BİR KLASİK KONYA GERÇEĞİ…

Uğur Özteke

Farkın mısınız bilmiyorum? Farkında olsanız da bu acı gerçeği kimimiz kabul eder kimimiz ise içinden kabul etse de bunu sesli bir şekilde dile getiremez.

Konya insanı, ekmeğinden midir, suyundan mıdır yoksa yoksa rüzgârından havasından mıdır bilemiyorum; fitne fesat dedikodusundan tutun da komşusundan, ortağından, biraderinden akrabasından dostundan, yöneteninden yönetileninden kısaca hemen her kesim asla birbirlerinden memnun değildir?

Mübarek Konya’mıza toz kondurmamak adına bu durumu Konya il sınırları dışına çıkarmayı hedefleyen ilahiyatçısından psikoloğuna yukarıdaki insan profilinin “Bir klasik Orta Anadolu insan tiplemesi” olduğunu söylerler.

Kimse kusura bakmayacak.

Bu şehirde doğan, büyüyen, okuyan simsiyah saçlı Ankara’ya oradan da İstanbul’a giden, bu şehre kel kafalı ve vücudunda karası kalmamış kılı ile dönen bir gazeteci olarak Konya insan profilinin yapısı için ne İlahiyatçı hocalarımızın dediklerine katılıyorum ne de sosyal bilimcilerin dediklerine. Sizler asla doğruyu söyleyemiyorsunuz.     

Adına ne derseniz deyin Konya’da görüp yaşadıklarınıza, duyup da inanamadıklarınızın topuna hiçbir ilde rastlayamazsınız.

Dün, pazar pazar bütün neşemi bozan, dahası sinirlenip gerilmeme sebep olan gazeteye gelince de şu yazacaklarımın çok ötesinde yazamayacağım gerçeklerden dolayı kendimden nefret ediyorum.

……………

Dün sabah sokakta yürümeye başlarken bisikletinin üzerinde olmadık akrobatik hareketleri yapan ve çocukça dünyamda ışık olan Erol Küçükbakırcı abimin daveti üzerine Türk Anadolu Vakfı’nın basın toplantısına gittim.

Çok açık ve net söyleyeyim, insani yapısında son siyasi dönemde AK Parti’nin içinde bile eğilip bükülmeyen, doğru bildiğini en yetkili isimlerin yüzüne haykıran, bu güç elinde iken para ve rant ile anılmayan dimdik duran nadir birkaç isimden olan Erol Küçükbakırcı, Türk Bisiklet tarihinde de bir elin beş parmağını geçmeyen nadir yetenekli isimlerden birisidir. Bu kadar inandığım ve çocukluğumdan bu yana abi olarak gördüğüm Erol abinin davetini kıramazdım ve toplantıya gittim.

Gidince kimleri görmeyeyim.

Mustafa Yayla, Mehmet Ali Atiker, Süleyman Koncagül ve Ahmet Ağırbaşlı.

………….

Türk Anadolu Vakfı’nı uzaktan uzağa da olsa izlerken yaptığı hayır ve eğitim faaliyetlerinin çok ötesinde Konya’ya kalıcı ve ufuk açıcı çalışmalarından dolayı sempati duyarım. Sonuçta benim sevmem ya da sevmemem önemli değil bu vakfı yakından bir izleyin saygı duymaz iseniz bana da nedenini söyleyiverin.

………………

Basın toplantısında Sayın Erol Küçükbakırcı’nın dediklerini bizim PUSULA’da ve diğer yayın organlarında, televizyonlarda zaten izleyeceksiniz.

Ben biraz da işin perde arkasındaki haber olarak yazılmayacak durumlardan bahsedip sitem ettiğimiz Konya gerçeğine biraz değinmek istiyoruz.

Bu vakıf pek çok alanda olduğu gibi Yüksek Öğretim ile de çalışmalar yapmış.

Mesela dün öğrendim. Kulakları çınlasın Prof. Dr. Halil Cin Hoca, Selçuk Üniversitesi rektörü iken vakıf yöneticileri Halil Hoca’ya giderler. Üniversiteye bir camii yaptırmak istediklerini söylerler. Halil Hoca “Üniversite’de istediğiniz en iyi yere camiyi yapın. Ama malum sıkıyönetim var. Camii inşaatı yükselinceye kadar hiçbir şekilde yardım makbuzu kesmeyin ve yardım almayın kendi imkanlarınız ile yapın” der. Ve bugün de genişletilmesi ile Konya-İstanbul yolu üzerinde her gelip geçenin görebileceği, her isteyenin girip namaz kılabileceği camii yapılır.

…………….

Şimdi biraz daha geriye gidelim.

Yine kulakları çınlasın dönemin rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan Hoca’dır.

