Bizim yaşadığımız hayal kırıklığı bugünlere ait değil. Belki on sene öncesine, belki de daha da öncelerine dayanıyor. Düzelir umuduna kapılmamız süreci zamana yaymış olsa da 2018 Ağustos ayı ortalarından itibaren yaşadıklarımız sürece hız kazandırdı.
Pandemi bu işi zirvelere taşıdı.
Virüs ve varyantları, ekonomi, enflasyon, hayat pahalılığı, vefasızlık birbiri ardına eklendi.
Sonunda güvendiğimiz dağlara öyle karlar yağdı ki…
O dağlar geçit vermez oldu!
Ulaşılamaz oldu!
Yanına yöresine yaklaşılamaz oldu!
Oldu da oldu!
Milletin gözü doldu!
Herkes istisnasız her şeyden nasibini aldı!
Ölüm dahil!
En yakınlarını kaybetmek dahil!
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir diyenleri de gördü!
Kendini en çaresiz, en kimsesiz hissettiği anlarda, selamünaleyküm demeyenleri de!
Dostluk ve arkadaşlık, uzaktan uzağa elmalı dağlar misali bir telefonun bile esirgendiği zamanlar yaşadı!
Virüs, merak etmeyin telefon açmakla bulaşmam dedi amma, kimi duydu, kimi duymadım, kimi duyamadım dedi.
Dostluk ve arkadaşlıkların arasına girdi kocaman bir kara kedi!
****
O şunu dedi, bu bunu dedi, herkes kendine göre bir şeyler söyledi!
İnsanlar bir türlü bir araya gelemedi!
Virüs var diye taktılar maskeyi, maskelediler yüzlerini!
Güya, sözüm ona gizlendi yüzler!
Yalanları ortaya saçtı, döktü gözler!
Kimseyi tatmin etmedi, eğrelti sözler!
Anlayacağınız bir dizi hayal kırıklığı!
Dünyanın en iyi dostlarıydılar ya hani!
Dünyanın en iyi arkadaşlarıydılar ya hani!
Dünyanın en iyi komşularıydılar ya hani!
Dünyanın en iyi akrabalarıydılar ya hani!
Ne oldu?
Ondan mı birer ikişer çektiler kendilerini?
Hayal kırıklığı üstüne hayal kırıklığı yaşanması bu sebepten!
Bitti mi hayal kırıklığı, biter mi, son olur mu, son bulur mu?
Keşke demek çare ise, çare olacaksa, çare bulacaksa, hep birlikte binlerce kez, milyonlarca kez keşke demez miydik?
*****
Aylarca evlerinde mahsur kaldı insanlar! Nasıl unutsunlar olanı biteni, çektiklerini!
Resmen unutuldular, kaderlerine terk edildiler!
Varsın kapıları çalınmasındı! Varsın kapılarına varılmasındı!
Nihayetinde, bir telefon edecekti dost dedikleri, arkadaş dedikleri, akraba dedikleri!
Bir telefonun esirgendiği o insanlar, karantinalarda, yoğun bakımlarda, entübe hallerde, yada kendi kendilerine aranmayan, sorulmayan evlerinde kopup gittiler bu dünyadan sessiz sedasız!
O kadar çok sala okundu ki camilerden!
Kim öldü, kim kaldı?
Kim ne bilebildi, kim ne duyabildi?
Kimin doğru düzgün haberi olabildi?
“Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar/ Şöyle garip bencileyin” diyordu ya Yunus.
Onun dediğine döndü. En yakınlar dahi yaklaşamadı cenazelere…
Üç beş kişiyle cenazeleri kaldırıldı bu dünyadan ayrılanların.
Yetişen yetişti. Yetişemeyenler, gidemeyenler, ağladı kaldı arkalarından sessizce.
Bir dizi hayal kırıklığıyla birlikte!
*****
Aradan geçti birkaç yıl! Maskeler çıkmış, mesafeler sıfırlanmış, maskelerin kapattığı yüzler, ortada!
Dost kim, arkadaş kim, yakın kim, akraba kim, kardeş kim, komşu kim her şey dökülmüş meydana!
Sınanan sınanana bir vaziyette!
Lakin, kimsenin umurunda değil!
Sınanma ne? Kim sınanmış? Niye sınanmış? Kim inanmış? Kim ben şurada yanlış yaptım diye pişmanlık duymuş?
Bir dizi hayal kırıklığı demiştik ya!
O dizinin üzerine ekleyin birkaç dizi hayal kırıklığı daha, katmerli hayal kırıklığımız olsun, bir işe yarayacaksa!
İnsanlar ne mi yapıyor?
Geçmiş geçmişte kaldı diyorlar!
Hayal kırıklıklarına sebep olanlar var ya, hiçbir şey olmamış gibi yine kolunuza giriyorlar!
Bir ara bir yemek yiyelim! Bir kahve içelim! Az biraz dertleşelim diyorlar, yalandan!
Sonrası mı?
Bir daha rast gelinceye, karşılaşıncaya kadar kim kime dumduma!
Pandemi sonrasının perdeleri aralandığında görülen manzarayı mı merak ediyorsunuz?
Ne laflar samimi, ne dost bilinenler, ne tavırlar, ne davranışlar!
Kaçak güreşenlerin, kaçamak ve yapmacık tavırlarıyla dolu her yer!
Bir dizi hayal kırıklığı!
*****
Hayal ne, kırılsa ne, kırılmasa ne, yaşansa ne, yaşanmasa ne? Zaten bu işlere bir aldıran, bir kafa yoran, bir akıl aşındıran olsaydı, ortalık sakinleşir, her yere huzur ve sükun hakim olurdu!
Hayal kırıklığı yaşamadığımız hiçbir şey kalmadı! Gönül alma tenezzülünde dahi bulunulmuyor!
Laflar ağır, dil fütursuz, yüzler sirke satıyor, abartmak, yangına körükle gitmek Pandemi sonrasının modası!
Ağlayanı, inleyeni, düşeni, şaşanı gören yok, duyan yok, bakan yok! Artık “-ecek” ve “-acak” diye biten cümleler bile kıymete bindi! Kendilerini bulunmaz Hint kumaşı saymaya başladılar! Olmadan oldular, dinleyen ve izleyenler donup kaldılar!
Yaşanan ne, bir dizi hayal kırıklığı!
O kadar çok hayal kırıklığı yaşadık ki, kırgın çiçeklere döndük her birimiz!