Evet şehir olarak yavaş yavaş çaktırmadan yeni bir bayram havasına giriyoruz. Ama bu bayram için bugünlerde denilebilecek tek kelime herhalde “Bayram gelmiş neyime?” demek olacak.
Ama hayat acımasız bir şekilde tüm hızı ile devam ediyor.
Bu ortamda bizde yine şehirden farklı noktalardan sizlerden bizlere gelen konuları paylaşmak istiyoruz.
FAHRİ TRAFİK MÜFETTİŞLERİNİ ANLAYABİLMEK
Gün yok ki bir okurumuz Fahri Trafik Müfettişlerinden şikayetçi olmasın. Dahası artık bu bir şikayet değil isyan durumunda. Hafta başında bir okurumuz elinde ceza tutanağı ile çıktı geldi. Fahri Trafik Müfettişinin kendisine Millet caddesinde yazdığı tutanağı gösteriyordu. Ceza gerekçesi de “Millet caddesinde aracını yayanın yürümesine engel olacak şekilde park etmesi” idi.
Önce kendimizi ceza yiyen vatandaşın yerine koyduk;
“Belediye oto park yaptı da biz mi koymadık? Ayrıca bu cezayı yazan fahri trafik müfettişi her gün sadece Millet caddesinde 8 saat yürüse günde 800 ceza tutanağı düzenler. Kırmızı ışıkta mı geçmişim? Emniyet kemerimi mi takmamışım? Hızla gidip trafiği tehlikeye mi sokmuşum? Bu şehrin hangi caddesinde hangi insan yaya kaldırımda yürüyebiliyor ki? Bu şehirde kaldırımlar değil sokaklar caddeler parsellenmiş!”
Gelin siz bu insana hak vermeyin.
Şimdi diğer yandan bizim de tanıdığımız trafik müfettişleri var. Onlar düne kadar bize hep şunu savundular, “En çok ceza Konya’da kesiliyorsa burada sorun Konyalılarda. Bir de bizler öyle yan baktın, çizgiye bastın diye ceza kesmiyoruz ki, kırmızı ışıkta geçerse, ters yoldan gelirse gibi çok çarpıcı durumlarda tutanak düzenleriz”…
Bu işten anlayan varsa bir adım öne çıksın.
VEKİL ÜZÜLMEZ’DE ÜZÜLMÜŞ
Bozkır Çağlayan Göleti ile ilgili olarak yazdığımız yazı üzerine önceki gün Sayın Vekilimiz Hüseyin Üzülmez de meclisten aradı. Çağlayan göleti konusunda paranın sorun olmadığını söylerken burası için gelen paranın başka bir yere gittiğini, ama giden paranın yerinin de yine Konya için olduğunu belirterek, “Bu gölet yapılacak. Kimse gaza gelmesin” dedi. Gaza gelmek(!) konusunda da bizi de uyardı. Bozkırlılara duyurulur.
SAHTE SURİYELİ DİLENCİLER
Şehrin belli bir kesiminde işsiz güçsüz Suriyeli korkusu var. Eğri oturup doğru konuşalım. “Biz de basın olarak bunu açık olarak dile getiremiyoruz”. Ama bu sessiz büyük kesimde endişeler büyük. Bu Suriyeliler içinde özellikle dilencilerde ön plana çıkıyor. Size “hacı” diyerek yaklaşıp para isteyenler çok fazla. İşte tam bu noktada bir abimiz aradı. Kendisi aslen Konyalı değil ama herhalde 30-35 yıldır Konya’da yaşıyor. Zaten o kendisini Konyalı olarak görüyor. Eşi de Hataylı imiş. Bayram alışverişine çıkmışlar. Bu aileye de yardım için yaklaşan dilenciyi abimiz görünce eşine dönüp, “Şuna bir şeyler sor. Nereden gelmiş, niye dileniyormuş?” demiş. Eşi Arapça bildiği için genç adama sormuş. Ama adam Arapça bilmiyormuş. Abimiz şehir konusunda fazla duyarlı(!) o gün Kule, Nalçacı, Toptancılar bölgesinde karşılaştıkları beş dilenciye eşi vasıtası ile Arapça bir şeyler sordurmuş. İçlerinden bir tanesi Arapça biliyormuş. Abimiz bizi uyardı, “Bu dilenenler sahte Suriyeli. Arapça dahi bilmiyorlar”…
EVLİYA ÇELEBİ’NİN OTLARI
Benim bir Osman abim var. Eski Saadetli bugün de iyi bir AK Partili. İş adamı. Ona kalsa, “İsmimi soyadımı yaz” dedi ama işadamı olduğu için ben yine kıyamadım. O yüzden de soyadını yazmıyorum. Tahir Başkan’ın da eski iyi dostu. İki gün önce sabahtan aradı ve başladı anlatmaya, “Uğur abi Allah aşkına şu Evliya Çelebi Parkına bir git. Orayı otlar sardı. Köşkün önüne bir bak. Milyarlar gömüldü ama şimdi ottan geçilmiyor”…
Elçiye zeval olmaz değil mi?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Her şey geçmişte kalıyor ama hiçbir şey geçmiyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Şehrin içinden gecen çevre yollumuzda farı dahi yanmayan kamyonlar olmadığı zaman ADAM oluruz.