Yaklaşık 3 ay önce araştırmacı yazar Fatih Babaoğlu ile birlikte Bir Eşrefoğlu Romanı adıyla bir roman yayınladık. Aslında iki kişi tarafından bir roman kaleme alınması sıklıkla rastlanan bir durum değil. Daha önce örnekleri istisnai olarak da olsa görülmekle birlikte, bu durumun pek kolay ve yaygın bir şey olmadığı da ifade edilebilir. BEĞ romanı bir tarihi roman olarak Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte, Anadolu’da kurulan pek çok beylikten biri olan Eşrefoğulları Beyliği’nin hikâyesini konu ediniyor. Roman 13. yüzyılın sonlarında Horasan bölgesinden obasıyla beraber Anadolu’ya göç eden Eşref Bey’in merkezini oluşturduğu bir göç hikâyesi üzerine kurgulanmış bulunuyor. Romanda Horasan bölgesinde yaşayan Türkmenlerin Anadolu’ya yaptıkları yolculuk tarihi hakikatlerin arasında büyük bir titizlikle tasarlanmış bir aşk arayışı şeklinde ele alınıyor. Roman Eşref Bey ve obasının aylarca süren bu yolculuğunu aşk hikâyesi etrafında doludizgin anlatırken Türk İslam töresinin pek çok özelliğini yolculuk sırasında yaşanan türlü türlü hadiseler arasına serpiştirilmiş bir şekilde bulabilirsiniz.
Aslında Eşrefoğluları dönemini ele alan bu proje bir üçleme seklinde planlandı. Eşref bey ve onun hikâyesinin anlatıldığı birinci ve “Beğ” adıyla yayımlanan bu romanı, “Sultan” adını taşıyacak olan ikinci Roman takip edecek. Eşrefoğlu Süleyman Bey döneminin, Eşrefoğlu Cami’nin ve Beyşehir’in inşasının ele alındığı Sultan romanından sonra Seyyid adındaki üçüncü romanda Seyyid Harun Veli Hazretlerinin göç hikâyesi ve Seydişehir’in kuruluşu işlenecek. Üçleme şeklindeki bu hikâyenin ilk bölümü okuyucular tarafından çok beğenildi. Aldığımız tepkiler öylesine olumlu ki daha ilk romanın tanıtım ve imza günleri bütünüyle hayata geçirilmeden 2. ve 3. romanın bir an evvel yayımlanması talepleriyle karşılaştık. Hatta Beğ Romanı Beyşehir ilgili ve yetkililerince henüz sahiplenmemişken Akşehir ve Seydişehir gibi kentlerde vatandaşlar, sivil toplum yetkilileri ve yerel idareciler tarafından romana büyük bir alaka gösterildi. Bu durum bizi başta Seyyid Harun Veli ve Nasreddin Hoca olmak üzere planladığımız romanların bir an evvel hayatta geçirilmesi konusunda büyük bir moral desteği sağlamış oldu. Böylece bu durum Beyşehir’de tarihte ilk defa yapılan ve 3 hafta süren kitap fuarına romanımızın girişine ambargo koyulmuş olması nedeniyle ortaya çıkan hayal kırıklığı, şaşkınlık ve üzüntüyü bir nebze olsun hafifletti. Kitap fuarı Beyşehir için inanılmaz bir hizmet. Organizasyonunda ve tertibinde emeği geçenlerden Allah razı olsun. Tebrik ve takdir edilmesi gereken harikulade bir iş yapılmış. Lakin Her ne sebeple olursa olsun, akademik hayatını Beyşehir vakfetmiş birisi olarak Beyşehir’le ilgili onlarca makale, Beyşehir Gölü ile ilgili bir kitap sahibi ve ilk defa Eşrefoğluları ile ilgili yazılmış bir romanın yazarı olarak Beyşehir kitap fuarının dışında bırakılmış olmak ebetteki bizi üzdü. Ancak bize Beyşehir veya Beyşehirliler sahip çıkmasa da, biz bir Beyşehir evladı ve sevdalısı olarak Beyşehir için Konya için Türkiye için hiçbir beklentimiz olmadan yazmaya üretmeye gençliğimizi, nefesimizi ve bütün enerjimizi vatanımız ve memleketimiz için harcamaya devam edeceğiz. BEĞ’i daha doğmadan öldürenler, bir gün ebetteki hakkını ona teslim etmek durumunda kalacaklardır.