Balık kavağa çıkar mı çıkmaz mı, çıkarsa ne zaman çıktı, kim gördü, kim az daha yukarı çık dedi.
Tevatürle işimiz yok.
Balık bu, çıkarım derse çıkar, işte o kadar!
Balığı kavağa çıkarmışlar, vermişler eline dürbünü bak bakalım demişler görüyor musun Ankara’yı? Puslu demiş, sisli demiş dumanlı demiş.
Aman ha iyi bak demişler, Meclisi gör, Meclisi Vekilleri de…Ne derler can kulağıyla dinle.
Var mı bizim maaşlarla ilgili bir havadis…
Kök maaş dediler ya hani…Köktü, dayanamadı, çöktü zavallı. Maaş çökünce omuzlarımız çöktü. Umutlarımız çöktü. Bıktırdı artık, vaat denen kuru gürültü.
Adam diyor ki; Maaşı kiraya yatırdım. Elektriği oğlan ödedi., suyu kız yatırdı. Doğalgazı kayın birader halletti, telefonu da hanım denkleştirdi, bu ayı kurtardık, kaldı yılbaşına yedi ay…
Battı balık dediler, suya bir battı, bir daha çıkamadı.
Korktu mu, sindi mi, saklandı mı bilen yok…
O Kayboldu gitti derin sularda, biz kaybolup gittik yapayalnız sokaklarda…
*****
Madem öyle…Boş verin enflasyonu, boş verin pahalılığı…İnceldiği yerden kopsun…
Bir gelir insan cihana deyin, kapatın gözünüzü, görmeyin fiyatları…
Battı balık deyip yürüyün kasaya…
Şaka efendim şaka…
Birçok insan benzer hikâyeler anlatıyor şaka ile karışık, acı ile karışık, hüzün ile karışık…
Maaş on bin lira…Kirayı sormayın…
Doğalgaz, elektrik, su, telefon onlara da aldırmayın…
Hayat mı bu, yaşamak mı diye bir şarkı tutturun hafiften…
*****
Balık mı ucuz tavuk mu?
Balık…
Balık mı ucuz kırmızı et mi?
Yine Balık…
Aslanım balık…
Neredeyse bir kilo tavuk yerine iki kiloya yakın balık alabilirsiniz.
Kırmızı etle balık karşılaştırması abesle iştigal…
Bir kilo kıyma fiyatına üç kilo balık alınabilir mi?
Balık hamsi olursa, istavrit olursa, sardalya olursa neden olmasın ki…
Ne diyor sevgili doktorlarımız haftada iki üç gün balık yiyin…
Yerden göğe haklılar…Lakin balıkçılarla aramız limoni…
Her gün balık yenir mi?
Yenir yenmesine de balık alacak para olaydı!
Neyse efendim…
Derdi derde ekle kaç eder? Yeminle hesap kitabı da unuttuk…
*****
Derler ki balık baştan kokar.
Ne dedin, kime dedin, niçin dedin, bana mı dedin, ne kastettin de söyledin?
Nedeni yok, bildik bileli öyle derler, hak edenin yüzüne karşı söylerler…
Netice de laf uzadıkça uzamış, ne kavağa çıkan balık denilenden bir şey anlamış, ne de balık baştan mı kokar, kuyruktan mı, yüzgeçten mi diye bir başlamışlar sorgu suale akşam olmuş.
Konular bitmemiş, akşamlara akşamlar eklenmiş, dönüp bakmışlar ki, insanlar tartıştıkları konunun aslını özünü unutmuşlar.
*****
Sonra demişler ki, kaçan balık büyük olur…Biz ne kaçırdık…
İş mecaz olunca…Efendim demişler, kimi attı oltayı dereye, kimi attı coşkun akan nehre, kimi attı göle, kimi attı denize…Kimi attı okyanusa…Battı balık yan gider dediler…
Kimi balina tutmaya kalktı, kimi kallavi bir ton balığı, kimi levrek geliyor dedi, kimi sazan…
Misinalar koptu, balıklar kaçtı.
Şöyle uçtu, şöyle kaçtı diye neler anlatmadılar neler.
Lafla yürüdü gitti gemiler!
Bekle denilenler beklediler, beklediler…
Ayları aylara yılları yıllara eklediler.
Beklerken, haberleri dinlerken, et kuyruklarında, banka kuyruklarında, hastane kapılarında ölüp gittiler.
*****
Sonunda yine el elde baş başta kaldık…Kırmızı etten çıktık yola, tavuktu, hindiydi, kazdı derken, hamsiden de olduk…
Mayıs bitti, yarın Haziran…
Bağlar viran, dizlerde kalmadı derman…
Hava hoş, dolap boş…
Pazarda tur at, oradan oraya koş…
*****
Derler ki…
Balık ağa girince aklı başına gelirmiş.
Balık bu akıllanır da uslanır da…
Lakin biz ağa takarız…Ağı atana, attırana, tuzak kurana, kurdurana, akıl yorana hatta dıdısının dıdısına varıncaya kadar.
Unuttu derler unutanımız olmaz…Bıraktı derler bırakanımız ortada görünmez.
Ne diyordu rahmetli şair Cahit Külebi;
“Biz biliriz bizim işlerimizi / İşimiz kimseden sorulmamıştır. / Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle / Başımız bir kere eğilmemiştir.”