Konya’da malum yapıya yakınlığı ile bilinen bir isme önceki gün operasyon düzenlenerek bu kişi gözaltına alındı. Yıllardır emniyet ve yargıyı kuşatan malum yapının binlerce insanı gayrı hukuki bir şekilde dinlediği, elde ettiği bilgileri de operasyonel plana taşıdığı 17-24 Aralık kalkışmalarından beri kamuoyuna açık olan bilgilerden. Söz konusu operasyonların sadece adli operasyonlar olmadığını da biliyoruz. Çeşitli şantaj ve tehdit olaylarında da bu dinleme bilgilerinin işlevsel kılındığı, farklı toplumsal kesim ve kesitlerden, işadamı, sanayici, siyasetçi, bürokrat birçok kişiye tehdit ve şantajların yöneltildiği de defaten medyada yer aldı.
Bu dinlemelerin gerçekleştirilmesinde her ne kadar emniyet ve yargı içindeki malum yapıya ait hücreler etkili ise de dinleme sonrası operasyonlarda başka bir mesleki grubun devreye girdiğini de tahmin etmek güç değil. Konya sanayisinde görüştüğümüz birçok iş adamı çeşitli tehditler aldıklarını ifade ediyorlardı. Bu tehditlerin nereden nasıl geldiğini kestirmek de zor değil.
Hatırlanacak olursa 2009 yılında Konya’da büyük bir operasyon gerçekleştirilmiş, birçok kamu görevlisi, bir üniversitenin rektörü ve sektöründe en büyük bir işadamı gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan bir kısmı hemen ertesi gün serbest bırakılmıştı. Çünkü bu operasyonla amaçlananın “gözdağı” olduğu o kadar açıktı ki. O dönem bir geceliğine Muhacir Pazarı’ndaki KOM’da gözaltında tutulan bürokratlardan biriyle serbest kalışının hemen akabinde yüz yüze görüşmüştüm. Halen Konya’da aynı görevini sürdüren müdür beyin polislerden ve kendisine Devlet İhale Kanunu’ndan bihaber sorular sorulmasını polislerden isteyen dönemin Adana Özel Yetkili Savcısı’ndan şikâyetlerini dinlemiştim.
Bu şikâyetler benim mezkûr operasyonda dile getirilen iddia ve ithamlara biraz temkin ve kuşkuyla yaklaşmama yol açtı. Operasyondaki bazı gayrı hukuki ve adil olmayan hususlara dikkat çeken birkaç yazı da yazmıştım o dönem çalıştığım gazetede. Sadece suçluları ya da suç işleme ihtimali olanları değil, neredeyse halkın tamamını dinlemeye varan bu “yapı”yı o gün keşfetmek mümkündü aslında. Yine bu dinlemelere dönük olarak dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Neyzen Özcan Bey’e yönelik bazı sorular sormuş, kendisinden kamuoyuna açık bir şekilde bilgi de talep etmiştim. O yazıda dile getirdiğim sorulara hâlâ herhangi bir cevap gelmiş değil, öncelikle bunu belirteyim. Kim nasıl hangi usulle dinleniyor? Bu sorunun cevabı belli değil yani. Yasal olmayan dinlemeleri geçtik, yasal dinlemelerde suç şüphesine yol açmayan kaç dinlemenin imha edilip dinlenen kaç kişiye CMK hükümleri uyarınca bilgi verildiğini sormuştuk. Bu sorularımız cevapsız kalmıştı anlayacağınız. İstediğimiz sadece rakamdı, ancak belki bu tür bilgiler “sır” bilgilerdi; kimin ya da hangi kurumun sırrıydı Allah bilir?
Tekrar dinleme süreçlerine dönelim. Dinlemelerde elde edilen istihbari bilginin malum yapının çıkarlarına tecvihi, büyük ölçüde yine malum yapıya yakın avukatlar eliyle sağlanıyordu. Sanayici, işadamı, siyasetçi ve bürokratlara yönelik tehditlerin bir kısmı üstü kapalı olarak bu avukatlarca ifa ediliyordu. Anlaşılan oydu ki, bu dinlemeler sadece malum yapı içindeki hakim ve savcılarca kotarılmıyor; kimlerin nasıl ve hangi amaçla dinleneceğine ilişkin algoritmalar da yine malum yapı içindeki avukatların temin ettiği bilgilerle donatılıyordu. Birileri anlamasa da Konya Barosu seçimlerine bizim yazılarımızda bu kadar fazla yer vermemizin sebeb-i hikmeti inşallah kavranmıştır.
Geçtiğimiz Cumartesi günü sözünü ettiğimiz yapının kamuoyu nezdinde medyadaki merkez üssü sayılabilecek bir gazetenin internet sitesinde “Konya Adliyesinde Algı Operasyonu” başlıklı haber belki de bu yüzden dikkatimi çekti. Hafta başında yapılan ve bir avukatın gözaltına alındığı operasyonu önceden ifşa etmeye yeltenen bir haberdi büyük ihtimalle bu. Haberin yapılma niyetini sorgulamak benim işim değil, ancak telekulak soruşturmalarının gideceği yönü göstermesi bakımından hem bu haberin hem de önceki gün gerçekleştirilen operasyonun önemli işaretler verdiğini düşünüyorum.
Bekleyip göreceğiz.