Eskiler söyler her zaman yeni neslin hiçbir zaman duymak istemediğini. Tecrübeler aktarılır, yaşanmışlıklar paylaşılır her daim kendinden küçük görülene. Zamanı gelir daha evvelden yaşanmış olan tekrar yaşanır aynı neslin farklı farklı kuşaklarınca. Büyükler ister ki genç bildikleri bayrağı ileriye götürsün kendilerinin başladığı yerden başlamasın. Bunu anlamaz bayrak yarışında baştan başlamayı meziyet bilir. Meziyet bildiği aslında eziyettir farkında değildir. Farkına vardığında yeni tecrübeleri keşfedecek yaşı çoktan geçmiştir. En azından yolun yarısına varmıştır ıraklığını bilmediği varış noktasının. Zaman, ne babalar ne dedeler eskitmiş olduğu biz –yeni neslin- farkında olmadığı bir gerçektir. Ders çıkarmak için bile ders almamız gerektiğinin farkına varmak bile zor gelir. Bir insanın atası kötülüğünü istemez. İster ki dalları daha uzaklara uzansın. Daha çok meyve versin, insanlığın uzak olduğu yerlere bir nebze hayat olsun. Dal olmak varken neden tercih edelim topraktan yeniden doğmayı? Korkakça bir karanlıktan çıkmak yerine neden mavinin her tonunu keşfetmeyelim? Her hareketi kendimize yaptığımızı sanıyorsak kesinlikle yanılıyoruz. Bir saray yüzdürelim düşünce deryamızda. Dünya’ya benzetelim biraz da endamını ve ihtişamını.
Bir gün yolcu sarayın kapısından içeri girer ve muhafızlara bir veya iki gün kalması gerektiğini daha sonra yoluna devam edeceğini söyler. Muhafızlar yolcunun sözlerine aldırış etmeden sarayın dışına çıkarmak için yeltenir fakat bu sırada yürüyüş yapan sarayın padişahı şahit olur bu yaşanılanlara. Padişah, yolcunun derdini dinlemek niyetiyle yanına çağırır ve konuşmaya başlar.
-Ey yolcu! Ne istersin muhafızlarımdan?
-Yüce padişahım müsaadenizle ben bir iki gün konaklamak isterim hanınızda.
Padişah sarayına han denmesine bozulur biraz da kibirli tavrıyla:
- Burası han değil, benim sarayım.
Yolcu gayri ihtiyarı bir edayla devam eder konuşmasına:
-Bu saray sizden önce babanıza, babanıza da dedenizden kaldı. Şimdi sizin yarın sizin şehzadelerinizin sarayı olacak. Şimdi siz söyleyin padişahım bu sahibi olmayan yerleşke han değil de ne?
Bilgenin sözleri bana dünyanın bitmeyen bayrak yarışından ibaret bir maraton olduğunu anımsattı. Dünya her şeyi öğrenmemizi engelleyecek kadar hızlı dönüyor biz farkında değilken. Ders almasını bilir isek öncekilerin yaşadıklarından en bilgesi oluruz neslimizin. Her olayımızın misali olursa zihnimizde gerçeği görmek olacağı bilmek hayatı daha zevkli hale gelecektir şayet biz duyar isek geçmişten gelen sesleri.