Binanın Omurgası Meselesi!

Erol Sunat

Yıkıcı depremlerin, depreme dayanıklı olmayan binaları nasıl yerle bir ettiğini İzmir depreminde gördük. Aslında daha önceki birçok depremde de görmüştük, unutkanlık böyle bir şey galiba!

Yapı denetimi konusu o zamanlarda vardı, bugün yeniden gündemde…

Her deprem sonrası olduğu gibi, yine temcit pilavı misali ısıtıldı, geldi önümüze. Bu pilava kaşık vuran yok. Hatta eline kaşık alanda yok! Şimdilik pilavın başında edebiyat yapmakla meşgulüz!

Her şehir İzmir depreminden sonra, dönüp kendi yapılarına bakarken, Konya’da kendi binalarına yeniden bakma ihtiyacı hissetti.

Özellikle Konya merkezde, omurgası kaymamış bina mı var? Yapılar miadını çoktan doldurmuş. Anlaşılan, böyle bir yıkıcı deprem yaşanmasa da, yıkılana kadar oturmaya ve seyretmeye devam edeceğiz! Aynen Marmara depremi, aynen Elazığ-Malatya depremi sonrasında seyrettiğimiz gibi…

Bu binaların gerçek yaşını gizlemek için yapılan cila-boya ve mantolamalar, zevahiri kurtarmıyor.

Emlakçı kardeşlerimizin satış listesine konan dairelerin bulunduğu binaların yaşları 26-30 diye yazdı mı, çıkın yukarı...Kırk olan var, elli olan var, daha eskileri 60 küsur yıllık…

Böyle bir binanın omurgası ne kadar sağlam? Allah etmeye bir sarsıntı da kaysa-gitse sorumlusu kim?

Mesela kolonu kesilen kaç bina var?

Kolonu patlamış, duvarları derin bir şekilde çatlamış, sonradan sıvanmış boyanmış binalarımız ne kadar?

Yapı denetimi, geldi geliyor babından yıllardır yolda!  Dosyası rafta, hikayesi lafta!

 

*****

Bina malikleri, kendilerine ait olan dairelerden sadece kira alıyorlar. Binalara bakmak gibi, binayı kurtarmak gibi, binayı güçlendirmek gibi, binanın durumunu kontrol ettirmek gibi bir gayretin içinde değiller. Hele ki bina eski ise…

Özellikle şehir merkezinde, omurgası kaymış, feleği şaşmış kaç bina var tespit eden oldu mu?

Kentsel dönüşüm, mahalle ve bölge seçmiş olacak ki, şehrin merkezine girmedi…Dış kulvarlarda tur atmakla meşgul!

Şehrin merkezinde bulunan 50-60 yıllık eski evlerin bulunduğu mahallelerin sokakları, açık otopark…Bu eski evlerde Suriyeli sığınmacılar kiracı… Binaların büyük bir kısmı sobalı. Her sabah insan genzini yakan sisli ve kömür kokulu sokakları var. Ne tamir gördüler, ne denetim!

Yapı denetimi yapılmalı diyor ya herkes…Hatta eğitim şart benzeri, yapı denetimi şart diyorlar ya.

Keşke, yapı denetimi eğitimi hem vatandaşa, hem de denetim yapacaklara şart diye dayatılsa ve mecburiyetler getirilebilseydi.

Denetim konusunda, denetim özürlü çalışmalar yapılmasaydı bugün bunları konuşmuyor olacaktık!

Oldukça geç kalınmış yapı denetimi konusunda, henüz yaptığımız hiçbir şey yok. Herkes ya topu taca atıyor, yada orta sahada top dolaştırıyor.

 

*****

Yapı denetimini kim yapacak? Vatandaş, İzmir depreminden sonra, oturduğum bina ne kadar güvenli diye sarıldı telefona…“Binaların dayanıklılığını kontrol ettirin” denildi ya…

Herkesin cevabını aradığı konu tam da burası…

Yıkılması gereken bina var mı?

Var elbette…

Güçlendirilerek kurtarılacak binalar yok mu?

Onlarda var tabi…

Gelelim yıkılması gerekenlere…

İşte orada akan sular duruyor!

İnsanlar, bunca yıldır otuyorum, zor-şer bir ev aldım. Ben bu evde doğdum, bu daire babamdan kaldı gibi mazeretlerle diretirken, benim evimi kimse yıkamaz, kimsenin gücü yetmez diyenler aramadığınız kadar!

İzmir’de tahliye kararı alınan binalardan çıkmayan, ayak direyen ev sahiplerinin, ne yazık ki, enkaz altında kalmaları, anlaşılan hiç birimizin gözünü açmadı!

