Başkaları ne der bunu bilemem ancak bugün saat 10’da Ankara arena Salonu‘nda başlayacak AK Parti 1. Olağanüstü Kongresi sonrası AK Parti Genel Başkanlığı’na ve dolayısıyla bilahare Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na seçilecek AK Parti Konya Milletvekili ve el’an Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hem ülkemiz için hem de şehrimiz için büyük bir kazanç.
MHP’li, SP’li, CHP’li birçok dostumuzun sözle eleştirse bile gönülde imrendiklerini fark ettiğimiz bir kişilik kendisi.
Her şeyden önce Konyalı deyimle bir “çıtak.”
Konya’daki latifelerin gözde malzemesi “tozlu-çıtak” zıtlaştırmasını canlandırmak gibi bir niyetim yok ama bilinir ki çıtaklar gerçekten metanetli, dayanıklı, güvenilir, zeki, tuttuğunu koparan kişilikler olarak bilinir.
Aralarında bu sıfatlara aykırı kimseler yok mudur?
Vardır elbette, ama yekûn içinde göze batan bir ağırlığa sahip olamaz bu kişiler.
Bundan yaklaşık 13 yıl önce o dönem yazı işleri müdürlüğünü yaptığım Tezkire dergisinde sevgili Ahmet Demirhan kardeşimin Davutoğlu ile yaptığı 11 Eylül’de ABD’de gerçekleştirilmiş ikiz kuleler saldırısıyla uluslararası ilişkiler, küresel siyaset ve devletler arası mücadeleler bakımından açılmış yeni safhayı konu edinen bir röportajını okumuştuk.
Gerek o röportajda gerekse Stratejik Derinlik’te Ahmet hoca yeni küresel siyasetin kodlarını çözüyor, anlaşılır ve uygulanabilir bir vizyonu önümüze seriyordu.
Birileri 12 yıllık AK Parti iktidarı sonrası gerek Ortadoğu’da gerekse dünyanın geri kalanında oluşan manzarayı sözde “eleştirel” bir okumaya tabi tutarak Türkiye’nin bu manzara içindeki yerini son derece kötücül bakışlarla yorumlasa da, özellikle 2001 krizi sonrası ülkenin içinde bulunduğu ve uluslararası arenada tuttuğu yerle kıyaslarsak eleştirilerin art niyetli olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.
Hayatları boyunca Türk milliyetçiliği yapıp da bir gün olsun Orhun Abideleri’ne gidemeyen, Doğu Türkistan’daki mazlum kardeşlerimizle canı gönülden kucaklaşamayan kişilerin yaptığı eleştiriler bir yerden sonra pek umursanacak türden eleştiriler olmasa gerek.
Tarih bilgileri ve dolayısıyla tarih ve medeniyet şuurları eksik bazı kişilerin, halkın AK Parti’ye teveccühünde Davutoğlu’nun, Gül’ün, Babacan’ın ve tabii ki şimdiki cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın başarılı yönetimlerinin etkisini göz ardı etmelerine de şaşırmıyoruz.
Bizi şaşırtan en önemli şey, son iki yıldır bir fitne ve fücur odağı olmaktan başkaca bir anlam taşımayan bazı odakların, yollarının önünde Kıblekayası gibi dimdik duracağını ilan eden Davutoğlu’na karşı yelden başka bir anlama gelmeyen türden yalanlarına devam etmeleri…
Rüzgâr ne kadar şiddetli eserse essin bu metanetli kayadan aparacağı herhangi bir şeyin olmadığını bilmedikleri düşünülemez elbette.
Amaçları sadece kendileri gibi “kalbi zayıf” bağlıları ve yakınlarını yanlarında tutabilme gayreti…
Lakin Türk halkı, yani Türkiye’nin çarıklı erkan-ı harpleri, dirayetli vatandaşları bütün bu kavga ve gürültü arasında neyin doğru neyin eğri olduğunu görmede hiçbir zorluk çekmiyor.
Tarih açıkça gösteriyor oysa: Anadolu, bu “kadim coğrafya” sadece şimdiki sınırlarla kalmaz, kalmayacak. Fiilen olmasa bile ruhen ve kalben bu coğrafyaya bağlı Şam, Bağdat, Kahire.
Harzem’in ortasından Nazlı Budin’e dek türkülerimize kadar sirayet etmiş engin bir ruh coğrafyası.
Ve bugün AK Parti delegeleri bu ruha yön verecek bilge bir kişiliği Genel Başkan olarak seçecek.
Hayırlı olsun.