Baş belasının hikayesi

Erol Sunat

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin payitahtında vara yoğa karışan, başına her türlü belayı alan iri yarı bir adam varmış. Mahallelerde oynayan çocuklara, gençlere, yaşlılara karışır, kadınların dedikodularına kulak misafiri olmakla kalmaz, sana şunu demek istedi, bunu demek istedi diyerek, büyük kavgalar çıkarırmış. Neden böyle yaparmış, bilende yokmuş, ona bir şey diyende. Bazı büyükler ikaz etmişler, başlarına bela almışlar. O büyükleri birbirine düşürmüş. Payitaht karışmış. Adama baş belası demişler. Adı baş belası kalmış. Memleketin Sultanı çağırın şu baş belasını demiş. Baş belasını yaka paça getirmişler.

Sultan ne bu şehrin senden çektiği demiş. Baş belası ben ne yaptım ki Sultanım demiş, siz asıl Vezire bakın. Kızınızda gözü var. Kızın da gönlü var amma, Sultana söyleyemiyor diyorlar. Nasıl haberin olmaz Sultanım. Sultan, atın şunu zindana demiş. Demiş amma almış Sultanı bir düşünce. Önce çağırmış kızını. Kızım demiş, senin Vezire gönlün düşmüş diye duydum. Kız, Sultan babam demiş, yok öyle bir şey. Kim çıkarıyor bunları. Sonra çağırmış Veziri, Vezir eğer öyle bir şey varsa, ben azledin Sultanım demiş. Sultan çağırmış baş belasını.

Baş belası demiş, söylediğin yalanlar dolandı dolandı boynuna urgan oldu. O aradığın belayı benden bulacaksın. Atın bunu demiş o dipsiz kuyu dediğiniz kuyuya. Baş belası, Sultanım demiş, kızın Veziri seviyor, Vezir de onu. İstersen beni uçurumdan aşağıya at. Atmışlar baş belasını kuyuya. Baş belası kuyudan aşağıya düşerken, üstündeki kaftana benzer giysi takılmış bir çıkıntıya, sonra bir el uzanmış, çekmiş almış baş belasını. Baş belası korkudan, heyecandan bayılmış. Ayıldığında bir de bakmış ki, bir yatakta yatıyor. Başında da elinde asasıyla saçı sakalı birbirine karışmış yaşlı bir adam. Yaşlı adam

Sen demiş nasıl bir baş belasısın böyle. Neredeyse beş gündür yatıyorsun. Yine başımıza kaldın baş belası. Bu arada olaylar seni doğruladı. Sultan birdenbire ortadan kayboldu. Öldü diyenler var, bir ihtimal sağ diyenlerde. Lakin nerede? Sultanın kızı Vezirle evleniyor. Sultanın oğlu olmadığı için, ileri gelenler Veziri Sultan ilan edecekler. Payitahtta herkes seni arıyor. Nasıl bildi, kimden duydu. Kâhin mi diye. Başın öyle beladaki, söyle bakalım baş belası, seni kime teslim edeyim?

Baş belası, aman ha baba demiş. Beni kimseye teslim etme. Anlayabildiğim kadarıyla senin de duymak istediğin böyle bir şey. Sen belli ki arif bir kişiye benzersin. İzin ver sana çırak olayım. Ne istersen onu yapayım. Elimden her şey gelir. Kulaklarım deliktir. Ateş olmayan yerden duman tütmez derler ya. Yeter ki, bir yerden duman tüttüğünü bileyim. Ardını arkasını araştırır, işin nereye gittiğini öğrenirim.

Onlar konuşurlarken, kapı açılmış, içeriye muhafızlar girmiş, baş belasını yakalamışlar alıp götürmüşler. Baş belası bunu unutma ihtiyar demiş. Dışarı çıkmadan baş belasının kafasına bir çuval geçirmişler, ağzını da bağlamışlar. Atmışlar bir arabaya uzunca bir süre sonra, araba durmuş, indirmişler arabadan, girmişler koluna, baş belası bir süre sonra kapalı bir yere götürüldüğünü anlamış. Durdurmuşlar, başındaki çuvalı çıkarmışlar, ağzını açmışlar. Baş belası bir de bakmış ki, Ece ile karşı karşıya.

