Akıl firar edince sağlıklı karar almak mümkün olmuyor.
Kalp ile görme, doğru görüş, uyanıklık, sezgi, uzağı görme, feraset, kavrayış anlamlarına gelen “basiret” akıl firar ettiği zaman bağlanıveriyor.
Basiret bağlandığı zaman aklınızla değil, duygularınızla veya nefsinizle yol alırsınız.
Her insanın başına gelebilir bu basiret bağlanması.
Fabrika ayarlarınıza tekrar döndüğünüzde siz de kendinizi tanıyamazsınız.
Çok akıllı olmak…
Çok temkinli olmak…
İğnenin deliğinden Hindistan’ı görmek bile bir anlam ifade etmez basiret bağlandığında.
Kendiniz de şaşar kalırsınız, sizi tanıyanlar da.
11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül gördüğümüz kadarıyla çok ketumdur. Ser verir, ama sır vermez. Duygularını kendi içinde yaşar. İsmi üzerinde yapılan onca spekülasyonlara rağmen çıkıp bir kelam etmedi.
Ama sonunda öyle bir ali cengiz oyununa alet ettiler ki, kelimenin tam anlamıyla “basiret bağlanması” yaşadı.
Belki de normal zamanlarda sağlıklı kafa ile düşündüğünde “Asla yapmam” dediği şeyleri yaptı.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Cumhurbaşkanlığına aday olmasının neresi anormal?
Anormal olan Cumhurbaşkanlığına göz kırpması değil.
Anormal olan, fitnecilerin gazına gelmesi.
Anormal olan gözüne perde indiği için, basiret bağlanması ile 40 yıllık yol arkadaşlarını yok farz etmesi.
Daha işin başında delikanlı gibi ortaya çıkacak ve “Ben arkadaşlarıma vefasızlık edemem” diyecekti.
Ya da “Ben bu işi daha iyi yaparım. AK Parti içinde oylama yapalım” diyebilirdi.
O ne yaptı?
Sessiz, sakin havayı kokladı. Şartların olgunlaşmasını bekledi. Hem de dün 367 garabeti ile sırf eşinin başı örtülü diye onu Cumhurbaşkanı yapmamak için “Ordu göreve” pankartları ile yollara düşen CHP ile birlikte.
Oldu mu?
Yakıştı mı?
Allah kimsenin basiretini bağlamasın.
Biz gülü dikeni ile sevmiştik.
Elimize batsaydı, hadi neyse.
Yüreğimize battı dikenler.
Fabrika ayarlarına döndüğünde, O da hoşlanmayacak bu durumdan.
Ama ne çare.
Yıktın perdeyi eyledin viran…