—Baba! Ayakkabın hayırlı olsun, yakışmış. Fakat biraz büyük değil mi?
—Evet büyük aldım.
—Niye ayağına göre almadın? Bak benimkine! Tam ayağıma göre.
—Alışkanlık diyelim.
—Anlamadım.
—Bak evlat! Bizim nesil her şeyi bol ve uzun giydi. Babamız alırken uzun vadeli giymemizi hesaba kattı. Giydik, üzerimizde eskittik. Eskimediyse de bizden küçük kardeşimize devrettik.
—Senin giydiklerini bir başkası da mı giydi daha sonra?
—Evet! Benimkini bir başkası, ben de bir başkasınınkini giydim.
—Zor olmadı mı bir başkasınınkini giymek?
—Ne münasebet! Hatta sevindik bile. Yepyeniydi bizim için.
—Ben başkasının giydiğini giymem.
—Yepyeni bile olsa giymezsiniz bilirim. Ne başkasının kullandığını giyer, ne de başkasına verirsiniz. Çünkü bencilsiniz. Kendinize Müslümansınız.
—Ayıp oluyor ama!
—Niye ayıp olsun evlat! Öyle değil mi? Elbise, gömlek, tişört vb. ne alırsanız tam vücudunuza göre alırsınız. Ayakkabı mı alacaksınız, tam ayağınıza oturacak. Bir milim geniş ve uzununu almazsınız. Siz yarını düşünmez, anlık düşünürsünüz. Bir giydiğinizi uzun süre giymezsiniz. Değiştirip atarsınız. Zaten atmazsanız bile işinize yaramaz. Çünkü ya kilo alırsınız, giydiğinizi giyemez ya da ayağınız uzar, ayakkabınız daralır.
—Ya ne olacaktı? Ne de olsa biyolojik bir varlığız. Büyüdükçe uzayacağız: Elbise ve ayakkabımız daralacak.
—Doğru evlat! Büyüyeceksiniz elbette. Aynı şekilde kalıp turşunuzu kuracak değiliz.
—O zaman mesele ne?
—Mesele, aldığınız üzerinizde eskimiyor. Eskiler yeni bir şey alanı gördüklerinde "Üzerinde eskisin" derlerdi ve biz eskitirdik. Hatta eskiyen yere yama yaptırır, giymeye devam ederdik. Sizin üzerinizde eskimesi mümkün değil. Çünkü alternatif giyiminiz var. Eskimeden vücudunuza olmamaya başlar. Vücudunuza olsa bile modası geçti diye giymezsiniz.
—Herkes öyle yapıyor. Sadece ben mi?
—Zaten sorun herkeste! Moda dedikleri bu işte! Kullan at, yenisini al. Tüketim toplumu dedikleri budur zaten! Baban taksit ödesin durmadan. Aldığının taksidi bitmeden diğerini alıyoruz. Çünkü daralıyor. Bir defa taksit bitmeden yenisini alsam kendimi dünyanın en bahtiyar babası sayacağım.
—Sizin devir geçti artık!
—Geçti elbet! Zaten geriye dönüş yok. Herkes ne yapıyorsa biz de onu yapacağız. Siz beğeneceksiniz biz alacağız. Tercih hakkımız var mı? Elimiz mahkûm!
—Sen baya doluymuşsun baba!
—Dolu olmamak ne mümkün evlat? Yaptığınız iş iş değil, gittiğiniz yol yol değil. Size sözümüz geçmiyor. Bari kendimiz bol, uzun ve geniş olanını almaya devam edelim. Ne olur ne olmaz. Belki kilo alır, belki aldığımız çeker ve kısalır. Biz sizin gibi anlık yaşamayız. Aldık mı yarınları düşünürüz. Tıpkı babalarımızın bize yaptığı gibi! İşin garibi biz babalarımızın yolundan gidiyoruz ama siz evlatlarımız bizim peşimizden gelmiyor. Devir bu devir işte!
—Ayakkabın hayırlı olsun demiştim. Araya kaynadı gitti.
—Sağ ol evlat!