Ece, baş belası demiş, sen benim Veziri sevdiğimi nasıl bildin? Anam bile bilmezdi. Vezir boşboğazın teki demiş baş belası. Vezirin sarhoş ağabeyi, aranızda ne var ne yok, anlattı. Bendeniz iyi bir baş belasıyım. Sabaha kadar konuşturdum adamı. Vezirin, Sultan babanı öldürme niyetinde olduğuna varıncaya kadar anlattı. Sende gittin böyle bir haini sevdin Ecem. Vezirin niyeti iyi değil, senin de hayatın tehlikede. Diğer kız kardeşlerinin de. Ece, baş belası demiş, git o Vezirin başının belası ol. Sana, benim hocam olan asalı ihtiyar yardımcı olacak. Seni o kuyudan da o çıkardı.

Asalı ihtiyar, baş belası demiş, benim çırağım olacaktın ya, şu andan itibaren benim çırağımsın. Eli kılıç tutar dediler. Şu kılıç benden sana hediye. Tak beline, yanımda dur. Asalı ihtiyar ve baş belası, Ece ile buluştukları o yerden ayrılıp, öğleye doğru Payitahta gelmişler. Vezirin adamları çevirmişler etraflarını. İçlerinden biri baş belasını tanımış. Her ikisini de yakalayıp, Vezirin huzuruna getirmişler. Vezir, baş belası demiş, seni neden ararım bilir misin? Bilmem Sultanım demiş baş belası. Vezir, ben demiş henüz Sultan ilan edilmedim. Şimdilik bana Vezirim de. Beş on gün sonra Ece ile düğünümüz olacak. Seni yanıma danışman olarak almak isterim. Ahali hakkımda ne diyor ne düşünüyor bilmem lazım. Yanındaki ihtiyar baban her halde.

Baş belası, ustam olur Vezirim demiş. Ne öğrendiysem ondan öğrendim. Vezir o daha da güzel demiş, size üç gün, araştırın bakalım neler öğreneceksiniz? Asalı ihtiyar ve baş belası çıkmışlar saraydan dışarı, karışmışlar ahalinin arasına. Baş belası, şehirdeki adamlarını toplamış. Adamları Baş belası demişler, durum bildiğin gibi değil. Sultanın cenazesi ortalarda yok. Bir şekilde ölü ya da diri bulmamız lazım. Asalı ihtiyar, merak etmeyin demiş. Kuyunun her tarafını bilirim. Hatta en dibinde ne olduğunu dahi. Oraya atılmışsa Sultanı size getiririm. Asalı ihtiyar, baş belası demiş bu meseleyi çözersek beraber çözeceğiz.

Gizli bir tünelden girmişler. Asalı ihtiyar kuyunun etrafında yüzlerce mağara var demiş. Neredeyse hepsini bilirim. Vezirin babası da bilirdi. Vezir de bilir. Sana gelince duyduğum kadarıyla sen de bilirmişsin. Sana kim öğretti bu mağaraları? Baş belası, beni büyüten kadın tam bir baş belasıydı. Onu mahallesinde kimse sevmezdi. Güya anam ölmeden beni ona teslim etmiş. Bana hala de dedi, bende ona hala dedim hep. Çok takibe uğradı. Hırsız değildi. Kavgacıydı. Mahallede dövmediği kadın yoktu. Bir gün Vezirin karısını dövdü. Zindana attılar. Bende yanındayım. Halayı fena dövmüşlerdi. Bana zindandaki kadınlar baktı aylarca. Sonra kendine geldi. Duyduk ki, Vezir bir savaşta ölmüş, halaya da af çıktı. Gizli bir geçitten geçtik, yerleştik bir mağaraya. Bizi kimse bulamadı. Bende bu arada meraktan olacak tek tek dolaştım bütün mağaraları. O mağaralara bazı mahkumları getirirlerdi. Orada öldürür, atarlardı aşağıya. Hepsini göre göre büyüdüm. Bana yardım edenler, oradaki mağaralarda yaşayan benim gibi çocuklar. Asalı ihtiyar şimdi oldu baş belası demiş. Hala dediğin kadını tanırım. Gerçekten öyle huysuz, öyle kindar bir baş belası yoktu Payitahtta. O öldüğünde rahat bir nefes aldı şehir.