Bu arada Türk Anadolu Vakfı şehrin sorunlarına çare olma adına gizli gizli eğitimden sağlığa araştırmalarını sürdürmektedir. 

Vakfın yöneticisi Erol Bey o dönemde de İl Genel Meclisi Başkanıdır (AK Parti’den). Erol Bey’e sürekli yapılan müracaat ve isteklerde bir şey dikkatlerini çeker. Konya’da kanser hastalığı hızla artmakta ve şehirde üniversite hastanesi de dahil kanser konusunda hiçbir bölüm ya da merkez bulunmamaktadır.

Erol Küçükbakırcı, vakıf yöneticileri, Prof. Dr. Süleyman Okudan (dönemin üniversite rektörü), Prof. Dr. Mehmet Koç (Bugünkü Sağlık İl Müdürü) o gün için Tıp Fakültesinin Hastane Müdürü Ahmet Kağnıcı Hoca’dan Hamdi Arva’ya Cem Börüvar’a (Sağlık ve kanser işinin uzman hekimleri olarak) Mustafa Çevik’ten Faruk Dügen’e (işin siyasi ayağında olanlar) bir grup yeni bir çalışma başlatırlar.

Bu ve burada isimlerini yazmayı unuttuğumuz ekip yani siyasetçiler, bürokratlar ve tıp alanındaki uzmanlar yeni bir çalışma başlatırlar.

Konya ve bölgemizde kanser (onkoloji) hastanesi olmadığı için hızla artan bu illet hastalıktan tedavi yolu ile kurtulmak için insanımız en yakın olan Ankara’ya bile gitmemesi için Meram Tıp bünyesinde onkoloji hastanesi yapılacaktır. Ve bu hastaneyi de Türk Anadolu Vakfı yapacaktır.

………….

Bu hastane yapılır ve hizmete girer.

Hasbelkader bu hastanenin temel atma töreninden hayırseverlere teşekküre kadar biz de naçizane Rektör Süleyman Hoca’nın yanında idik.

O yıllarda hep empati yapıyordum. Kanser hastalığı illeti ile tanışmış başına geleceklerden habersiz minicik yavrularımızdan tutun da kemoterapi için otobüslerle Ankara’ya giden insanlarımızın yaşayan iskelete dönmüş hallerine bakar ağlardım.

……………..

Dün bize aktarılanlara göre mevcut hastanenin hasta çokluğu nedeni ile yetersiz kalması, aynı zamanda da Hadim, Taşkent ve Ermenek gibi kırsal bölgelerimizden tedavi amacı ile gelen insanların yakınlarının kalabileceği yerlerin olmaması üzerine vakıf yönetimi bir kez daha harekete geçer.

Mevcut hastane bloğu ile inşaatı süren hastane bloğundan iki ayrı geçiş tüneli yapılarak ikinci bir binanın yapımına başlanır.

…………….

Bomba da tam bu noktada patlar.

Erbakan Üniversitesi yönetimi bize anlatılanlara göre yeni Diş Hekimliği fakültesinin bu ikinci binaya taşınması için inşaatın da tamamlanması için ihaleye çıkar ve ihaleyi verir.

Oysa vakıf yöneticilerinin dediğine Bakan Lütfi Elvan bu inşaatlara büyük destek vermiş ve vermektedir. En az 8 veya 15 milyon lira para yine Sayın Bakan’ın bizzat kovalaması ile ödenek olarak  çıkartılmıştır.

……………..

Bu arada bazılarımızın aklına gelebilir. Diyebilirler ki “Canım Türk Anadolu Vakfı da diğer vakıflar gibi camii yaptırsın, Kur’an kursu yaptırsın. Ne işleri var hastane ile sağlık işleri ile.”

Yok, beyler kazın ayağı öyle değil işte. 

Bu vakıf 1950'li yıllarda Rahmetli Hacıveyiszade Mustafa Efendi tarafından kurulmuştur.

Merhum Hoca Efendi bugün Numune Hastanesi’nin tarihi olduğu için yıkılmayan yıkılamayan binasının yani Konya Devlet Hastanesi’nin yapımında da Dernek Başkanı olarak görev alır. Ve zaman zaman da der ki “sağlık olmadan eğitim olmaz”…

……………………

Sonuç; deniliyor ki, “Diş rahatsızlığından öleni duydunuz mu? Yoksa günümüzün en büyük tehlikesi ve hastalığı olan kanser, diş tedavisinden daha mı önemsizdir”…

…………….

Burası Konya her gün yeni yeni şeyler duymak ve bire bir şahit olmak bizim için hiç mi hiç garip değildir. 

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Doğrular doğru tarif edildiği zaman hepimiz anlayacağız ki kötülerin kötülüklerine ortak imişiz.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sürücüler özellikle de bayan sürücüler ağızlarından çıkardıkları sakızı yolun ortasına, caddeye atmadıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.