Büyük insanlardan büyük sözler sâdır olur. Kerîmlerle sohbet güzeldir. Seçkin ve kâmil insanların yanında bulunmak ve onlardan istifade etmek, en verimli tahsil şeklidir. Bu nimete kavuşmak, büyük bir lütfi ilâhîdir. Nitekim bir ilkbahar mevsimi, Ramazan bayramının Cuma gününe rastlayan birinci günü, bayramlaşmak için, İstanbul-Ataşehir'de oturan İstanbul Müftüsü Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı Bey'in evine gitmiştim.
İstanbul Müftü Yardımcısı olarak âmirim olması bir tarafa, beni evlâdı gibi severdi. Bana yaş pasta ve meşrûbat ikram ettikten sonra, bayram şekerinden daha tatlı ve leziz olan sohbetine başladı. Bu zat, âlim, mutasavvıf, edip ve şâir bir şahsiyetti. Hatta kendisinin İstanbul Vefa'daki Âtıf Efendi Kütüphânesi'nde "Eylül Yaprakları" adlı matbû bir şiir kitabı da bulunmaktadır. Çapa Hastanesi'nde ölüm döşeğinde iken kaleme aldığı çok acıklı şiirini bana hediye etmişti. Kendisi Dâru'l-Fünûn mezunu olup, meşhûr Osmanlı âlimi Hasib Efendi'den de istifâde etmiştir. O nurlu yüzüyle tebessüm ederek, bu günkü fevkalade hâlimizi bir Arapça şiir beyiti ile dile getirmek isterim dedi ve bana Türkçe tercümesi şu şekilde olan Arapça beyiti okudu:"Bayram, bayram ve yine bayram, hepsi bir araya toplandı, Dostun yüzü, Bayram günü ve Cuma günü."
Burada dostun yüzü sözüyle benim yüzümü, bayram günü sözüyle içinde bulunduğumuz o bayramın birinci gününü ve Cuma günü sözüyle yine içinde bulunduğumuz Cuma gününü kastetmişti. Doğrusu bu seneki ramazan bayramı gibi ne güzel bir tevafuk olmuştu. Üç bayram biraraya gelmişti.
Dostun yeri başkadır. Cenâb-ı Hakkın İsâ aleyhisselâma emr-i ilâhîsinin meâli şerifi:
"Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiçbir faydası olmaz." Müslüman kardeşin yüzüne bakmanın sevap olduğu da burada hatırlatılmalıdır.
Allah katında Cuma gününün yeri başkadır. Cuma gününün önemine dâir bir hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu: " Günlerin en kıymetlisi, Cumadır. Cuma günü, bayram günlerinden ve aşure gününden daha kıymetlidir." Cuma ile ilgili diğer bir hadîs-i şerîf ise şöyledir: "Cuma günlerinde bir an vardır ki, müminin o anda ettiği dua red olunmaz."
"Îyd", bayram demektir. Her yıl, Ramazan ayında ve Arefe gününde günahları afv edildiği için, Müslümanların sevindikleri ve sürurlarının avdet ettiği, tekrar geldiği için "Îyd" denilmiştir. Bayramın birinci günü, Cuma gününe rastlarsa, Hanefî mezhebinde, hem bayram, hem de Cuma namazını kılmak lâzımdır. Bayram sabahı, cenaze olursa, önce bayram namazı kılinır. Sonra cenaze namazı kılınır. Çünkü bayram namazı, herkese vaciptir.
Diğer taraftan hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: "Elbette müminin en büyük bayramı, günahların affolunduğu, son nefeste imanla öldüğü, hesapta ve mizanda sevaplarının çok, günahlarının yok olduğu, sırat köprüsünden geçtiği gündür. Hakiki bayram, Cennette Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi vesellem) görmek ve ondan sonra rü'yet-i ilâhiyeye Mazhar olmaktır." Müslüman olmak bir bayram. Ehl-i sünnet olmak bir bayram. Büyükleri tanımak bir bayram. Hayırlı işte istihdam edilmek bir bayram. Dostlarla beraber olmak bir bayram. Müslümanların yüzüne bakmak bir bayram.
İmam-ı Rabbânî (kuddise sirruh) Hazretleri ise, hep ders alınacak şu sözü söylemiştir: "Ne mutlu ona ki, Ramazan ayı kendisinden râzı olarak ayrılmıştır (Yani bol ecirlerle Ramazan'dan ayrılmıştır.) Ona da ne yazık ki Ramazan ayı kendisine dargın gitmiştir."
Allahü teâlâ, bütün senemizi bayram eylesin.