“BEN ARTIK ÜŞÜYOR, ISINAMIYORUM”

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (287)

 

Hz. Mevlâna buyuruyor: “Şems –kuddise sirruh- bana bir şey öğretti: “Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin! Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum.”

 

Türk mutasavvıflarından olan Mehmed Muhyiddîn Üftade hazretlerinin türbe-i şerifleri ve camisi, tarih kokan turistik Bursa’nın Yerkapı semtinde, şehre hakim ve Uludağ’a nazır bir burç üstünde ve yaşı selviler ile hamuşanların gölgesinde lâhuti bir manzara arzeden bir yerde bulunuyor.

Bursa Ulu Camisinde kıldığım Cuma namazından ve Kebap İskender’de karnımı doyurduktan sonra Bursa Kalesi’ne doğru adımladım. Orhan Gazi’nin 23 yıl boyunca kuşatma altında tuttuktan sonra fethettiği Bursa; beş yüz yıl tüm dünyaya hükmeden Devleti Aliyye Osmaniyye’nin temellerinin atıldığı güzel bir şehir. İki bin iki yüz yıllık tarihi boyunca her kuşatmaya direnen, her metrekaresinde ayrı bir tarih yazılan Bursa Kalesi’nin sur ve kapıları yeniden gün yüzüne çıkmasına çok sevindim. 3 bin 400 metrelik sur duvarı, 67 kulesi ve 5 kapısının yeniden ortaya çıkarılmasında Bursa Büyükşehir Belediyesinin çalışmaları takdire şâyan. M.Ö.327 yılında bağımsız bir krallık haline gelen Bithynialılar tarafından inşa edilen ve Roma, Bizans ile Devlet-i Aliyye Osmaniye’ye ev sahipliği yapan Bursa Kalesi’nin Saltanat Kapı, Yer Kapı, Fetih Kapı, Kaplıca Kapı ve Zindan Kapı olmak üzere beş adet ana kapısı var. İlk plan kurgusunun ünlü Kartacalı komutan Hannibal tarafından yapıldığı tarihi kaynaklarda

ifade edilen Bursa Surları, Bithynia Kralı I. Prusias (M.Ö.232-192)tarafından yapılmıştır. XI. asırda Selçukluların işgalinden, Osmanlıların şehri ele geçirmesine kadar geçen, yâni 13. yüzyıla kadar olan sürede Bursa, Bizans’ın sınır kalesi olarak kalmıştır. Bu arada Tahtakale semtinde bulunan Taht-ı Kale Kapısının da aslına uygun olarak inşa edilerek 2012 yılında tamamlandığını belirtmek isterim. Osmangazi Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Bursa Kalesi’nin üzerinde kitabesi bulunan Saltanat Kapısı’ndan sur içine girerek Yer Kapı ve üzerinde besmele bulunan Taht-ı Kale’den çıkış yaptım. Üftade hazretlerinin türbesine bu kale kapısının sağ tarafındaki merdivenleri tırmanmak suretiyle ulaşmak da mümkün. Bu sur içerisinde Lala Şahinpaşa Medresesi, Veled-i Yaniç Camii, Satı Fakih Camii, Oruçbey Türbesi, Lâmi Çelebi Kabri, Şimşirdede Kabri, İsabey Fenari Camii, Alaaddin Bey Camii, Kavaklı Camii, Haraççıoğlu Medresesi, Darul Kura, Yerkapı Camii, Eskici Mehmet Dede Kabri ve Aş Evi, Somuncu Baba Evi ve Fırını ile Uludağ Milli Parkı bulunuyor.

Ben yürüyerek gezdiğim için bu mekan ve mabedlerin ekseriyetini zamanımın elvermemesi dolayısıyla tamamlayamadım. Üftade Camisinde bir müridi bulmama ve Somuncubaba ile diğer tarihi yerleri bana gezdirmek için söz vermesine rağmen benim, vaktimin sınırlı olması dolayısıyla bu ziyaretlerimi gerçekleştiremedim. Somuncu Baba ve Süleyman Çelebi, beni tekrar Yeşil Bursa’ya davet ettiler. Bursa’nın tarihi ve turistik yerlerini adımlarken huzur bulduğum mekanlarda abdest tazeleyerek namazlarımı eda etmeyi daha huzur bulduğum için uygun gördüm. Azizi olan suyun kuvveti sayesinde ferahlıyor ve Allah’ın huzurunda kıyama durup secdeye vardığınızda içinizi inanılmaz bir huzur kaplıyor. Üftade hazretlerinin türbe ve camisinin bulunduğu mekan aslında bir külliye. Bu haziredeki tarihi mezar taşları bile insana huzur veriyor. Caminin tabelasında Hz. Mevlâna’nın güzel beyitleriyle karşılaştım. Caminin İmam Hatibi Orhan Diker, Mevlâna Muhammed’den paylaştığı on hikmetli sözlerinden siz kıymetli okurlarım için seçtiğim beyit şöyle: Mevlâna Hazretleri buyuruyor: “Şems –kuddise sirruh- bana bir şey öğretti: “Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!. Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum.”

A güzel dostlar! Yeşil Bursa’dan Mevlâna şehri Konya’ya döndüğümden beri vücudum, akşamları ateşler içerisinde yanmasına rağmen ben artık ısınmak nedir bilmiyorum. Benim hastalığıma çare olacak manevi bir hekim acaba imdadıma yetişir mi?..

Kalplerin manevi hekimi Mevlâna Celâleddîn Rûmî buyuruyor ki:

“Sağlık, sıhhat, âfiyet ve huzur çağında herkes dosttur. Ama dert çağında, gam vaktinde Allah’tan başka eş dost nerede?” diye boşuna lâf etmemiş.

‘Göz gördüğünü sevmez, sevdiğini görür’müş ya, bizimkisi de işte öyle bir şey.

Tasavvufî hayatı Hızır aleyhiselamla birlikte tanıyan Üftâde hazretlerinin menevi huzuruna daha henüz varamadım ve onun ilim ve feyzine dalamadım.

Üftâde Efendi’nin sandukaları başında bulunan Aziz Mahmud Hüdâî Efendi’nin Hz. Pîr’e yazmış olduğu manzum medhiyesini de paylaşamadım. Beni mazur görünüz, Pazartesi buluşmak dileğiyle.

 

PAZARTESİ: Tasavvufu kimden öğrenelim? Üftade’den mi, Emir Sultan’dan mı?..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.