Uzun uzun zaman önce, memleketin birinde, çalışanların kıymetini, bilmeyen, çalışanların hakkını vermeyen bir şehir varmış. Şehir haddizatında öyle bir şehir değilmiş amma, bazı insanlar yüzünden işin içinden çıkılmaz hale getirilmiş.
Ustalar kendi aralarında yüz yıllardır bilinen bir kuralı nalıncı keseri gibi kendine yontarlarmış. İşleri zorlaştırır, ekmeği bir gün aslanın ağzına, bir başka gün kaplanın pençesine, bir başka gün kartalın kanadına yükler, kendilerine göre iş arayan, iş isteyen gençlerle alay ederlermiş.
Bu işi eğlence haline getirmişler.
Onlarla tartışan Bedesten Ağası, kalp krizi geçirmiş, oracıkta düşüp ruhunu teslim etmiş.
Ustalar daha da şımarmışlar. Koskoca ağa bile bize dayanamadı. Öldü gitti demişler. Halbuki, kendisini severdik. Bu işten vazgeçin dedi. Bizce hangi işten dedik. Ekmekle bu kadar oynanmaz dedi. Bizde oynamıyoruz, ekmeği değişik hayvanlara yükledik, insanların şansını artırdık. Seçenekleri çoğalttık dedik, kaldırın bu işi dedi, o kadar kolay değil dedik, arkadaşımızın birinin yakasına yapıştı. Oracıkta öldü gitti valla billa biz masumuz demişler.
Yalancıların şahitleri çok olur derler. Kadı Efendi olayı tahkik ettiğinde, Bedestenin yarısı, bu yalancılara, bu sahtekarlara, şahitlik etmiş. Bir Allah’ın kulu da çıkıp, bu yalancıların ahvali budur dememişler.
Bu ustaların elebaşısı ve akıl hocası, tayfasını başına toplamış, ustalar demiş, artık bizim günümüz geldi. Bundan böyle Bedesten Ağası benim olmam icap eder. Vali Paşamızla görüştüm. Bugün yarın hakkımızda bir ferman gelir diye bekliyorum.
Tayfası yani ekibi Allah ömürler versin ağam demişler. Sen Ağa ol yeter ki, bu Bedesteni hizaya getirmek işini de bize havale et.
Onlar kendi aralarında ne yapacaklarını konuşurlarken, Vali Paşanın yanına Payitahttan bir adam çıkmış gelmiş. Elindeki fermanı uzatmış. Vali Paşam demiş, Sultanımız, beni bu şehrin Bedesten Ağası olarak görevlendirdi. Bu iş teamüllere uygun görülmese de, Sultanımızın vardır bir bildiği diye düşündüm huzurunuza geldim demiş.
Vali Paşa, Sultanımız nasıl uygun görürse o demiş. Sana hayırlı olsun. Eski Bedesten Ağasının dükkanı senin. Var git ne iş yapacaksan yap diyerek göndermiş.
Bedesten Ağasını gönderdikten sonra, içeri güvendiği ulaklardan biri girmiş. Vali Paşam demiş, size bir haber geldi. Vali Paşa haberin yazılı olduğu vesikayı okumuş, yüzü karmakarışık bir hal almış.
Yeni Bedesten ağasının geldiği Bedestende öyle bir yankılanmış ki, Bedesten ağası olmayı bekleyen usta bu işe fena bozulmuş. Toplamış ayaktakımı tayfasını, bu ağaya demiş adım attırmayacaksınız. Ya kalpten hücceten gider, yada kaldırırız bir gece yarısı ortadan.
Yerin kulağı vardır derler. Bu konuşmayı işiten çıraklardan biri, sessizce çıkmış dükkandan, doğruca Bedesten Ağasının dükkanına varmış. Ağanın kim olduğunu öğrenince , Ağam demiş bir maruzatım var, yalnız görüşebilir miyiz?
Sonrada olan-biteni ta…başından beri ne duydu ne gördüyse tek tek anlatmış.
Ağa, adamlarından birini, ustaya göndermiş. Ertesi gün ağa çıkmış gelmiş, dükkana…
Bedesten Ağası, bak usta demiş, bundan böyle yok ekmek aslanın ağzındaydı, yok kaplanın pençesindeydi, yok kartalın kanadındaydı hikayesine son vereceksin. Vermezsen bu şehirden gideceksin. Usta biz demiş senin gibi çok ağalar gördük. Yol yakınken, ilk kervana katıl geldiğin yere geri dön. Dikkat ette, yolda belde başına bir hal gelmesin. Sen buradan tez git ki, belli mi olur Bedesten Ağası olma ibresi benden yana döner.
Bedesten Ağası, hodri meydan demiş, Senin gibi kendini bilmezleri, Bedesten Ağası katillerine bundan böyle fırsat vermeyeceğim. Dönmüş adamlarına, atın şu densizi dışarı demiş…Bir daha Bedesten Ağasının karşısında nasıl konuşulur, huzuruna nasıl girilir öğrensin…
Usta hışımla çıkmış gitmiş dükkanına…Başına toplamış ne kadar adamı varsa…
Herkes ne yapacak tek tek anlatmış. Adamlar yeni Bedesten Ağasının adamlarına gördükleri yerde saldırmışlar, tuzaklar kurmuşlar. Kavga dövüş aylarca sürmüş…
Usta, Vali Paşaya çıkmış. Vali Paşam demiş, sen bizim taraftasın değil mi?
