Milli ve manevi değerlerimizden uzaklaşmanın en önemli göstergelerinden biridir bayramda yalnızlığı yaşamak!
Teknolojik gelişme ve sosyal değişimler insanları özellikle de akrabaları birbirinden uzaklaştırmış, yalnızlığa mahkum etmiştir.
Son iki yıldır corona salgınından kaynaklı kısıtlamalar yalnızlığımızı artırsa da yalnızlaşmamızın esas nedeni değerlerimizden uzaklaşma sürecidir.
Teknolojik gelişmeler sonucu sosyal değişimlerin yaşanması belli bir noktaya kadar kabul edilmekle birlikte özellikle manevi değerlerin zafiyete uğratılması kabul edilemez; çünkü, bir toplumu geleceğe taşıyan milli ve manevi değerleridir.
İşte en önemli değerlerimizden olan bayramlarımızı eskisi kadar coşkuyla yaşayamıyoruz.
Bu durum geleceğimize ve toplumsal bütünlüğümüze zarar verebilir, veriyor da.
Oysa ki, toplumsal bütünlüğümüz için bayramlara dünden daha fazla bugün ihtiyacımız var.
Her ne kadar son iki yıldır Corona salgını nedeniyle evlerimizden başka yerlere gitmede sıkıntı yaşasak da önceki yıllarda insanımızın küçümsenemeyecek bir kısmı bayramlarını akraba, yakınları ve komşularıyla yapacakları yerde tatil beldelerine geçiriyorlardı.
Geçen yıllarda tatil beldelerdeki tüm oteller çok önceden yüzde yüz dolduğu hatta bazı yerlerde çadır kuracak yerlerin bulunmadığı haber bültenlerinde yer almıştı.
Çok üzücü ama Müslüman Türk toplumunun en önemli değerlerinden olan Ramazan ve Kurban Bayramları maalesef “Tatil Bayramına” dönüştü veya dönüştürüldü!
Bir de bugünkü yaşadığımız sıkıntılı halimize bakıp corona gibi büyük bir belaya niye çarptırıldığımızı çok çok düşünmeliyiz.
Toplumsal barışın en önemli araçlarından olan bayramlarımızı bayram olmaktan çıkarıp tatile dönüştürmek isteyenlerin karşısında duralım; zor olsa da direnç gösterelim.
Çocuklarımızın hayatında bayram hatıraları yer alsın, bayram denilince aklına tatil gelmesin.
Çocuklarımız bayram tatili denince bayram tatillerini hangi turizm merkezinde geçireceklerini sormasınlar.
Yanlış anlaşılmasın, kimsenin tatil yapmasına falan karşı değil; bayram tatillerinin akraba, komşu ve yakınlarla geçirilmesinden yanayım.
Çocuklarımıza bayramların akraba ve yakınlarıyla geçirilmesinin güzelliğini, hazzını yaşatalım ki, büyüyünce özlemle hatırlayacağı bayram hatıraları olsun.
Ayrıca, bayramın güzelliğini yaşaması çocuklarımızın da hakkı olup bu haktan onları mahrum etme hakkımızın olmadığını bilelim.
Büyüklere ziyaretin ne kadar önemli olduğunu öğretelim; zaman zaman birlikte başta dede ve ebeleri olmak üzere diğer akrabalarına ziyarete gidelim.
Sizin de bir gün kapının zilinin çalmasını bekleyeceğiniz günlerinizin olacağını unutmayınız!
Bakınız çocuklarımız teknolojinin esiri durumundalar. Hiç olmazsa sene de üç beş gün bayram ziyaretleri ile bu esaretten kurtulsunlar.
Elbette ki, sadece bayramlarda değil, bayram harici günlerde de çok ara vermeden imkanlar dahilinde büyüklerimizi ziyaret edelim.
Aradan yıllar geçse de çocukluğumuzun bayramlarını özlüyor, ahirete intikal etmiş yakınlarımızı özlemle içimiz burkularak anıyoruz.
Çocukluğumuzun bayramları tam bir “Bayram Sevinciyle” geçerdi.
Köyümüzün her mahallesinde misafir odaları vardır. Bayram namazından sonra bu odalarda evlerden sinilerle gelen yemekler çoluk çocuk birlikte yenirdi.
Yemekten sonra küçükler büyüklerin ellerini öperek bayramlaşıp şekerleri aldıktan sonra köydeki diğer odalara giderek büyükleri bayramlayıp şekerlerini alırlardı.
Tabi ki, şeker çocuklar için çok çok önemli; hele hele o yıllarda çok daha önemliydi!
Her ne kadar Ramazan Bayramımıza “Şeker Bayramı” denilmesi doğru olmasa da; denilmesinde dağıtılan şekerlerin çok önemli bir yeri olduğu gerçeğini de kabul etmeliyiz.
Hemen hemen her bayramla ilgi yazı ve konuşmamda Mehmet Çavuş emmimin şekerine ayrıca yer veririm.
Bugün çok çeşitli şekerler olsa da o şekerin yeri bir başkaydı ve bu şekeri hiç unutmam!
Başta şehit yakınlarımız olmak üzere tüm Müslümanların Mübarek Ramazan Bayramını tebrik eder, ahirete intikal edenleri Allah(c.c.)’tan rahmet niyaz ederim.