Fotoğraf sanatçısı sevgili Ahmet Kuş, İbrahim Dıvarcı ve Feyzi Şimşek'in ortaklaşa işlettikleri Mevlana Caddesi üzerinde küçük dükkan kültürle iştigal edenlerin ana uğrak mekanlarından.
Konya kültürüne emek veren birçok insanı orada keyifli bir sohbet içinde bulmanız ve bu sohbetlerden birine bilginiz ve görgünüz dahilinde dahil olmanız mümkün.
Sıcak çay eşliğinde gerçekleştirilen bu samimi sohbetlerin en önemli katığı elbette Konya tarihi.
Yusufağa Hamamı ile ilgili yaptığımız haber ve yazdığımız yazıyı okuyan Ahmet Kuş, o türbenin bir fotoğrafının kendi arşivinde bulunduğunu belirtince gerçekten sevindim.
Feridun Nafiz Uzluk'un arşivinden olduğu belli fotoğrafın 1950'li yıllarda çekilmiş olmasını önce garipsedik.
Mevlana Caddesi ile Aslanlıkışla Caddesi'ni birbirine bağlayan yolun açılma tarihini bilmediğimizdendi bu şaşkınlık bir yerde.
Mevlana Türbesi'nin batısında yer alan bölgenin fotoğraflarında bu yolun 1950'lerin sonuna dek görünmediğini hatırlatanlar yaptığımız kısa süreli bir araştırmayla haklı çıktı.
Belediye yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, yolun açılması 1923 tarihli Nazım İmar Planı'yla kararlaştırılmış, ancak yolun açılması 1955'i, yani Demokrat Parti iktidarını beklemişti.
Konya şehir tarihini oluşturan önemli binaların sadece CHP döneminde değil, DP döneminde de yıkıldığını bilmiyor değildik elbette.
Hemen her iktidarın şehri bayındırlaşma, modernleştirme adı altında göz diktiklerinin ecdat yadigarı binalar, eşine az rastlanır mimari eserler olmasına hiç şaşırmadık Konya'nın tarihi mirasının yok edilmesinde her türlü siyasal görüşten kamu yetkilileri kadar Konya halkı da sorumlu.
Bu açık ve net!
"Tarihi kadar görkemli bir geleceğe sahip" olmasını umut ettiğimiz şehrin tarihine gösterdiğimiz saygı ne ki, o görkemli geleceğe uzanmak için cür'et etme yeterliliğini gösterelim?
Tarihine ve o tarihi şimdide tecessüm ettiren nadide mimari eserlere sahip çıkamayan bir topluluğun inşa etmesini umduğumuz gelecek ne kadar kendine özgü, yani bu şehre özgü olabilir?
Soru bu, can alıcı bir soru.
Bu soruya verilebilecek benim içten bir cevabım yok, işte böyle sızlanmaktan başka...