade edeceğiz. Akdeniz’de haklarınızı korumak için birlikte çalışacağız. Darbecileri de desteklemeyeceğiz. Suriye’de bir nalına bir mıhına vurmayacağız. Siz yeter ki Ayasofya’yı açmaktan vazgeçin.
mı diyecekler?
Yapacaklarsa hadi tamam açmayalım!
‘ZULÜM 1453’TE BAŞLADI” DİYENLER
Ayasofya’nın camiye dönüşmesine karşı çıkanlardan belki çok az bir kısmının, korku ve safiyene duygularla bunu yaptığı söylenebilir. Ama çoğunluğunun Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine özünde karşı, bu topraklarda yıllardır bitmeyen “manda” özlemi içerisinde olanlar olduğunu biliyoruz.
“Zulüm 1453’te başladı” diyenler ve destekçileri bundan sonraki süreçte Ayasofya’nın Camiye dönüştürülmesini engellemek için her türlü çabayı göstereceklerini biliyoruz.
Bunu daha önceki birçok Milli meselede gördük.
EGEMENLİK VERİLMEZ ALINIR!
Egemenlik dediğiniz şey verilen ya da parayla pulla alınan değil, kanla alınan bir şeydir. Anadolu’nun da İstanbul’un da Ayasofya’nın da tapusu ve garantörü şehit kanlarıdır. Bu topraklardaki egemenliğimiz için kanla bedel ödemeye asırlardır olduğu gibi bugün de memleketin her köşesinde ödemeye devam ediyoruz.
Türkiye bugüne kadar olduğu gibi, son 15-20 yıldaki önemli kazanım ve gelişmeleri, tehditlere ve şantajlara boyun eğmeyerek elde etti.
Yaptıkça güçlendi, güçlendikçe ilerledi.
Ya bu yolda yürüyeceğiz, büyüyeceğiz, yeniden cihan devleti olacağız. Ya da yoldan dönüp, geri kalmışlığa, ezilmeye horlanmaya, devam edeceğiz.