 

*****

Bundan böyle vakit geçirmeden yaptırımlarda mecburiyetler getirilmesi gerekiyor. İzmir Depremi sonrasında yıkılma riski olan binaların çok kısa sürelerde boşaltıldığına şahit olduk.

Keşke bu tahliyeler, deprem olmadan, tahliye kararları alındığı tarihlerde yapılabilseydi demek, hayatını kaybeden 115 insanı geri getirmiyor.

Konya’nın merkezi dediğimiz tarihi Alaaddin Tepesi ve çevresi, Garipler Mahallesi olarak anılan İhsaniye, Nalçacı’nın bazı bölümleri, Aydınlık Evler ve Cumhuriyet Mahallesi, Karatay Bölgesi, Meram’ın oldukça geniş kısmında yapılar eski…

İnşaatçılarımız buna yapı stoğu diyorlar. Yapı stokları oldukça eski ve müdahale edilmesi acil olan bir şehirde yaşıyoruz. Herkes oturduğu binanın durumunun az çok farkında…

Eski mahallelerden ve evlerden başlamak kaydıyla yapı denetim seferberliği başlatmak zorundayız.

Kurtarılacak olanları kurtarmak, yıkılacak olanları yıkmak ve şehre nefes aldırmak, rahatlatmak gibi adımların acilen atılması gerekiyor.

Diyelim ki, aradık İnşaat Mühendisleri Odasını, sağ olsun arkadaşlar bir bir anlattılar yapılması gerekenleri…

Ne oldu? Bilgilendik, bilgi sahibi olduk… Konu uzman Mühendisler tarafından değerlendirilmeli dediler! Güçlendirme maliyetlerinden bahsettiler! Bir iki konuştuk, kapattık mevzuyu.

 

*****

Büyükşehir Belediye Başkanımız, binaların dayanıklılığını kontrol ettirin dedi.

Oda Başkanımız, “Her çorbaya limon sıkılamayacağı gibi her riskli bina da güçlendirilemez” dedi.

Sonra, güçlendirme kriterleri sayıldı!

Binanın yaşı...Mevcut beton kalitesi…Çelik kalitesi…Bodrum katı su almış mı almamış mı?

Korozyona (malzemelerin çevre etkisiyle bozularak kullanılamaz hale gelmesi) uğramış mı, uğramamış mı? Bu kriterler, kriter değil, Kopenhag kriteri gibi mübarek! Diye düşünebilirsiniz!

Şimdi efendim, binalarımız yaşlı, kimbilir kaç kiracı gördü, kaç kez el değiştirdi, kaç kez boyadan, ciladan geçti. Mantolama göreli ne kadar diye başladık mı, mevzu derin.

Beton kalitesi sizlere ömür!

Çelik kalitesi derken, keşke bina, demir gibi, çelik gibi, sapasağlam ayakta denebilseydi!

60 yaşında bina olurda, bodrum katı su almamış olur mu?

Bu binalar, şaka ile karışık korozyona da, erozyona da uğramış binalar.

Buradan nereye mi geleceğiz?

Yapı denetimine…Yani bir sonraki depreme kadar, tekrar rafa kaldırılmak üzere olan mevzuya…

 

*****

Alın size çok bilinmeyenli denklem misali bir soru. Binaların yapı denetimi zorunlu hale gelmeli mi? İnanın geç bile kaldık. Lakin, havanda su dövmeyi çok sevmemiz, hiçbir deprem felaketinden ders alıp, ders çıkarmamamız bizim handikabımız!

Sonra olması gerekenler faslında göndermelerimiz var…

Vatandaşları bina denetiminde zorlayacakmışız?

Kim yapacak bu zorlamayı, bilinmiyor!

Denetim için merkezi yönetim bir karar alıp, yerel yönetimlere bildirmeli diyorlar. İbrahim Tatlıses, ne diyordu o güzel türküsünde, “Ah keşkem keşkem keşkem.” Keşke öyle olsa…Keşke…Keşke…

Gördüğünüz gibi, her deprem sonrasında; istese, getirilse, yapılsa, edilse, bildirse kelimeleriyle süslü temennilerden başka bir şey yok elimizde.

Binaların omurgasından önce, bizlerin omurgalı bir duruş sergilememiz gerekiyor. Lakin biz binanın omurgası kayar mı, kaymaz mı, deprem kaç şiddetinde olursa bu durum gerçekleşir konusuna takıldık kaldık.  İşin içinden çıkabilirsek, diğer konulara da döneceğiz inşallah!

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.