Ayyaşlar Bayramı ve Bekri Mustafa

Serap Taştekin

Mübarek Ramazan ayının sonuna gelip artık Bayram için gün saydığımız şu günlerde bayramı sabırsızlıkla bekleyen bir grup daha var ki, alkollü içkilere Ramazan’da tövbe edip bayram topuyla birlikte kana kana içecek olan ayyaşlar…

“Ramazan sofisi” olarak da adlandırılan bu grup, bir ay boyunca sabır ederek orucunu tutar, tutmasa bile ağzına içki koymadan sabır eder, yine Ramazan ayında cami cemaati kalabalıklaşır, meyhaneler boşalır.  Ramazan ayına mahsus Müslümanların mümkün mertebe günahtan kaçınması çeşitli tarihsel ve edebi yazılara da konu olmuştur. Şair,  bu durumu şöyle anlatır:

Kalbi mü’min gibi mescid müteselli ma’mûr

Dil-i fâsık gibi meyhâne harâb ü viran

Meyhane gediklileri ile afyon tiryakilerinin telaşları ve üzüntüleri de yine şöyle tarif edilmiş:

Döndü bahtı gibi günü yine ayyaşların

Şimdi tevhide giren şeyhlerindir devran

Ateş-i hardal-ı teşnî’i virup rind-i meyin

İçdiği badeyi burnundan ider rizân

Ayyaşlar Bayramı’nı hatırlayıp, meşhur ayyaş Bekri Mustafa’yı unutmak olmaz. Nitekim Ayyaşlar Bayramı’nı idrak edenler, bu merasimlerini IV. Murad döneminde yaşadığına inanılan “üstadları!” Bekri Mustafa’nın mezarı başında icra ederlermiş. 1908 yılına kadar sürdüğüne inanılan bu kutlama için ayyaşlar Edirnekapı’da toplanıp ayyaş Bekri Mustafa ve esrarkeş Urfalı Hacı Ahmed Efendi’nin  mezarı başında bir güzel kafaları bulup içkisiz geçen Ramazan ayını şaşaalı bir törenle uğurlarlarmış. Ayyaşlar Bayramı 1908’deki Meşrutiyet’e kadar mezar başlarında icra edilen bu iki ayyaşı Edirnekapı’ya yolu düşerse toprağına şarap dökmek için olmasa bile şöyle bir ziyaret etmek isteyen varsa bunun artık gerçekleşmesi mümkün değil; çünkü şimdi mezar taşları bile kayıptır.

AŞKTAN  AYYAŞLIĞA

Günün kahramanı Bekri Mustafa, Sultan IV. Murad döneminde yaşamış bir fıkra kahramanıdır. İçki yasağının olduğu bir devirde içkiye düşkünlüğü ve sarhoş halinin ortaya çıkardığı mizahi yanıyla ün kazanmıştır. Bekri (ayyaş) sıfatı ile Mustafa isimlerinin tezatlığı gibi, Bekri Mustafa’nın yaşayışı da Osmanlı Türk kültürü ile tezatlık oluşturmuştur. Bekri Mustafa’nın 15 yaşlarında babası Yogancı Ahmet Ağa’nın tavsiyesiyle yorgancıda çırak olarak çalıştığı, bu dükkanda güzel bir kıza aşık olduğu fakat kızın ailesinin evlenmelerine izin vermemeleri nedeniyle kendisini içkiye verdiği ve İstanbul meyhanelerinin en gedikli müdavimlerinden biri olduğu anlatılır. Bekri Mustafa’nın hayatınınsa Balıkpazarı meyhanelerinden çıktığı bir kış gecesi sokakta titreyen bir köpeğin üzerine ceketini örttüğü fakat evine ulaşana kadar çok üşüttüğü, ardından zatürreeye yakalanarak 39 yaşında ölüp gittiği rivayeti vardır.

Bekri Mustafa ve onun fıkraları ile ilgili ulaşılabilen en eski kaynak Himmetzâde’nin yayınladığı 1927 basımlı “Bekri Mustafa” adlı fıkra kitabıdır.  Bekri Mustafa’dan bahseden bir başka kaynak olan Evliya Çelebi’nin  yazdığı“Seyahatname”de ise kendisinin bir fıkra tipi olduğu anlaşılır. Günümüzde ise Bekri Mustafa ile ilgili yapılmış en kapsamlı çalışma Doç. Dr. Abdülkadir Emeksiz’in “Bir İstanbul Kahramanı, Bekri Mustafa” kitabıdır. Bu eserlerde Bekri Mustafa’nın içkiye olan düşkünlüğü ve nüktedanlığıyla ilgili pek çok fıkra vardır. İşte bunlardan birisi;

Sultan IV. Murad, içki içen olup olmadığını kontrol etmek için  tabdil-i kıyafet teftişe çıkar. Boğazı geçmek için bir kayığa biner. Tevafuk, kayıkçı ayyaş Bekri Mustafa’dır. Kıyıdan açılırlar, Bekri Mustafa şişeyi çıkarır, zuladan iki fırt çeker. Sultan IV. Murad sorar:

-O nedir?

Bekri Mustafa ihtiyatlıdır:

-Kuvvet şurubudur, iki yudum içince kürek vız gelir bana.

Padişah merak eder ve;

-Ver iki yudum da ben içeyim.

Bekri Mustafa şişeyi uzatır, Sultan IV. Murad  kafaya diker:

-Ulan bu düpedüz şarap…Ben size yasak etmedim mi şarabı?

Bekri: Ulan sen kimsin de şarabı yasak edeceksin?

Sultan Murad: Ben Sultan Murad’ım.

Bekri: Küreği vurdum mu aşağı yuvarlarım seni. İki yudum içtin, kendini padişah zannettin. Şişeyi yuvarlasan kim bilir kendini ne sanacaksın?

NEDEN ŞEKER BAYRAMI?

Ayyaşların bir aylık susuzluğunu giderdiği bu bayrama kimileri Ramazan Bayramı der, kimi ise Şeker Bayramı. Kurban Bayramı’nın adı anlaşılırdır fakat “Şeker Bayramı”nın nereden geldiği pek bilinmez. Aslında Ramazan ayını müteakip kutladığımız bu bayram “Şükür Bayramı”dır. İnsan olarak yaratılmak ve bu güzel ayı başta oruç olmak üzre çeşitli ibadetlerle geçirmeye muvaffak olduğumuz içindir şükürümüz… Osmanlıca şın-kef-rı harflerinin bir araya gelmesiyle şükr şeklinde okunan bu kelime, zamanla “şeker” olarak telaffuz edildiği için bu bayrama da Şeker Bayramı denilmiştir.

İsrail vahşetine elimiz kolumuz bağlı olarak girdiğimiz bu bayramın acıları dindirecek hayırlı olaylara vesile olması dileğiyle, iyi bayramlar…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.