Birçoğumuzun dünyaya ihraç ettiği futbolcularla adına aşina olduğu ülke Arjantin. Bize göre dünyanın öteki ucunda güney yarım kürede bir Latin Amerika ülkesi. İspanyol kolonisiyken 1800’lü yılların ilk yarısında bağımsız devlet olan 20. yüzyılın başında en çok göç alan halkının büyük kısmı İspanyol ve İtalyanlardan oluşan, coğrafik büyüklüğü Türkiye’nin neredeyse 3,5 katı olan 42 milyon insanın yaşadığı yer. Tarihsel bakıldığında 1930’larda dünyanın 7. büyük ekonomik gücüne sahip ülkesi. Petrol ve doğalgaz kaynakları kendine yetebilen zengin maden kaynakları büyük tarım arazilerine sahip bir ülkeyken bu gün dünyanın batmış gözüyle baktığı bir ülke haline nasıl gelmiş ya da getirilmiştir bir bakalım.
Ülke 1930 yılından 1983 yılına kadar 6 kez askeri darbeye uğramış. Hiç bir sivil idare 6 yıldan uzun süre görev yapamazken bu güne kadar görev yapan 47 başkandan sadece 3 tanesi darbesiz seçimle birbirlerine görevi devir teslim yapabilmişlerdir. Bu 53 yıllık darbeler dönemi tabi ki ülkeyi hızla geriletmiştir. Özellikle 1982 yılında İngiltere ile yaşadığı Falkland Adaları savaşı ülkede kapatılamayan bütçe açıklarına sebep olmuştur. Oysa Falkland Adalarını geri alması için teşvik gördüğü ABD savaşta İngiltere’yi desteklemiş ve Arjantin için bu sonun başlangıcı haline gelmiştir. Savaş sonrası artan enflasyon 1989’da yüzde 3000’i, 1990’da ise yüzde 20 bini görmüştür. Arjantin halkı günlük %20 enflasyonun olduğu dönemleri yaşamıştır. Evet yanlış okumadınız sabahtan akşama kadar bir malın fiyatı beşte bir oranında artmıştır. 1989 yılında devlet başkanı seçilen Menem, liberal politikalar izlemiş ve IMF ile anlaşmıştır. Bu süreçte para biriminden sıfır atan Arjantin para birimini ABD dolarına sabitlemiş bütün kamu kurumlarını stratejik önemine bakmadan hukuki altyapı oluşturmadan özelleştirmiştir. İzlenen sıkı para politikası sonucunda enflasyonu % 4’lere kadar düşürürken o yıllarda yıllık % 7’nin üzerinde büyümeyi de başarmıştır. Fakat altyapısız ve denetimsiz yapılan özelleştirmeler, serbest rekabet, üretim ve verimlilik artışı, uygun fiyat ve kalite gibi unsurları Arjantin ekonomisine kazandırmak yerine karteller oluşmasına sebep olmuştur. Yatırım için beklenen yabancı sermaye ise sıcak para hareketine dönüşmüş ve sadece 1990-2000 döneminde 150 milyar dolar para girmiştir. Parasal büyümeye endeksli reel üretime dayanmayan bu büyüme Arjantin’de toplumsal değer yargılarını yok etmiş, işsizliği %17’lere taşımıştır. IMF’nin kemer sıkma politikaları sonucu artırılan vergi dilimleri dahi kısa vadeli dış borcun ödenmesini mümkün kılmamıştır. Ekonomik durgunluğu bir türlü aşamayan ekonomi IMF politikalarına tam bağımlı hale gelmiştir.2001’e gelindiğinde IMF daha önce izlenen kur politikasını dalgalı kura dönüştürmesini istemiş bu karara karşı çıkan Arjantin bir anda uluslararası finans çevrelerinde yalnızlığa itilmiştir. IMF desteğini kesince ülke dış borcunu ödeyemeyeceğini beyan etmiş ve ülkede kaos oluşmuştur. Banka mevduatlarının yaklaşık 80 milyar dolarlık kısmı devlet tarafından dondurulmuştur. Büyük toplumsal olaylar ve yağmalar yaşayan ülkede elit sınıf mallarını satarak ülkeyi terk ederken batan şirketleri ve malları İngilizler, Amerikalılar ve İsrailliler toplamıştır. 2003 yılında iş başına gelen Kırchner, dış borçların ve faizlerinin ödenmesi konusunda anlaşma yaptı. Borcun özellikle faiz kısmında %65’lik indirim yapan alacaklılar bu borcun 2005-2015 arasında ödenmesi konusunda anlaştılar. Ancak toplam borcun %7’lik bir kısmını oluşturan bazı fonlar bunu kabul etmeyerek yargıya gittiler. Geçtiğimiz Temmuz ayı sonunda yapılandırılan borcun son taksidine Amerika Mahkemeleri el koyunca borç ödenmemiş oldu ve teknik anlamda Arjantin temerrüde düştü. Tabi ki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları bu fırsatı kaçırmadı ve Arjantin in kredi notunu iflas olarak değiştirdi. Oysa Arjantin son 10 yılda 180 milyar dolara yakın dış borç ödedi. Ancak şimdi Arjantin mahkeme kararına uysa diğer yapılan indirimler ortadan kalkacak ve dış borcu 120 milyar dolar daha artacak. Bu yapılmaya çalışılan bana göre açıkça soygundur. Neden şimdi sorusunun da bana göre cevabı var. Zira yapılan borç yapılandırmasının süresi 2015’te bitmekteydi. Yani bu süre sonunda Arjantin borçlarını ödediği takdirde yapılandırılan borcun üzerinde bir şey ödemek zorunda kalmayacaktı. Sonuç itibariyle tarihsel birikimine ve inanılmaz zenginliklerine rağmen Dünyanın 8. büyük coğrafyasına sahip bir ülke siyasi istikrarsızlıkları ve uzun süreli yaşadığı durgunluklar sonucunda çıkmaza bir kez daha sürüklenmiştir. Büyük ölçüde dış borca bağımlı IMF politikaları sonucunda reel ekonomisini rekabet düzeyine taşıyamayan yurtiçi kaynaklarını sorumsuzca kullanan Arjantin, açıkça borç tuzağına düşürülmüş ve uzun vadeli ekonomik politikalar üretmesine müsaade edilmemiştir. Çok kısa olarak bir Ülkenin başından geçenleri anlatmaya çalıştım. 80 yıllık süreçte dünyanın 7. büyük ekonomisinin nasıl yağmalandığını halkının nasıl soyulduğunu ülkenin kaynaklarının nasıl talan edildiğini ve en son nasıl iflasa zorlandığını. Bence herkesin bu olup bitenlerden alması gereken dersler var.