Konya tanıtım elçileri derneği ile “yurdumuzu gezelim görelim sevelim” gezimizde bu seferki yolculuğumuz batı Karadeniz di.
Bir büyüğümüz şöyle demişti, “vatanınızı gezin görün ve seviniz” gerçekten de Anadolu’muz hem görülmeye, hem gezilmeye değer bir vatan parçası, tabiri caizse cennet gibi.
Neresini gezseniz, neresini görseniz doyamazsınız seyretmeye. İyi ki atalarımız bu cennet vatanı bizlere bahşetmiş, ne kadar anlatsak yazsak, çizsek, kelimeler kifayet etmez Anadolu’nun güzelliklerine..
Tur otobüsüyle Konya’dan hareket ediyoruz. İlk durağımız tarihi evleriyle ve gıda sektöründe ilaç sanayisinde kullanılan Safran bitkisiyle ünlü Safranbolu ilçemiz.
Sabahın erken saatlerinde Safranbolu öğretmen evinde yaptığımız güzel bir kahvaltı ile Safranbolu gezimiz rehberimiz eşliğinde başlıyor.
Hıdırlık tepesine “seyir” terasına çıkıyoruz Safranbolu’nun tarihi evleri karşımızda arzu endam ediyor, izle izle doyamıyorsunuz ecdat yadigârı evlere. Rehberimiz bizleri tarihi su kemerine götürüyor. Şah eser bir yapı ile karşılaşıyorum, vadiye köprü olmuş bir su kemeri tarihte içme suyuna köprülük yaptığını anlatıyorlar yerliler…
Safranbolu’ya yakın mesafede olan Yörük Köyüne geçiyoruz. Yine tarihi evlerle karşılaşıyoruz Yörük köyünde. Yerlilerin çoğu köyden şehre gitmişler, az sayıda köyün yaşlıları karşılıyor bizleri önlerine koydukları, çerez diyebileceğimiz gıda satış reyonlarıyla… Yaşlı satıcı amca ve ninelere sorduğumuzda karakeçili Yörüklerinden olduklarını söylüyorlar bizlere. Gün bitimine doğru konaklayacağımız Kastamonu öğretmenevine hareket ediyoruz… Öyle bir yere öğretmenevi yapılmış ki bir anda cennete sanıyorsunuz kendinizi. Şehirden uzak tamamen tarihi yapı dokusuyla inşa edilmiş bir öğretmen evi.
Yemek terası ayrı bir yere yapılmış ve pencereleri gayet geniş olarak tasarlanmış ki yemeğinizi yerken dışarıya bakmaktan kendiniz alamıyorsunuz. Ilgaz Dağı karşınızda yarı karlı ve ormanlarla çevrili mükemmel görüntüleriyle yemeğinizin tadını sizlere unutturan bir serenat sunuyor…
Doğrusunu söylemek gerekirse ben çok sevdim Kastamonu’da ikinci yeni yapılan öğretmen evini…
Sabahleyin çıkıyoruz, Kastamonu öğretmenevinden Sinop’a doğru yolculuğumuz başlıyor.
Benim şahsen Sinop denince, ilk aklıma gelen ünlü Sinop Cezaevi olması. Fotoğrafçı olarak, tarihi yaşanmışlıklarla dolu bir cezaevini fotoğraflama heyecanımı anlatamam.
Varıyoruz cezaevi kapısına, tabiî ki sizi cezaevi gardiyanları değil turizm müze görevlileri karşılıyor, alıyorsunuz heyecanla biletleri başlıyorsunuz cezaevini gezmeye.
Değişik duygularla göz atıyorsunuz Sinop Cezaevi’nin duvarlarına ve hücrelerine. Duvarlarında otlar bitmiş çiçekler açmış, değişik duygular içeriyor Sinop Cezaevi…
Sinop’un tarihi mekânlarına göz attıktan sonra ayrılıyoruz Sinop’tan tekrar konaklamak için Kastamonu yeni öğretmenevine…
Sabahleyin leblebisiyle ünlü Çorum’a doğru yola çıkıyoruz.
Yolumuz güzergahında Tosya üzerinden Osmancık ilçesine ulaşıyoruz. Yol üzerinde sağlı sollu tarlalarda çeltik (pirinç) ekiminin başladığına şahit oluyoruz. Aracımızı trafiğe mani olmayacak şekilde park edip, çeltik ekenlerin yanına varıyoruz…
Tamamen su ile kaplanmış tarlalarda dizlerine kadar suya gömülmüş zor şartlarda çalışan Anadolu kadınları ve erkelerini selamlıyoruz…
Onlardan bir kaç kare fotoğraf almak için izin aldıktan sonra fotoğraflarımızı çekmeye başlıyoruz…
Anadolu insanlarını çeltik tarlasında fotoğrafladıktan sonra müsaade alarak ayrılıyoruz Osmancık tarlalarından…
Çorum’da tarihi Hattuşaş bölgesini gezmek için Çorum’a uzaklığı yaklaşık, 80 km olan Boğazkale ilçesine hareket ediyoruz.
Boğazkale ilçesinde bulunan Hattuşaş tarihi kentin, müze kapısında bizi karşılayan rehberimizle gezimize başlıyoruz.
Gerçekten tam bir tarihi mekana dalıyorsunuz, Yerkapı diye adlandırılan tarihi kapıdan başlayan Hattuşaş gezimiz, dilek taşına el sürmemizle devam edip, Yazılıkaya’da fotoğraflarını çektiğimiz tarihi kabartmalarda nihayetleniyor…
Böylece bir ‘yurdumuzu gezelim görelim sevelim’ gezimiz daha sona eriyordu…
Bir başka güzellikle dolu, Anadolu gezimizde buluşmak üzere…