Az biraz sabret, bu Bedesten Ağasının kellesini ayaklarının dibine atacağım.
Vali Paşa, bu işten vazgeç usta demiş, onun ardında Sultanımız var. Ona dokunursan, Sultan bu şehirde taş üstünde taş, gövde üzerinde baş bırakmaz.
Usta, ben demiş onu yok edebilecek güce sahibim. Bedestende herkes benden yana. Bazı olayları birkaç gün görmeyin, bana çok değil iki gün verin, söz ondan sonra bu şehirden gideceğim.
Vali Paşa tamam demiş, sana iki gün. Usta ve adamları Vali Paşanın konağından hızla çıkmışlar. Şehrin meydanlarından birinde toplanmaya başlamışlar. Ne Subaşı, ne de muhafızlar olaylara müdahale etmiyorlarmış.
Bedesten Ağası, kendi adamlarını toplamış, kimse demiş bedesten dışarıya çıkmayacak. Savaş olacaksa, burada olacak. Bu arada, ne kadar eli kılıç tutan, ok atan genç varsa, Bedesten Ağasının yanına gelmişler. Ağam demişler, biz bu çapulculardan çok çektik, Vali Paşa bunların yanında, Subaşı bunların yanında, kaybettiklerini anlarlarsa, muhafızlar sana ve adamlarına kastedecekler, bunun haberini aldığımız için yanına geldik.
İsyancılar meydanda kalabalıklaşmışlar. Tam o sırada, kalenin kapıları açılmış. İçeri yüzlerce atlı muhafız girmiş. Doğruca atlarını meydana sürmüşler. Önlerine kim çıktıysa, yakalamış, karşı çıkanların kellesini almışlar.
Muhafızların bir kısmı da, Subaşı ve muhafızlarının etrafını çevirmişler. İsyancılar neye uğradıklarını şaşırmışlar. Usta ve yakın adamlarının hepsi yakalanmış.
Şehre giren muhafızların komutanı, Vali Paçanın konağına varmış. Elindeki fermanı Vali Paşaya verince, Vali Paşa hiçbir şey demeden, makamından çıkmış, yanına ailesini, birkaç adamını ve Kadı Efendiyi de alarak, şehirden çıkıp gitmiş.
Birkaç gün sonra, şehre yeni gelen Kadı Efendi, usta ve adamlarını huzuruna çağırmış.
Anlat usta demiş, bu ne menem hırstır. Bu şehrin gençlerine neden zulüm eyledin. Bedesten Ağasından ne istedin? Ölümüne neden sebep oldun?
Usta, yalan Kadı Efendi Hazretleri demiş. Hepsi yeni gelen Bedesten Ağasının başının altından çıktı.
Kadı Efendi, şehirde kim konuşmak istediyse herkesi dinledikten sonra, Bedestendeki esnafı meydanda toplamış. Payitahttan demiş bir heyet geldi. Bu heyet bir aydan ziyade olayları tetkik etti ve bir rapor hazırladı. Bu şehirde size verilen esnaflık hakkını kötüye kullanmışsınız. Kötülerle işbirliği etmişsiniz. Size kim mani olmaya kalksa, onu ortadan kaldırmışsınız.
Sultanımızın fermanıyla, Bedesten esnafından adlarını okuduklarım bugünden tezi yok, bu şehri terk edecekler ve bir daha bu şehre gelmeyecekler. Bu fitnenin başı olan Usta ve yakın adamları için kararımı yarın bildireceğim. Esnaflar arasında bir feryadı figan başlamış. Biz demişler şeytana uyduk, bu kötülerin peşine takıldık, Sultanımız bizi bağışlasın.
Kadı Efendi’den sonra, Bedesten Ağası, ey ahali demiş, birkaç yürekli genç durumu anlatmasaydı, bu kadar tafsilatlı bilgilere ulaşamayacaktık. Sizlerde hiç mi Allah korkusu yoktur. Bu adamlara ses çıkarmayan, koruyan, kollayan destekleyen de sizler değil misiniz?
Ölen rahmetli Bedesten Ağası benim babam olurdu. Beni küçük yaşta okumaya gönderdi. Bugüne kadar doğduğum şehre çocuk yaşlarımdan sonra bu ilk gelişim. Babam ölünce, Sultanımız beni bu işe görevlendirdi. Bundan böyle herkes liyakati neyse ona göre işe girecek, kimse kimseyi kayırmayacak, hak edenin hak ettiği elinden alınmayacak bu böyle biline…
Eşraftan isyancılara yardım eden bazı hatırlı kişilerde o gün şehri terk etmişler.
Şehir bir anda sakin, sessiz, gürültüsüz bir hale bürünmüş.
Şehir şehire, Vali Paşa Vali Paşaya, Kadı Efendi Kadı Efendiye, ahali ahaliye, Bedesten Bedestene, usta ustaya, Subaşı Subaşıya, Bedesten Ağası Bedesten Ağasına benzer
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…