Eski Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Alparslan Türkeş’in bugün vefatının 20. yıldönümü.
Başbuğ Türkeş’i rahmetle yâd ediyoruz.
Şehit edilişinin ardından tam 20 sene geçti.
04 Nisan 1997’de Ankara’da bir otelde akşam düzenlenen nişandan dönerken otomobilin koltuğunda birden fenalaşan Türk Dünyası’nın efsanevî Lideri Alparslan Türkeş, oracıkta Hakk’ın rahmetine kavuşuyor.
4 Nisan’dan önce Başbuğ Türkeş’in, bir Almanya seyahati var. Almanya’ya gitmişken dünyaca ünlü bir kliniğe giderek sol dizindeki rahatsızlığının nerden kaynaklı olduğunu öğrenmek için muayene de olmuş. Kan tahlilleri falan yapılmış. Başbuğ sonra 3 Nisan’da İstanbul’da bir otelde yapılan Türk Dünyası Kurultayı’na katılıyor. Otelin girişinde kendisini oğlu Tuğrul Türkeş karşılıyor. Sonra geç saatlerde Ankara’ya dönüyor. Ama bu arada bir Amasya programı çıkıyor. Sabahın erken saatlerinde kendisini alıyorlar ve o düğüne götürüyorlar. Türkeş, 04 Nisan 1997’de Amasya’daki düğüne katıldıktan sonra tekrar Ankara’ya dönüyor. Bu sefer Ankara’da bir otelde akşam düzenlenen nişana istemeyerek de olsa katılıyor.
Bindiği otomobille evine dönerken kırmızı ışıkta durdukları bir kavşakta arka koltuğunda birden fenalaşarak nefes almakta zorlanan Başbuğ Türkeş, şoförden pencereleri açmasını istiyor ve birden koltuğa yığılıyor. Türk Dünyasının efsanevî lideri Alparslan Türkeş, oracıkta son nefesini veriyor. Sonra iki-üç hastaneye götürülüyor ve kalbini çalıştırmak için çaba sarfediliyor.
Şimdi soru şu:
Başbuğ Türkeş, kalp krizinden mi öldü, yoksa zehirlenmek suretiyle öldürüldü mü?..
Rahmetli Özal gibi oda zehirlenmek suretiyle öldürüldü mü?
Türkeş’in ölümü normal bir kalp krizi mi yoksa siyasi bir cinayet mi?..
Araştırılması gereken bir husus olarak ortada duruyor…
***
Alparslan Türkeş’i gençlik yıllarımda tanıdım. 1977’de Konya Mevlana Meydanı’nda yapılan açık hava mitingine katılmıştı. Yaşar Okuyan tok sesiyle onu konuşmasını yapmak için kürsüye davet etmişti.
Müthiş bir kalabalık vardı.
Meydan “Başbuğ Türkeş” sesleriyle adeta yıkılıyordu.
Sanırım kendisiyle birlikte Üstâd Necip Fazıl Kısakürek de Konya’ya gelerek Zafer Sineması’nda Ülkücü gençliğe bir konferans vermişti.
Türkeş ve Üstadı ilk defa görüyor ve dinliyordum.
Necip Fazıl, parmaklarının ucundaki sigarasının biri bitmeden öbürünü yakıyordu. Bu arada gidip gelen çayların haddi hesabı yoktu. Ülkücü gençler ise onun her dediğini pürdikkat dinliyordu. Coşkulu cümleler kurduğunda ise salonda müthiş bir alkış tufanı kopuyordu.
***
1980 Askerî Darbesinden sonra tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Diğer siyasi parti liderleri gibi.
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ndan yargılanıp çıktıktan sonra sanırım 1996’da Konya’ya gelerek MHP Konya İl Başkanlığı da yapan Recep Binatlı’nın Öğretmenevleri’ndeki apartmanda kalmıştı. Gazeteci olarak Başbuğ Türkeş’ yakından takip etmiştim. Ben o yıllar Yeni Düşünce’nin Konya fahri muhabirliğini yapıyordum. Milliyet gazetesi muhabiri Kemal Soylu’yla beraber bir fotoğraf çekinmiştik.
Sadece biz iki gazeteci olarak yukarıya alınmıştık. Rahmetli Recep Beyin evinde 20 dakika falan kaldık.
İsterseniz yarın 9 Işık’la kaldığımız yerden devam edelim.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Hedefimiz büyük, güçlü, kudretli, müreffeh Türkiye’dir.”
(Alparslan Türkeş)