Demek seni o büyüttü ha. Peki ya ailen? Baban, anan kimmiş hiç mi sormadın? Baş belası, orası bana kalsın ustam demiş. Bak ne diyeceğim, kartal yuvası diye anlatılan bir mağara var. Oraya gözden düşen hatırlı insanları koyarlardı. Bana kalırsa Sultan bir tek orada olabilir. Sen beni buralarda bekle, yolunu izini ezbere bilirim. Baş belası fırlamış kartal yuvası dediği mağaraya doğru. Bir saat kadar tırmandıktan sonra tam mağaraya yaklaşmış ki, mağara girişinde iki muhafız. Mağaranın bir de arka taraftan kapalı bir girişi varmış.

Baş belası o arka taraftan girmiş mağaraya. Bakmış ki, Sultan hırpalanmış bir şekilde eli kolu, ayakları bağlı bir şekilde yatıyor. Baş belası, Sultanın el ve ayaklarını çözmüş, almış sırtına, o gizli girişten çıkmış, asalı ihtiyarın yanına kadar getirmiş. Sultan kendine geldiğinde, kendini bir mağaranın içinde bulmuş. Asalı ihtiyar sen Sultanın başında bekle ve ölümüne onu koru demiş, gözden kaybolmuş. Saatler sonra, Asalı ihtiyar yanında Ece ile geri gelmiş. Ece, babam diye sarılmış ağlamış. Asalı İhtiyar, baş belası demiş, sarayın altında bir zindan var. O zindan da Sultanın en yakın adamları var. Onları kurtaracaksın.

O zindana giden gizli geçit, şu anda bulunduğumuz mağaraya çıkıyor. Yanına birkaç adam al, git o zindanın başına bela ol. Baş belası en güvendiği arkadaşlarından dördünü almış, geçidin karanlığında ellerinde meşaleler ilerlemeye başlamışlar. Bir saate yakın gittikten sonra zindanın içine girmişler. Zindan önünde bekleyen zindancıları ve muhafızları gürültü yapmadan ortadan kaldırdıktan sonra, Sultanın yedi adamını kurtarıp, tekrar girmişler gizli geçide. Sultanın adamları bir anda Sultanlarını sağ olarak gördüklerinde diz çökmüşler, göz yaşlarına boğulmuşlar. Ece, babam demiş, Vezir birkaç gün sonra evlenmemizi istiyor. Onu bu işe zorlayan da senin en çok güvendiğin danışmanın. Zindanda olmayan adamlarının hepsi ona bağlılık yemini ettiler. Yemin etmeyen yedi adamında zindana atıldı. Onları da evlendiğimiz gün idam edecekti.

Baş belası, Sultanım demiş, danışmanının konağını bilirim. Emriniz olursa, onu yakalayıp size getireyim. Sultan görev senin baş belası demiş. Baş belası ve adamları Danışmanın konağının uygun bir yerinde pusuya yatmışlar. Danışmanın adamlarını okla vurmuşlar. Danışman ne olduğunu anlamadan, yakalanmış. Bir süre sonra Sultanın huzuruna getirildiğinde, başlamış çırpınmaya. Ben ettim sen etme Sultanım demiş, ne yapacaksam buyruk verin yerine getireyim diye yalvarmaya başlayınca, Sultan, kellesini almış danışmanın. Danışmanın kellesini sarayın kapısına asmışlar. Payitaht karışmış. Baş belası Sultan yaşıyor diye bir haber uçurmuş ahalinin arasına.

Anlatırlar ki; ahali yürümüş saraya, nerde bizim Sultanımız diye. Veziri yaka paça çıkarmışlar saraydan, ona yakın olanların her birini de, kimse karışmamış ahalinin işine. Payitaht meydanına her birinin cansız cesetlerini yığmışlar. Sultan, ey ahali demiş, beni bu hale koyanları siz cezalandırdınız. Bundan gayrı dileyin benden ne dilerseniz. Sarayına döndüğünde, baş belasına beni demiş asıl kurtaran sensin. Bırak bu baş belası olmayı desem bırakmazsın. Var git yoluna demiş memleketin neresinde oturmak istersen orada otur, yalnızca Payitahttan uzak dur. İşte sana fermanım. Baş belası çekip gitmiş mi, huylarından vaz mı geçmiş herkes kendince bir şey anlatmış. Ece, baş belasına âşık olmuş, baş belası da ona diye anlatanlar dahi olmuş.

Şehir şehire, Baş belası baş belasına, Vezir Vezire, danışman danışmana, hain haine, asalı ihtiyar asalı ihtiyara, hala halaya, Sultan Sultana, Ece Eceye, kuyu kuyuya, mağara mağaraya, zindan zindana, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.