Ne iş yaparsanız yapın.
Asla işinizi küçümsemeyin.
Çünkü yaptığınız iş, bir bütünün (tamamlayıcı) parçalarından biridir.
Farz edelim ki o parça bir saatin en küçük vidasıdır. O küçük vida olmadan saat asla çalışmayacaktır.
Önemli olduğunuzu bilin ama “Ben neymişim" edaları ile de küçük dağları (hâşâ) sizin yaratmadığınızın da farkında olun.
Çünkü hiç kimse “bulunmaz Bursa kumaşı" değildir.
Ayrıca, sorumluluk bilinci olmadan yapılacak hiç bir işten hayır da gelmez.
*****
Gazetecilik konusunda gelişmiş teknolojiyi gördükçe, bu günün çalışanlarına imreniyorum.
Bir zamanlar “Anadolu’da Bugün" gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptığım yılları hatırlıyorum da, bu günün şartları ile kıyaslamak ne mümkün.
O günün baskı tekniğinin ofset olmadığını söylersem, sanırım fazla söze gerek kalmaz. Ayrıca, o yıllarda akıllı telefonlar da yoktu.
Teknoloji gelişmemiş olsa da, sorumluluk bilincimizde bir eksiklik yoktu elhamdülillah.
Profesyonel gazeteci olarak, işimizi amatör ruhumuzdan aldığımız ilhamla yapıyorduk.
O günün şartlarında hitap ettiğimiz okuyucu kitlesi çok fazla değildi. Ama biz yine de, haber konularını seçerken kılı kırk yarıyorduk.
Gazetemizde gerek özel, gerekse basın bürosundan derlediğimiz haberlerde, toplumun ahlâk anlayışına mugayir, “iğrenç" denilecek hiç bir habere yer vermiyorduk.
Bir bakıma, kendi kendimize sansür uyguluyorduk toplumu korumak adına.
Şimdi (özellikle de) televizyon yayınları ve haberlerinde bu sorumluluk bilincini ne yazık ki göremiyoruz.
Ulusal televizyonlarımızdan birinde yeni bir dizi başladı. Bu yeni dizide de bol miktarda silah, cinayet ve mafya var. Diğer kanallardaki dizilerde de farklı bir durum yok.
O dizileri seyredenler, bir süre sonra dizideki karakterlerle o kadar hem hâl oluyorlar ki; yürümeleri, tespih sallamaları, oturup-kalkmaları, konuşmaları karakterin kopyası olup çıkıyor. Kişiliği de oturmamışsa, al şana bir “kabadayı” bir “maganda” daha.
Sonuçlarını haberlerde görüyoruz:
-Yol istemek için korna çalanı öldürdü!
-“Yan baktı” diye iki kişiyi vurdu!
-Kendisinden boşanmak isteyen karısını 16 yerinden bıçakladı!
Uzayıp gider.
Sonra da diyoruz ki bunlar nereden çıktı?
Televizyonların “hatalı imalat” olarak ürettiği bu “çakma kabadayılar" silahları nereden alıyorlar?
Bir memlekette silah edinmek, ekmek almak kadar kolaysa bir şeyler ters gidiyor demektir.
Ayrıca, bu kadar silahlanmak gelecek için de kaygı vericidir. Mesela benim gibi bir adam niye silahlanır? Hangi gerekçe beni haklı kılar?
Bizim gördüklerimizi büyüklerimiz, yetkililerimiz de görüyordur. Biz halimizi arz ettik. İnanıyor ve bekliyoruz ki; onlar da bizim rahatsız olduğumuz konulardan rahatsızlık duyuyorlarsa çözümünü de düşünüyorlardır.