Bir bayram daha biterken sevinç, hüzün, mutluluk, üzüntü hepsini bir arada yaşadık.
Mü'minler; Allah'ın emrini yerine getirmek maksadıyla, bir ay boyunca imsak vaktinden aksama kadar en tabii hakları olan yemeyi, içmeyi terk ederek insani adeta melekleştiren oruç ibadetinin manevi zevkini duyarlar.
Oruç, Farsçadan Türkçeye geçmiş bir kelimedir. Kelimenin aslı “Ruze”dir. İlk başlarda “Oruze” olarak kullanılmış; daha sonra “Oruç” şeklinde söylenmeye başlanmış ve bu şekliyle halk diline yerleşmiştir. Arapça karşılığı “savm” ya da “siyam”dır.
Ramazan orucunun bir sonucu olarak mü’min gönüllerin “Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını” mânâsında buluştuğu manevî huzur atmosferidir.
Görevini hakkıyla eda etmiş olmanın verdiği daimî huzurun gölgesinde ve “Reyyan” kapısına namzet olanların, hak katında makbuliyetinin adıdır.
Dini Bayramlar; Allah’ı bir, peygamberi bir, kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes günlerdir.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de:
"Şüphesiz mü'minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin..." (53) buyurarak bütün Müslümanların kardeş olduğunu bildirmiş, birbiri ile dargın olanlar varsa, bunların aralarının düzeltilmesini diğer Müslümanlara görev olarak vermiştir.
Müslümanların birlik ve beraberliği üzerine titreyen Sevgili Peygamberimiz de, din kardeşliğine gölge düşüren davranışlardan sakınmanın gereğine dikkatimizi çekerek söyle buyurmuştur:
"Bir Müslümanın din kardeş ile üç günden fazla dargın durması helal olmaz." (54)
Dargınlığın uzun süre devam etmesinin, çok büyük bir günah olduğunu da su sözleri ile ifade etmiştir:
"Bir kimse Müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur." (55)
Müslümanların arasının açılmasına ve toplumda birlik ruhunun zayıflamasına sebep olan kin, haset ve düşmanlık duygularını kalplerimizden söküp atarak bunların yerine insan sevgisini ve kardeşlik duygularını yerleştirip, dargınlıklara son verdiğimiz takdirde, bayram iste o zaman gayesine ulaşmış olacaktır.
Bayram şuurlu olmaktır. Ramazanın uhrevîliğini unutmadan, tatil niyetiyle bayramı yaşamamaktır. Dünyeviliği çağrıştıran ifadelerle değil, uhrevîliği yaşatan ifadelerle bayramlaşmaktır.
“Şeker Bayramı” değil, “Ramazan Bayramı” demektir. “İyi bayramlar” değil, “Bayramınız ‘mübarek’ olsun” demektir. “Doyasıya eğlence” değil, “doyasıya tefekkür” demektir.
Bayram sıla-i rahimdir. Mümkünse uzakta olan anne, baba ve akrabalara gitmektir. Var olan bağları daha da güçlendirmektir. Gitmek mümkün değilse, onları mutlu edecek şekilde hâl ve hatırlarını sormaktır.
Sözümüzü Resulullah (s.a.v.) in bir hadisiyle noktalayalım:
“Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.”[5]