Ben eski Ahırlı’mı özledim

Hüseyin Kutlu

Her insanın mazisinde şüphesiz ki unutamayacağı güzellikler vardır. Kimi çocukluğunu özler kimi gençliğini. Kimi bir sevdiğini kimi birinin sevgisini! Kimi birinin gittiğini kimi birinin geldiğini…

Özlenen ne olursa olsun güzeldir, özeldir…

Ne demiş şair; Özlemek güzel şey özlüyorsa özlenen, Beklemek güzel şey gelecekse beklenen…

Şüphesiz ki benim de satır aralarında gizli özlemlerim var. Ama ben özel özlemlerimin yerine memleket özlemlerimden bahsetmek istiyorum.

Ben memleketimi özlüyorum. Memleketimin eski güzelliklerini özlüyorum. Güzel memleketimin unutulmaya yüz tutmuş geleneklerini özlüyorum.

Kısacası ben dedelerimden dinlediğim ‘Köy’ olan Ahırlı’mı,

Anamdan, Babamdan dinlediğim ‘Nahiye’ olan Ahırlı’mı,

Daha sonrası kendi yaşadığım çocukluk yıllarımın İlçesi olan Ahırlı’mı özlüyorum.

Dedelerimden dinlediğim ‘Köy’ olan Ahırlı’da yaşananlar anlatılırken o yıllarda yaşamamış olmanın hüznünü yaşadım hep.

Anamın babamın anlattığı ‘Nahiye’ olan Ahırlı’daki güzellikleri dinlerken gözlerim buğulandı ister istemez.

‘İlçe’ olan Ahırlı’da kendi çocukluğumda yaşadığım anılar aklıma gelince ise içimi tarifsiz bir eziklik kapladı.

Eziklik diyorum çünkü gerçekten yüreğim ezikti. Dedelerimizin yaşadığı Ahırlı, Ana babamın yaşadığı Ahırlı, çocukluğumun geçtiği Ahırlı ile şu an yaşadığımız Ahırlı arasında ki uçurumu görünce yürek tabi ki ezilir.

Dedelerimizin ninelerimizin yaşadığı güzel gelenekler, anne ve babalarımıza kadar uzanmış. Ancak niye yalan söyleyeyim korkum o ki bizlere çok az bir kısmı kalan geleneklerimiz bizden sonra ki nesillerde tamamen yok olup gidecek.

Karamsar olmak ta yanlış mıyım diye zaman zaman düşünmedim değil. Ama inanır mısınız haklı çıkmamak için mantıklı bir doğru aradım ama bulamadım.

Güzel geleneklerimizin bitip gittiğini bayram sonrası şekerliklerde kalan şeker lokumu görünce daha iyi anladım. Eskiden kilolarca şeker lokum bayram süresince yetmezken şimdilerde yarım kilo şeker ile bir bayramı geçiştirir olmuşuz.

Bir zamanların kireç badanalı, cumbalı, balkonları rengârenk çiçeklerle bezeli evlerin güzellikleri gözümün önüne geldiğinde ne kadar özlem doluyorsam bu gün viraneye dönen evleri görünce bir o kadar öfke doluyorum.

Geçmişimizin Bektaşileri, çömez dayı, katip emmi, ormancı, macur, , gibi isimlerin bir birlerine yaptıkları akıl almaz oyunlara ne kadar hoşgörülü davrandıkları gerçeği ile bu günün bir kıvılcım bekleyen el bombası gibi öfke dolu gençleri bağdaştıramıyorum bile.

Tüm bu güzellikleri düşününce geçmişten günümüze ne çok şeyin değiştiğine tanık olmak memleket sevdalısı birisi için kolay olmasa gerek.

Ahırlı için aslında yazılması gerekenler çok uzun ama ben bu özlemlerime Ahırlı’nın iki güzel ismi Galip Bilge ve Mehmet Uzal büyüklerimizin yıllar önce kaleme aldıkları destanlardan sadece ikişer dörtlük ile veda etmek istiyorum,

Çamlar hep budanmış, başları yoluk / Kocamar oluğu ve Çatal oluk

Damlamca, odurga hep birden soluk / Boylasın suyunda hayır kalmamış

Cayır cayır yanıp sıla derdinden / Can verirsen eğer, sen kederinden

Bilmemde ne fusun var doğduğum yerde/ Hey Galip bu ateş çıkmaz teninden

Avukat Galip Bilge

******

Göklere ulaşan dumanlı dağlarını / Şırıl şırıl akan soğuk pınarlarını.

Doruklara taç olan, o beyaz karlarını/ Özler gibi özledim, inan ki Ahırlım…

Yoksulluğa dayanan bütün dertlerini / Severim insanlarını hele mertlerini.

Özveride bulunan, konuk severlerini / Sever gibi severim, inan ki Ahırlım…

Öğretmen Mehmet Uzal

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.