Afrikalı bir öğrencimizle sohbet ederken ülkesinin geçmişte yaşamış ve büyük takdir toplamış siyasi liderinden bahsediyordu. Hatta geçen yıl darbeyle iş başına gelmiş liderlerinin eski lidere benzerliklerinden ve halkta büyük bir heyecan uyandırdığından bahsetti. Ülkenin içinde bulunduğu terör ortamından kurtulması bağlamında önemli başarılara da değindi.
Ülkesi üzerinde Fransa’nın baskısının azaldığı için duyduğu memnuniyeti dile getirerek sohbeti ilerletti. Ama her cümlesi ile coşkusu gittikçe arttığı için çok kesmek istemedim. Yeni askeri lider, ülkenin kurtarıcısı ilan edilmiş gibi görünüyordu. Bu arada Fransa yerine yeni dost ülkeler edindiklerini sözlerine ekledi.
Bu sözler üzerine aklıma sanal alemde çok bilinen bir hikâye geldi. Genç adamın biri babasına her gün, “Benimde dostlarım var sendeki dost gibi” der. Baba itiraz eder: “Olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki. Fazla bulamazsın hakiki dost” Devam eder durur konuşma, Aralarında başlar bir tartışma. Karar verirler bir sınava, Dostun hakikisini anlamaya… Bir akşam bir koyun keserler ve koyarlar çuvala Baba der ki oğluna: Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna. Çuvaldan kanlar damlamakta, Sanki öldürmüşler de bir adam, koymuşlar çuvala. Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, O dost bakar ki bir çuval, hem de kanlı, kapatır kapıyı hızla delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşı. Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı sevdiği dostlarını. Ne çare hepsinde de sonuç aynı. Babasına döner,” Haklıymışsın baba” der. “Dost yokmuş bu dünyada ne sana ne de bana” Baba “Hayır, evlat” der. “Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı al da bir kere de git ona.” Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar… Gider baba dostuna, kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler. Belli olmasın diye de dikerler sarımsak. Genç adam gelir babasına: “Baba işte dost buymuş” diye konuşunca Babası “Daha erken o, belli olmaz şimdiden. Sen yarın git ona çıkart bir kavga, at iki tokat hiç çekinmeden işte o zaman anlaşılacak hakiki dost. Sonra gel, anlat bana” Genç adam, aynen yapar babasının dediğini. Babasının dostuna istemeden atar iki tokadı. Der ki yiyen dost “Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını öyle iki tokada”
Dostluklar ülkeler arasında kurulacak yakınlıklar değildir kanaatime göre. Ülkeler menfaatlerine uygun şekilde hareket etmek zorundadır. Ebedi dost sandıklarımız menfaatler çatıştığında ebedi düşmana dönüşürler adeta. İnsanların dostları olur. Yıllarca sınarlar birbirlerini. Nihayet aralarında bir hukuk ve samimiyet oluşur. Bundan sonra dostluğun devamı bu samimiyete ve hukuka uygun hareket etmeye bağlıdır. Sınanmak deyince biz arkadaşlarımızı nasıl sınayacağız? Arkadaşın hakikisi zor zamanda ortaya çıkar hikâyeden de anlaşılacağı üzere. Hepimizin başına hiç beklenmedik felaketler gelir, istenmeyen durumlar yaşarız. Bu arada en çok ihtiyaç duyulan şey para pul değil, moral motivasyondur. Konuyla ilgili samimi olarak sorulan “yapabileceğimiz bir şey var mı?” sorusu ve sıkıntının paylaşıldığını gösteren davranışlar yeterlidir çoğu zaman.
Sonra Afrikalı öğrencimize bu konularla ilgili düşüncelerimi aktardım. Ülkelerin vazgeçilmez liderleri olmayacağını, ülkeyi ne kadar akıllıca yönetirse destek verilmesi gerektiğini, günü geldiğinde gitmesi gerektiğini, onların da insan olduğunu, zaman zaman hata yapabileceklerini hatta farkında olmadan ülkeye zarar bile verebileceklerini söyledim. Daha ilerisi ihanet içinde olanların dahi olabileceğini de sözlerime ekledim. Öğrencimiz de kendi ülkesinden birkaç örnekle söylediklerimi teyit etti. Ülkelerine destek veren iki ülkenin de aslında arka planda menfaatlerinden söz ettim.
Gençler bu yazıyı ne kadar okurlar bilmiyorum ama sözüm daha çok gençlere. İnsanlar dostlarını iyi seçmeliler. Bu seçimde kriterleri olmalı. Hz. Ömer diyor ki “beraber yemek yemeden, beraber yolculuk etmeden, alışveriş yapmadan birini dost sanma”. Aslında yemek yerken insanlar karakterleri ve mizaçları hakkında fikir verirler. Yolculuk zordur ve insanın iyisi zor zamanda belli olur. Hele ki alışveriş yani menfaat söz konusu olduğunda birçok insanın gerçek yüzünü görürüz.
İnsanları test etmenin daha birçok yolu vardır. Ama önünüze gelen herkesi sınamaya da gerek yoktur. Zamanın süzgecinden geçenler belki sınanmaya değer. Ama sınanmışları tekrar tekrar zorlamaya gerek yok. Sadece zararınızı büyütürsünüz ve güveninizi kaybedersiniz. Herkesi aynı yolla da test edemezsiniz. Kişinin zaafı neyse onunla değerlendirmek onun gerçek yönünü ortaya koyar. Kimine göre bu araç paradır, kimine göre makamdır, kimine göre ise karşı cinstir. Elbette paranın miktarı, makamın büyüklüğü ve karşı cinsin cazibesi oranında tüm bunlar sınanma aracına dönüşür. Miktarı artırmanıza rağmen çelik gibi duran biri, para karşısındaki sınavını geçmiş olur.
Hakikisini nereden ve nasıl bulacağız dostun diyecek olursanız, zor zamanınızda yanınızda olan, size nimet isabet ettiğinde sizinle sevinen birini bulursanız sarılın ona. Zor zamanınızda sizi yalnız bırakan, size verilen nimetle memnun olamayan biri ile uzun yola çıkılmaz. Yine unutulmamalıdır ki batmakta olan gemiyi önce fareler terk eder.