Tarım yazarları hakkında değerlendirmem “tarımı yazanlar” ya da “tarımcı yazarlar” şeklinde idi. Tarımı yazanlar (veya yayın/yayın yapanlar), tarım kökenli (eğitimli) olup olmamalarına bakmaksızın, tarım konusunda, rastgele, insafsızca aklına geldiklerini işliyorlar. Bunların çoğunluğu muhalif oluyor. Yazdıklarının doğru olup olmaması onlar için çok da önemli değil. Doğru, yanlış sadece yazsınlar, kendilerini popüler hale getirsinler, yeter. Okuyucular da bu yazarların konunun detayı ve doğru olup olmadığına bakmaksızın, muhalif fikirler, görüşler bulsunlar, bunu da iktidara mal etsinler, oluyor.
Tarımcı yazarların tarım kökenli (eğitimi, unvanı, uygulamacılığı) olmadan da doğruyu yazdıkları bir gerçek. Bunlar yazacakları konuları uzun uzadıya araştırır, doğruyu için çalışır ve doğruyu işlerler.
Bir de eğitimleri ve araştırıcılığı gereği bir sürü unvanlı adamlar var ki, bunlara bozulmamak mümkün değil. Bunlar sadece muhalefet ederler. Muhalefetlik görevlerini bir konunun doğru olup olmaması yanında, kendi görüşlerine uygun olduğuna, iktidara yüklenmek için yazılanlara bakarlar. Tarımı yazanları bir görevi de doğru olup olmamasına bakmaksızın iktidarlara yamanma, onlara yardakçılı yapma görevleri de vardır. Bunlar iktidarların soytarılarıdır.
Fıkra da olduğu gibi: kralın soytarısı varmış. Kral ne yerse o gün onu övermiş. Kral başka gün bir şey sever ve onu yerse başlarlar o gün kralın yediğini övmeye, sevmediğini de yermeye. Bu durum karşısında dalkavuklardan birisi soytarıya, “ya hu dün patlıcanı övüyordun, bugün patatesi övüyor, patlıcanı yeriyorsun” dediğinde, “ben patlıcanın değil, kralın soytarısıyım” deyivermiş. Dün olduğu gibi, bugün de durum aynı, kralların soytarıları hiç bitmiyor.
Ancak unvanlı, unvansız olsun gerçek tarımcıların (yazar olsun olmasın) görevi gerçeği yazmak, anlatmak, hatta yaymak olmalıdır. İşte bunlar gerçek tarımcı yazarlardır. Aslında tarımcı yazarlar, unvanlı da olsa tarımı yazanlardan daha makbuldürler.
Dünya gazetesinden anlı-şanlı bir yazar. Geçen hafta MÜSİAD yapımı “Tarım Zirvesi” hakkında yazı kaleme alıyor. Şunu da açıkça ifade edeyim ki, MÜSİAD gibi bir sivil toplum örgütünün böyle bir tarım zirvesi yapması kınanacak derecede zayıftı. Zirveden ne çıktı, ne mesajlar verildi bilemem ama sivil toplum örgütleri sırf faaliyet olsun diye, konunun önemine ve konuşmacılara bakmadan zirveler yapıyorlar. Tarım gibi bir konuda rastgele zirveler yapması kendileri kadar tarım sektörüne de zarar veriyor. Haklı olarak da muhaliflere tenkit etme kozunu veriyorlar.
Bu konuda yazı kaleme alan bu anlı-şanlı yazar da ağır tenkitlerle, tarımı küçük düşürüyor. Bu yazarın haklı görüşleri de var ancak tarımın problemlerine dokunmadan ziyade tarımı yönetenleri tenkit ediyor, onları ağır ithamlarla suçluyor. Madem öyle siz bir konuya çözüm getirse, onu yazsaydınız.
Şeref Oğuz’a göre, Türkiye elbette Yeni Zelanda değil ama son 15-20 yılda gelinen noktaya bakılırsa bir Mısır, bir Sudan, bir Çin ve de Rusya da değil. Son 20 yılda alınan yollar var, bu yolda sancılar da yok değil. Bunları aşmak kolay da değil. Zira tarımı değiştirmek öyle yollar yapmak, binalar dikmek, alt-üst geçitler gibi sulama kanalları açmak kadar da kolay değil. Tarım üstü açık bir pazardır. Verim ve kalite için çarpanları çoktur. Değişime öncelikle üretici hazır olmalı, yapısal değişikliğe evet demeliler. Devamında, teknoloji, finans, üretim, işleme, nakliye, tüketim ağı, tüketimde kayıplar öyle demir-çimento gibi değil. Materyal canlıdır ve kolay bozulabilir durumdadır. Sadece yemesi kolay.
Şeref bey bunları bilmeden tarımı yazamaz, tarımcıyı da tenkit edemezsiniz. İyi niyetli olduğunu malum ancak tenkit ederken de atarımın problemleri ve çözüm yollarını da iyi araştırmanız gerekirdi. En kolayı tenkit etmek, buna hiç kimsenin hakkı yok. Zira ben tarımın sözcüsüyüm. Tarımı yazmak için adın büyük olmasına gerek yok. İnsafı ve araştırma modellemesi büyük olsun yeter.
Bazılarına göre açlar ülkesinde sebze fiyatları hayli düştü, bir nebze de bundan bahsediniz. Tarımı yazanları insafa, tüketicileri israfsız tüketime davet etmek görevimizdir. Dünyada gıda krizi giderek büyüyor, nerede duracağı da belli değil. Tüketiciler kendini ve tüketimdeki durumunu sorgulasın dileklerimle; kalın sağlıcakla.