Barış MANÇO’nun, “Bugün bayram/Erken kalkın çocuklar/Giyelim en güzel giysileri/Elimizde taze kır çiçekleri/Üzmeyelim bugün annemizi” nakaratının yer aldığı şarkısını her duyduğumda duygulanır, çocukluğumun bayramlarına dair bazı hatıralara dalar giderim.
Eminim hepinizin geçmişe dair bir bayram hatırası var ve hatırladıkça sevinçle hüznü birlikte yaşarsınızdır.
Çocukluğumuzun bayramları tam bir “Bayram Sevinciyle” geçerdi. Köyümüzün her mahallesinde misafir odaları vardır. Bayram namazından sonra bu odalarda birlikte yemekler yenir; yemekten sonra küçükler bayramlaşmaya çıkar, büyükler odada oturur gelenlerle bayramlaşırlardı.
Odaya şekerler getirilirdi. Getirilen şekerlerden “Mehmet Çavuş Emminin Şekeri” değişik, tarifini yapamayacağım bir şekerdi. Çocukluğumun bayram hatıralarında “Mehmet Çavuş Emminin Şekeri” her zaman birinci sıradaki yerini korumuştur.
Bayramların dini işlevinin yanında sosyal işlevleri de vardır. Toplumsal barışın en önemli araçları bayramlarımızdır.
-Bayramlar birlikte olmadır, kaynaşmadır, küslerin barışmasıdır!
-Teknolojik gelişmeler sonucu yalnızlaşan bireylerin birlikte olmasıdır, bayramlar!
Yaşanan sosyal bunalımlar her geçen gün bayramların önemini zayıflatmakta, akrabalık bağlarını koparmaktadır.
Toplumsal bütünlüğümüz için bayramlara dünden daha fazla bugün ihtiyacımız olmasına rağmen insanımızın küçümsenemeyecek bir kısmı bayramlarını ana babalarıyla, yakınlarıyla, komşularıyla geçirecekleri yerde tatil beldelerine koşuyorlar!
Maalesef, dini bayramlarımız “TATİL BAYRAMINA” dönüştürülmüştür.
Her bayram öncesi, 06 plakalı araçların 07 plakalı şehrimize akın ettiklerini, babamın evi Konya-Antalya karayoluna yakın olduğu için görüyorum. Geçen yıl bayram dönüşü Antalya-Konya karayolunun belli bölümlerinde trafik tıkandığı medyada yer almıştı.
Çocuklarımız köyünü, kentini; akrabasını, yakınını, komşusunu bilmiyor ve değerlerinden kopuk yaşıyor.
İşte böyle olunca bayramları, “TATİL BAYRAMI” olarak görüyorlar.
Bayramını tatil beldelerinde geçiren çocuklarımızın, “Çocukluğunun Bayram Hatıraları” yerine tatil hatıraları olacak; kuşaklar kucaklaşamayacak; dedeler, nineler torunlarına ellerini öptüremeyecekler.
Bayramları ana babamızla, yakınlarımızla, mümkünse memleketimizde geçirelim. Dost, akrabalarla birlikte olalım. Çocuklarımıza akrabalarımızı, büyüklerimizi öğretelim; uzak yakın akrabalarla tanıştıralım.
Unutmayın, bir gün gelir sizde çocuklarınızı, torunlarınızı dört gözle bekleyebilirsiniz; beklersiniz de kapınızı çalan olmayabilir!
Ayrıca, farklı memleketlerden evli olan çiftlere de bir çift sözüm var! Bayram sevincini bayram hüznüne dönüştürmeyiniz! Mümkünse, bayramın yarısını bir yer de diğer yarısını bir yerde; mümkün değilse bir bayram bir yerde diğer bayram bir yerde geçiriniz.
Bayram güzelliktir, güzeli çirkinleştirmeyelim; hele hele bayramı drama dönüştürmeyelim.
Her şey gelir geçer; gelip geçen günlerin hatıraları hep güzel olsun; hatırladıkça, içimize burukta olsa bir sevinç dolsun.
Güvenlik güçlerimizin ülkemizin bütünlüğü, insanımızın huzuru için büyük bir mücadele verdiği, her gün şehitlerimizin olduğu, büyük acıların yaşandığı bir bayrama daha girmiş bulunmaktayız. Hepimiz, yaşanan acılara karşı duyarlı, milli birlik ve beraberliğimiz korunması için sorumluluk içinde hareket etmeliyiz.
Başta şehit yakınlarımızın acılı aileleri olmak üzere; ülkemiz ve insanımızın huzuru için savaşan güvenlik güçleri, aileleri ve tüm Müslümanların Ramazan Bayramını tebrik eder; Yüce Rabb’imden herkesin sevenlerine sağ salim kavuşmalarını en içten duygularımla niyaz ederim.
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA